Almanya’dan değerli dostum, Kütahya Tavşanlı’lı Mehmet Bey’le bilikte Hatay’daki (Antakya) bir dostumuzu ziyaret etmek istedik.
Esasında uzun zamandır Hatay’ı ve orada olan yatırları ziyaret etmek istiyordum. Bunun beraberce Hatay’a gideceğim arkadaşım ve hanımı 18 Kasım 2015’de Almanya’dan İstanbul’a geldiler. Ertesi gün Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Hatay’a uçtuk. Rahat bir yolculuk yaparak yeni yapılmış olan Hatay Havaalanı’na indik.
Havaalanının etrafı uçsuz bucaksız bir ova ve münbit arazı...
Hatay’da yaz havası vardı. Bizi, uzun yıllar Almanya’da ticaretle uğraşan Hacı Zekeriya Bey dâvet etmişti ve hava alanı çıkışında bizi karşıladı.
Kendisini Almanya’dan tanıdığımız Hacı Zekeriya kesin dönüş yapmıştı. Almanya’da iken bir çok hayırlı işe imza atan cömert ve yardım sever bir insandı. Bizi karşısında görünce gerçekten çok sevindi. Bizim Hatay’a gelebileceğimizi tahmin etmiyordu.
Beraberce Hatay Narlıca’daki evine gittik. Biraz sohbetten sonra yemek ikram etti. Bizim Karadeniz’de öyle bir yemek kültürü yok. Zaten Hatay’ın mutfağı dünyaca ünlü. Yemek yeyip namazlarımızı kıldık. Ertesi gün Cuma idi.
Cuma namazı ve ziyaret için tarihî Habibi Neccar Camii’ne gittik. Caminin içi dolmuştu. Dışarıda yer bulabildik.
Türkiye’nin bir çok yerinden bizim gibi zıyaret için gelenler vardı. Ayrıca adım başı Suriyelileri görmek mümkün.
Hatay’da misafireten iskân eden, barınmaya çalışan çok sayıda Suriyelinin varlığı hemen dikkati çekiyor. Cuma namazımızı eda ettikten sonra Yasin Sûresinin ikinci sayfasında kendilerinden bahs edilen Hz. İsa’nın (as) elçileri ve Habibi Neccar’ın kabrini zıyaret ettik.
(Kısaca Habibi Neccarın hikâyesi: İsa aleyhisselâm M. S. 40’lı yıllarda Antakya’ya iki elçi gönderir insanları dine dâvet için. Havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlus). Bu iki elçi Antakya’ya girerken koyunlarını otlatan Habib Neccar ile karşılaşırlar. (Neccar marangoz demektir.) Habibi Neccar’ın uzun yıllar yatalak olan hasta bir oğlu varmış. Hz. İsa’nın (as) elçileri bi iznillah Habibi Neccar’ın oğlunu iyileştirirler. İsa aleyhisselâmın en önemli mu’cizelerinden biri de ölüleri diriltmek, hastaları iyi etmek, görmeyen gözleri gördürmek, duymayan kulakları duydurmak idi. Tabiî bunların hepsi aslında Cenab-ı Hakk’ın izni ve kudreti dahilinde oluyordu. Habibi Neccar, İsa aleyhisselâma ve getirdiği İncil ile dine iman etti. Ne var ki Antakyalılar İsa (as) tarafından gönderilen elçileri hiç de hoş karşılamadılar. Daha geniş bilgi için lütfen tefsir ve tarih kitaplarına müracaat ediniz.)
Cuma namazı ve Habibi Neccar’ı ziyaretten sonra şehrin tarihî ve turistik yerlerini gezdik:
Bilindiği gibi Hatay, çok eski bir şehir. Ağırlıklı olarak eski dokuyu koruyor. Şehir gezilirken insan sanki tarihe bir yolculuk yapıyor. Tabiî Hatay aynı zamanda gelişiyor da. Yeni yeni caddeler, yeni binalar yapılıyor.
Cuma günü namazdan sonra Hatay’ın tarihî sokaklarında gezdik. Habib Neccar Tepesine çıkarak oradan kuş bakışı şehri izledik. Çok güzel bir manzara vardı.
Akşam, Zekeriye Beyin evine döndük. Bu arada evdeki papağanın konuşması hepimizin dikkatini çekti.
Bir kuşu insan gibi konuşturuyor: Papağanın sözlerinden: “İyi sabahlar, Allah Allah, Bismillah, nasılsın, hoş geldin, kim o, misafir geldi, kapı çalınıyor, acıktım, ceviz verin, çay istiyorum, gibi kelimeleri çok güzel konuşuyordu papağan.
İlk defa yakınen bir papağanın bu kadar çok ve fasih konuştuğunu gördüm. Gerçekten hayret ettim. Mevlâmız neye kadir değil?