"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî, 31 Mart Hadisesi’nde aftan mı yararlandı?

Atilla YILMAZ
19 Temmuz 2019, Cuma
Bediüzzaman’ın tarih sahnesine çıktığı yıllar ve kendisi; gündemden hiç düşmeyecek gibi görünüyor.

Tarihimizin darbeler döneminin başlangıcı olan II.  Meşrûtiyet’in karanlık yönleri, henüz aydınlatabilmiş değil.

Ama, Said Nursî eserleriyle ve anılarıyla güçlü bir şekilde orta yerde bulunduğu halde; zahmet edip onun fikir ve eserlerine eğilme ihtiyacı duymayanlar da, ortalık yerde yazıp çizmeye devam ediyorlar.

Oysa Said Nursî, 31 Mart’ın Divan-ı Harp Mahkemesi’nde yargılanmış; adeta Meşrûtiyet’in manifestosunu oluşturacak bir savunma yapmış ve beraat etmiştir.

 Bu savunmasında Said Nursî; 31 Mart Hadisesi’yle ilgili kendisine yöneltilen suçlamaları ve 31 Mart’ın iç yüzünü bütün açık yürekliliğiyle ortaya koymuştur. Yaptığı savunmada kendisi tarafından yazıya aktarılmış ve yüz bilmem kaç yıl içerisinde, yazdıklarının aleyhinde olacak bir tekzip görmemiştir.

Şimdi Prof. Dr. Erol Cihan’ın nezaretinde Necmi Günel’in hazırladığı ve kabul gören tezindeki şu iddiaya bir bakalım (Ayrıca kitap haline getirilerek basılmış bir eser):

’Hareket Ordusu Yeşilköy’e, oradan 23 Nisan 1909 günü Eyüp sırtlarından Şişli’ye gelmiş, döğüşerek İstanbul’u gericilerden kurtarmıştı. 31Mart olayı kanla bastırılmış, ıı. Abdülhamid tahtından indirilmiş, yerine v. Mehmet Reşat geçirilmişti. 

Sıkıyönetim uygulanmış, ayaklananlar mahkemelerde yargılanarak cezalandırılmış, liderlerden Derviş Vahdeti ile birlikte birçok suçlu asılmıştı. Bu arada liderlerden Said-i Kürdî kaçarak saklanmış, sonra çıkan aftan faydalanarak kurtulmuştu.’’ 1

Çelişkiye bakar mısınız? 31 Mart’ın bir lideri asılıyor, ama diğer lideri Said Nursî; olaydan sonra kaçıyor ve af çıkıyor ve asılmaktan kurtuluyor.

Bunu söyleyen araştırmacı kişi;  acaba bu adamı niye asmadılar diye eserleri ve hayatı orta yerde yazılı bulunan Said Nursî’ye dönüp bir bakmaz mı? 

Bu nasıl araştırmacılık? Bu ne tarih yazarlığı için, gülünç bir çelişkidir.

‘’19 Nisan’da Hareket Ordusu Yeşilköy’ (Ayastefanos) konuşlandı. 20 Nisan’da, Bakırköy’e geldi. Bu arada Bediüzzaman 17-18 Nisan’da İstanbul’dan ayrıldı. 30 Nisan’da Bediüzzaman, İzmit taraflarında tutuklandı.

1 Mayıs tarihli Ceride-i Sofiye Gazetesi:

  ‘İttihad-ı Muhammedi azasından bulunan Kürt Hoca denmekle maruf (tanınan) Bediüzzaman Said dün İzmit’te tevkif edilerek şimendiferle Dersaadet’e gönderilmiş ve Daire-i Harbiye’ye izam kılınmıştır.’ diye bir haber yapıyordu.

Bediüzzaman burada askerî ve siyasî tutukluların kaldığı Bekir Ağa bölüğüne konuldu. İkinci tahkik heyetine sevk edildi. İkinci tahkik heyeti de sorgudan sonra, 22 Mayıs’ta Divan-ı Harbe sevk etti. (25 Mayıs’ta beraat etti)’’ 2

 Demek ki neymiş? Kaçan göçen yok. Mahkeme var, savunma var, beraat var. 

 Bu konuda Bediüzzaman’ın mahkeme safhasındaki kendi ifadesine bir bakalım; olayın aslını birde ondan dinleyelim:

‘’Mart’ın otuz birinci gününde dehşetli hareketi, iki-üç dakika uzaktan temaşa ettim. Müteaddit (çeşitli) metalibi ( istekleri) işittim….Anladım iş fena, itaat muhtel (düzen bozulmuş), nasihat tesirsizdir. Yoksa, her vakit gibi yine o ateşin söndürülmesine teşebbüs edecektim. Fakat avam çok; bizim hemşeriler gafil ve safdil…Üç dakika sonra çekildim. Bakırköyüne gittim. Ta beni tanıyanlar karışmasınlar. Rast gelenlere de karışmamak tavsiye ettim.’’ 3

Demek ki olayların içine karışıp, olayları yönlendirme, liderlik etme falan yok!

Sayın araştırmacı devam ediyor:

“Aşırı İslâmcılar Batıdan gelen her şeyin karşısında olup, her yeniliği ‘Gâvur tarzı’ olarak nitelendiriyorlardı. Bu görüşte olan Volkan Gazetesi yazarlarından Derviş Vahdeti ve Said-i Kürdî 31 Mart gericilik olayına liderlik yaptılar.’’ 4

Batıdan gelen her şeyi ‘Gâvur Tarzı’ diye kim kabul etmiyor da; sen Said-i Kürdî’den bahsediyorsun kardeşim.

Bu memlekette meşrûtiyetin bir kahramanı varsa o da Said Nursî’dir. Meşrûtiyetin İslâmiyet’e karşıt bir yapı olmadığını Said Nursî’nin, defalarca anlattığı, içi dolu makaleleri, yazıları o günün basınında yazıldı çizildi.

Hatta, ‘Nutuk’ isimli bu konuda, aynı tarihlerde Meşrûtiyete övgüler yağdıran kitap neşretti. Said Nursî’yi okumadığınız sürece, hayalî ve kulaktan dolma yazmaya devam edeceksiniz. Ama yazdıklarınızın iftira olduğunu da elbette tarih kaydedecektir. 

  O tarihlerde ilân edilen af konusuna da bir değinelim; bakalım 31 Mart hadiseleriyle ilgili bir af çıkmış mı? Bediüzzaman’da, böyle hayali bir afla mı serbest kalmış?

 ‘’24 Temmuz 1908’de Kanun-i Esasi’nin ilânı ve meclisin toplantıya dâvet edilmesinin ardından 27 Temmuz 1908’de halk ayaklanmasına katılanlara şartlı af çıkarıldığını görmekteyiz… Padişah, isyancıların silâhlarını hükümete teslim etmeleri şartı ve evlerine dönmeleri karşılığında affetmiştir.’’  5

Görüldüğü gibi bu af; Kanun-i Esasi’yi kabul etmeyenlerin çıkardığı bir ayaklanma ile ilgili bir aftır. 31 Mart Hadisesi ile bir alâkası yoktur.

Bediüzzaman aynı tarihte, Kanun-i Esasi’nin ve Meşrûtiyetin meşrûluğunu anlatan konuşmalar yapmaktaydı.

Âdi suçlularla ilgili; ’’Âdi suçlu mahkûmların, cezalarının üçte birini çekmiş olanların affedilmesi ile ilgili üç vilayetin (Kosova, Selânik ve Manastır) Umum Müfettişi Hüseyin Hilmi Paşa’nın teklifi üzerine 28 Temmuz 1908 tarihinde bir irade ile bu tür suçlular da affedilmiştir.’’ 6

“Siyasî suçlara bağlı olarak meydana gelmiş olan cinayetlerden dolayı ceza çekenlerin de affedilmesi gündeme gelmiştir. 13 Ağustos 1908 tarihinde çıkarılan bir irade-i seniyye ile bu tür suçluların da affedildiğini görmekteyiz.’’  7

“Meşrûtiyetin ilân edilmesinden sonra Balkanlar’da isyana katılan İttihatçılar ve yandaşları, herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan siyasî ve âdi suçlardan dolayı ceza almış kişiler affedilerek cezaevlerinden çıkarılmıştı. 31 Mart Vak’ası’ndan sonra İttihatçılar, ülke de sosyal barışı sağlamak amacıyla daha önce kendilerine çıkarılan affı, Ağustos 1909’da ülke geneline uygulayarak âdi suçlular için de çıkartmışlardır.’’ 8

 Bu tarihlerden sonra da değişik zamanlarda âdi suçlularla ilgili çeşitli aflarda söz konusudur.

Ama 31 Mart Hadiseleri’ne karışanlarla ilgili çıkarılmış bir af söz konusu değildir.

Dolayısıyla Bediüzzaman’ın; 31 Mart’tan dolayı ilân edilen bir aftan yararlanarak kurtulduğu, tamamen düzmece bir yalandan ibarettir.     

Dipnotlar:

1- Necmi Günel, ıı. Meşrûtiyet Öncesi Fikir Akımları ve Ali Suavi, (Yüksek Lisans Tezi) Danışman, Prof. Dr. Erol Cihan, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı, İst-1993)

2- Atilla Yılmaz, Euro Nur Avrupa Nur Cemaati, Basından Seçmeler, Yüz Yıldır Tartışılan 31 Mart Nedir? Ne Değildir? 24-04-2018.

3- Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfi, YAN, s. 32.

4- Necmi Günel, ıı. Meşrûtiyet Öncesi Fikir Akımları ve Ali Suavi, (Yüksek Lisans Tezi) Danışman, Prof. Dr. Erol Cihan, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı, İst-1993)

5- Ömer Faruk Bulut (Yük. Lis. Tez),Prof. Dr. Mehmet Çanlı (tez danışmanı), ıı. Meşrûtiyet Dönemi Osmanlı Hukukî Belgelerinde Siyasî Af (1908-1913) Hitit Ünv. Sos. Bil. Ens. Tarih Anabilim Dalı, 2016.

6- 7- 8-age. 

Okunma Sayısı: 4158
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı