"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah'ım beni yavaşlat

Banu YAŞAR
17 Nisan 2011, Pazar
Allah'ım beni yavaşlat
Allah'ım,
Beni yavaşlat
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telâşlı hızımı dengele...
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükûnetini ver.
Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği,
Belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol...
Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret;
Bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı,
Güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı,
Güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı,
Balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret...
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat.
Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini,
Hayatta hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim...
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla.
Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır...
Beni yavaşlat Allah'ım ve köklerimi hayat
toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi...
Allah'ım
Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET,
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SÜKÛNET,
İkisini birbirinden ayırt etmek için de AKIL ver...

-Bu yazı milattan 2000 yıl önce HİTİTLER’e ait kalıntılar içerisinde bulunan bir duvar yazısına aittir.-
Sanki bugün yazılmış ve bu zamanın insanının yaralarına şifa ve teselli olsun diye söylenmiş gibi…
Demek ki her asırda insanın acıları da, arzuları ve duâları aşağı yukarı aynıydı. İnsan hep mutluluğu ve huzuru aradı, bazen yanlış yerlerde bazen de olmaz insanlarda… Bütün hayatı ve savaşları bu duyguyu yakalamak adına geçti. Beklemesi gereken yerde koşmayı, uçması gereken yerde durması gerektiğini sandı… Savaşmalı mı, yoksa vazgeçmeli mi? En doğru olan neydi? Şimdi ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım diye defalarca sormadı mı kendisine? En kritik zamanlarda nasıl davranacağını bilememekle geçti ömrü, birçok yanlış kararlarının sonuçlarını yaşarken yaşlandı omuzları…
Koşarken hayatı daha çabuk yakalayabileceğini düşündü… Her şeyin hızını arttırdı, zamanın, yolun ve sözün… Her şey hızlandı, ama biz yine koşturmaya devam ettik. Hep yetişeceğimiz yerler, arayacağımız kişiler ve bitirmemiz gereken işler vardı. Zaman çok hızlıydı, ama işler çoktu… Bitmeyen yoğunlukların yorgunu oldu kalplerimiz… Artık uyusak bile dinlemez olduk… Bütün gün uyaran bombardımanına maruz kaldıktan sonra, gece uykuları ne kadar sarabilirdi savaşın yaralarını…
Oysa hayatı fark etmek, ondan lezzet almak, ânı ve içindekileri hissederek yaşamak, en önemlisi de sevebilmek için yavaşlamak gerekiyor. Ancak yavaşladığında hissedebiliyorsun yanındakini ve onun değerini… Onun şu an burada ve seninle olmasının kıymetini, durup bakabildiğinde görebiliyorsun. Hız insanı sığlaştırıp, derinliğini elinden alıyor. Hayata yüklediğin anlamı da unutturuyor. Uğruna yaşadığın her şey eskisi kadar heyecanlandırmıyor seni… Hız yorup, tüketip, tarumar ediyor… Yalnız bırakıp, yalnız olmanı istiyor, dostların bile bu hızın içinde sana ağır gelmeye başlıyor…
İşte bu yüzden;
Ruhunun dinlenmesi, sükûnet bulması ve huzuru hissetmesi için yavaşlamalısın.
Okunma Sayısı: 16269
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı