24 Kasım 2011, Perşembe
“Oku!” emretti Hâlık-ı Zülcelâl, sevgili Nebîsine; “Oku!” 1
Ama, nasıl?
Ümmî bir Peygambere (asm) getirilen ilk emir:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku!” 2
Bundan sonra okundu, satır satır varlıklar; kâinat kitabında, aralandı sayfalar. Çünkü o zât (asm) hem okudu, hem okuttu âleme.
“Anlaşılmaz bir kitap, muallimsiz olsa, manasız kâğıt yığınından ibaret kalır” 3 diyor Bediüzzaman. Demek kâinatı da, kâinat üzerindeki mahlûkatı da anlamak, muallimsiz olmadı; bunun için Mevlâmız, bir muallim yolladı.
İlköğretimden, lise öğretmenine; medreseden, darü’l-fünun hocalarına; üniversite öğretim üyelerinden, profesörlere kadar hepsinin ma’rûf adı: Muallim. Yani talebelerine ders veren, bilgi veren, yol gösteren, öğreten; yani, öğretmen.
Öğretmenlik zor bir meslek. Zor olduğu kadar ulvî, bir cihette, peygamberî bir meslek. Çünkü yapısında ilim var, irfan var, irşat var; tebliğ var. İlmin irfanın tahsili ise, insanları meleklerden üstün kılan haslettir.
Cebrail Aleyhisselâm, Peygamberimize (asm); Peygamber Efendimiz (asm), insanlığa; insanlar arasında da “adam etme” ustaları, muallim.
Eskilerden bir şair: “Oku da adam ol” diyor ya…
Tahsile başlayan çocuk, aileden çıkıyor; muallimin zimmetine geçiyor. Artık bundan sonra bilek onun, çekiç onun, örs onun; nakış nakış işleyecek el onun. Ne biliyorsa, ne bildirmek istiyorsa; dağarcığında neyi varsa yavrulara yavaş yavaş verecek. Hayatına aksedecek doğruyu gösterecek.
İlimle malûmatı birbirinden ayırmak, körpeleri, “kök” olacak bilgilerle doyurmak artık öğretmenin maharetine kalıyor. Hakikat şu ki: Bir milletin yarınları öğretmenin elinde!
Bir insan öğretmen olabilir, ama özelde, karakter problemi varsa; verdiğine ideoloji katarsa; elindeki körpeleri ateşlere atarsa, muallimlik bir tarafa; muazziblik olmaz mı? Mehmet Âkif: “Muallim ordusu derken, çekirge orduları / Çıkarsa ortaya, artık hesab edin zararı!” mısralarıyla endişesini dile getiriyor, tâ o günden. Demek ki, öğretmenin ruh hâleti önemli. Çünkü onun itikadı, itimada zemberektir, değerdir. Yine, Mehmet Âkif, manzum dille muallimin evsafını resmediyor şöylece:
“‘Muallimim’ diyen olmak gerektirir imanlı,
Edebli, sonra liyakatli, sonra vicdanlı.
Bu dördü olmadan olmaz: vazife, çünkü, büyük;”4
Hiçbir ana baba hormon almış bir evlâdı istemez. Safiyetin korunması ebeveynin hülyası; heder olan nesillerse, bir toplumun hüsranı!
Bu itibarla, öğretenle, öğretilen bu toplumun temel harcı gibidir.
Okutulan ilimlerde sobadan bahsediliyor da, sobacıdan bahsedilmiyorsa; san'attan bahsediliyor da, San'atkârından bahsedilmiyorsa; biyoloji, fizik, kimya, astronomi öğretiliyor da, bütün bu sistemleri bizim hizmetimize sunandan; matematik öğretiliyor da, optik hesaplarla, gezegenleri direksiz ayakta tutandan, onları Yaratandan söz edilmiyorsa akıbeti tahmin etmek zor olmasa gerektir.
Bir zamanlar, kendisine gelerek: “Bize Hâlıkımızı tanıttır, muallimlerimiz Allah’tan bahsetmiyorlar” diyen lise talebelerine Bediüzzaman: “Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla, Allah’tan bahsediyorlar” 5 diyor.
Şu halde, Âkif’in kriterine göre öğretmen, evvelâ, imanlı olacak ki, Alîm olan, her şeyi hakkıyla bilen Allah’ı bildirecek; edepli olacak ki, yetiştirdiği talebeleri de, toplum içinde bir “ben” gibi belirgin ve saygın olacak; mesleğini hak etmiş olacak ki, elindeki yavrulara haklarını verecek; sonra, vicdanlı olacak ki, okuttuğu ilimlerin arkasındaki eli görecek ve gösterecek yani hakkı teslim edecek.
İlmiyle amil olan muallimlik, işte bu!
Bilvesile, elleri öpülesi bütün öğretmenlerimizin “Öğretmenler Günü”nü tebrik eder, şükranlarımı sunarım…
Dipnotlar:
1- Alak Sûresi, 3. 2- Alak Sûresi, 1. 3- Said Nursî, Sözler, 113. 4- Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, 281. 5- Said Nursî, Asa-yı Musa (yt), 40.
Okunma Sayısı: 6584
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.