Giriş
Son yıllarda elektrikli araçlar, çevre dostu teknoloji söylemleriyle âdeta bir kurtuluş vaadi gibi sunuluyor. "Karbon ayak izimizi azaltacağız, yeşil bir dünya için elektrikli arabaya geçmeliyiz" deniyor. Peki bu anlatılar ne kadar doğru? Daha önemlisi, ne kadar eksik veya neyi örtüyor?
1. Elektrikli araçlar ne kadar “yeşil”?
Elektrikli araçların doğaya zarar vermediği yanılgısı, son yıllarda bilinçli bir pazarlama diliyle yayıldı. Oysa, batarya üretiminde kullanılan lityum, kobalt, nikel gibi madenlerin çıkarılması çevreye ve insan sağlığına ciddî zararlar veriyor. Bataryaların üretimi ve geri dönüşümleri halen yüksek karbon salımı ve kimyasal atık riski taşıyor. Elektrik temiz kaynaklardan gelmediği sürece (güneş, rüzgar, hidroelektrik), elektrikli araba sadece egzoz dumanını santrale taşımış olur.
Sonuç olarak: Evet, elektrikli araçlar içten yanmalılara göre çevreye daha az zarar verir; ancak bu zarar yok değildir ve yaygınlaştığında kendi kirlilik ekosistemini oluşturur.
2. Alternatifler nerede?
İçten yanmalı, hibrit ve elektrikli sistemlerin geri dönüşümleri kıyaslandığında, içten yanmalı motorlar geri dönüşüm altyapısı oturmuştur ve %80'e varan oranlarda geri kazanım sağlanabilir. Hibrit sistemler karmaşık olduğu için parçalı geri kazanım güçlüğü yaşar. Elektrikli araçlarda geri dönüşüm altyapısı eksiktir; bataryaların ömrü sınırlıdır, zehirli ve patlamaya duyarlı maddeler taşır. Hidrojen teknolojisi ise hâlâ sessiz, ama umut verici bir alan olarak gelişimini sürdürmektedir. Japonya ve Almanya bu konuda uzun yıllardır prototip çalışmalar yapmaktadır.
3. Dijital gözetim riski
Elektrikli araçlarla eşzamanlı yürütülen "otonom ve bağlantılı" (connected) taşıt teknolojileri, 5G/6G altyapısına bağlı olarak çalışmaktadır. Bu sistemler, yüksek frekanslı manyetik alanlara maruz bırakarak insan sağlığına zarar verebilir, konum, yön, ses, yüz tanıma gibi bütün verileri merkezî sunuculara aktararak tam zamanlı gözetim yapabilir. Küresel anlamda dijital kimlik, dijital para, sosyal puan sistemleriyle entegre edildiğinde bireyi sadece izlemekle kalmaz, yönlendirme aracına da dönüştürebilir.
4. Bu sorular neden soruluyor?
Bu makaledeki sorular, teknolojik gelişmelere karşı değil; bu gelişmelere şeffaflıktan uzak, dayatma ve manipülasyon içeren politikalarla yön verilmesine karşı soruluyor. "Elektrikli araba = kurtuluş" algısını sorgulayan bu sorular:
- Gerçek anlamda sürdürülebilir mi?
- Temiz enerji kaynağı gerçekten temiz mi?
- Bu teknolojiler bireyi özgürleştiriyor mu yoksa merkezileşmiş bir denetim sistemine mi entegre ediyor?
Bu sorular, bireyin küresel sistem karşısındaki konumunu belirlemek için kritik öneme sahiptir.
Sonuç: Yeşil geleceğin arkaplanı
Teknoloji bir imkândır; ama bu imkân, niyete bağlı olarak ya bir zincir ya da bir anahtar hâline gelir. Bu makale, teknolojiyi yargılamak için değil; teknolojinin kimin elinde, hangi gayeye hizmet ettiğini sorgulamak için yazılmıştır. Topluma "yeşil gelecek" vaadiyle pompalanan projeler, eğer ki insanı daha yalnız, daha bağlı, daha izlenebilir hâle getiriyorsa, orada çevrecilikten çok daha büyük bir mesele vardır.