08 Ekim 2014, Çarşamba
Koca bir çam ağacının semaya doğru yükselen dalları, gövdesi en üst noktada tepesi yahut tepe noktası vardır. Etrafa güzel kokular saçan gül ağacınında aynen yerin altına kalan kök kısmı, yer üstünde ise dikenli bedeni dalları, o bedenden Cenâb-ı Hakk’ın çıkardığı güller vardır. Gül küçük bir ağaç da olsa kökü ve tepesi vardır.
Yeryüzünün çeşitli kıt’alarında yetişen bütün ağaçlar böyledir.
Yerin altında kalan bölümü ve yerin üstünde kalan bölümleri vardır. Kısaca kök ve tepe…
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Allah (cc) hurma ağacının kökleri için; (Asluha sabitün) buyurmaktadır. Bilindiği gibi hurma ağacı yer üstünde olan bedeni kadar yerin içine kök salar. Kökler vasıtası ile yerden emdiği besinleri suyu ağacın gövdesine gönderir. Kudreti İlâhî ile insanlık için en güzel meyvelerden biri olan hurma meyvesi meydana gelir.
Yerin altında hurma ağacının kökleri olmasa, yerden su ve yararlı maddeleri ağaca veremezse hurma ağacı yaşayabilir mi? Meyvesini verebilir mi?
Elma, armut, kiraz, dut, incir sayılamıyacak kadar çok olan meyve ağaçları köklerinden beslenemezlerse hayatlarını devam ettirebilir mi? Kök veya kökler olmazsa elbetteki hayır….
Kocaman çam ağacı, çınar ağacı, yahut en güzel çiçek veya meyve ağacı, turunçgiller çeşitleri içinde yer alan bütün ağaçlar “Benin suya ihtiyacım yok. Bedenim olsun ancak kök istemiyorum” derse o zaman yaşamamayı seçmiş olur. O ağaç hayatını devam ettiremez. Köksüz ağacın bedeni, dalları, yaprakları kurur. Ondan sonrada ne tepe kalır ne de gövde.
Kur’ân-ı Kerîm’de bir âyeti kerimesinde Mevlâmız Mübarek Peygamber Efendimizi (asm) anlatırken onun dilinden şöye diyor: (İnnema ene beşerün mislüküm.) Ben de sizin gibi bir insanım, ancak Rabbin bana vahyeder.
Buradan hareketle şu an dün olduğu gibi bugün de yaşlı dünyamızda ister maddî, ister manevî çeşitli idarî mekanizmalar vardır. Amirler var, memurlar var, işveren var, işçiler var, hoca var, talebe var, idare edenler (idareciler) var, idare edilenler var. Dünyevî işlere tealluk eden idareciler var. Uhrevî işlere tealluk eden idareciler var.
Bu teşkilâtları ele alacak olursak elbetteki sorumlu birinin olması lâzım… karar versin. İş ve işlerin en iyi şekilde gelişmesini, yürümesini kontrol etsin. Bu ister bir aile birimi olsun, ister cemaat, isten köy, ister belde. Bügüne kadar dünya idaresi böyle geldi, böylede devam edecektir. Ne var ki, bazen üsttekiler alttakilere adilane davranmış zamanın insanları huzur içinde yaşamışlardır. Bazen de tepedeki zulüm etmeyi seçmiş insaları inim, inim inletmiştir.
İdare mevkiinde olanlar hiçbir zaman ağacın tepesi gibi kökünü inkâr etmemeli, adalet ve insafla hareket etmelidirler. Bilmelidirler ki, onları tepe noktasında tutanlar aşağıda olanlardır. Aşağıda olanlar olmaz ise onların tepede oturmaları idareci konumda olmaları mümkün değildir. Gemide kaptan olsun, amma makine dairesinde eli, yüzü yağa bulunmaşı makinistler olmasın dediniz mi geminizi denizlerde yüzdüremezsiniz. Mevzumuzu “et-Tergib ve et-Terhib“ isimli hadis kitabının üçüncü cildinde yer alan bir kaç hadisi şerif meali ile biraz daha açmaya çalışalım.
“On kişiye veya daha fazla sayıdaki insanlara yöneticilik yapan kimse, Allah’ın mahkemesine elleri boynuna bağlanmış bir vaziyette getirilecektir. Adalet yaptığı görülürse elleri çözülecek; zulüm yapmışsa o haliyle cehenneme atılacaktır.“
Tepede olmak isteyenlere (idareci olmayı sevenlere) bakın Allah’ın resulü ne diyor: Ebu Zerr (ra) “Ya Resulellah! Beni de idare işlerinde kullanmayacak mısın?” dedi. Allah Resulü (asm) elini onun omuzunun üstüne koyarak: “Ey Eba Zerr! İdarecilik, senin kaldıramayacağın ağır bir emanet ve sorumluluktur. Ahirette de o, perişanlık ve pişmanlıktır. İllaki, kişi onu meşrû yoldan üstlensin ve üzerine düşeni hakkıyla yerine getirsin.“
Bir başka hadisinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Devletleri yönetenlerin, cemaatlere başkanlık edenlerin, emanetlere bakanların vay hallerine! Kıyamet gününde bunların çoğu, yöneticilik yapmak yerine saçlarıyla gökle yer arasında yıldızlara asılmış olmayı temenni edeceklerdir.”
İdarecilerin cezaları böyle olduğu gibi mükâfatları da ona göre olacaktır. Âlemlerin Efendisi Peygamber Efendimiz (asm): “Adil olan imamın bir günlük icraatı, altmış senelik nafile ibadetten üstündür“ buyurmaktadır.
Neticeye gelelim: Hem kök hem de tepe olacak. Hem idere eden, hem de idare edilenler dünya var oldukça bittabı olacaktır. Güç kaynağını, zorbalıktan ve tahakkümdan değil, liyakat ve maharetten almalıdır. Söz ve fiillerinde ölçülü olmalı, sözleri ile hareketlere birbirine uymalıdır.
Son olarak Hz. Ebu Bekir (ra) halife seçildiği zaman yaptığı konuşmaya bir göz atarak bitirelim: “Ey insanlar! Ben size yönetici (idareci) oldum. Halbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık hiyanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırdım.” (Hz Muhammed ve Hayatı , 1996 s. 435)
Evet kök de lâzım tepe de. Hiçbir zaman tepe kökü unutmayacak kök de tepeyi. İlâhî nizam bu onlar birbirlerinin tamamlayıcıları olacaklardır.
Bunun gibi idare eden, idare edileni hakir görmeyecek daima onun hukukunu koruyacak, hiçbir zaman kibirlenip gururlanmayacak, ‘ben ne oldum’ demeyecek. Hani meşhur bir ata sözümüz var ya “mahkeme kadıya mülk değildir“ diye. Bir bakarsınız bir sert rüzgâr eser ağacın sadece tepesini değil gövdesini de kırar, tepede dolaşanlar yerlerde sürünürler. İdare edilende amire bir başka ifade ile ulul emir yahut ulul emirin vekiline, temsilcisine itaat etmenin şart olduğunu bilecek. İdarecisine problem çıkartmayıp problemlerin çözülmesine yardımcı olacaktır. Cenâb-ı Hak şu üç günlük dünyada mevki, makam hırsına kaptırmasın… İnşaallah yaradılış gayesine tam uyurarak Hz. Allah’a hakiki kul, Resulüne hakiki ümmet, sevdiği veli kullarına da hakiki dostlar oluruz. Önemli olan budur. Selâm, Hüdaya tabi olanlara olsun.
Okunma Sayısı: 2279
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.