Herkes huzura meftun. Hem de tatlı huzura. “Dünyaya bir defa geldik” cümlesine eşlik eder çoğunlukla huzur talebi.
Evet dünyaya bir defa gelen insanın geri dönüşü olmamak üzere bir de gidişi vardır şu dünyadan. Bir tatlı huzur almaya gelinen şu fani dünyada huzurun tadlarına varmanın formülleri ise kim ne derse desin Allah’ı tanımak ve Ahirete inanmaktan geçmektedir. Başka hiçbir yolu yoktur. “Var” diyenler ise “var”mış gibi yapmaktadır.
Hazır olmak; birinin yanında bulunmak ya da mutluluk gibi birkaç anlamda kullanılır huzur. İnsanın, ömrünün her anında bilerek ya da bilmeyerek aradığı ‘huzur’un, şu anlamlar çerçevesinde, iman ve İslâm diliyle ‘tadlarına’ bir bakalım:
Cenab-ı Hak cisim değildir. Zaman ve mekân O’nun huzuruna yani hazır ve nazır olmasına müdahale edemez. Bununla birlikte hiçbir şey ondan gizlenmesi kabil değildir. Çünkü huzur var. Herkes ve her şey ondan uzak olmakla O nurânî olduğundan bizzat huzuruyla gayet yakındır. Sanatının mu'cizeleri ile kendini tanıttırmak ve bildirmek ister. Huzurunu fiilen kâinatın varlığı ile hissettirdiği gibi elçisini huzuruna uruc ettirerek O’na (asm) zatını bizzat göstererek; yine ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’iyle konuşarak da bildirmiştir. İnsana düşen hayret içinde O’nu tanımak ve imânî bir tefekkürle huzur-u İlâhî’de olduğunu bilmekle vahşet ve dehşetten emin olmanın huzurunu tatmak olacaktır.
Bu tad insanı şükür ve hamde sevk edeceğinden huzurda bulunmak ve huzurun şu yüksek makamından düşmemek için muhabbetle O huzura layık kelimelerle el bağlayıp tesbih, takdis ile secdeye kapanmakla huzurun mutluluk mânâsındaki diğer bir tadıyla müşerref olur.
Huzuruyla kendini bildiren Cenab-ı Hak’kın huzurunda olduğu bilinciyle ibadetle huzura kavuşan insan, dünyanın faniliğini görerek o huzurda huzur-u daimîyi ebediyen tatmayı şiddetle arzular. Bunun yolu ise iman-ı ahirettir. İnsan acizliğini ve fakirliğini aracı kılarak, Rehber-i Zîşan’ı olan Peygamberi (asm) gibi şöyle yakarır: “Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et.”1 Cenab-ı Hak da bu yakarışını cevapsız bırakmayacaktır. Dünyadaki hizmetini tamamladığında ölüm aracılığıyla gireceği geçici kabir aleminden sonra huzuruna alacaktır. Âlî lezzetlerle ebedi tatlı huzur tecellilerine mazhar kılacaktır. Diğer yandan, kendilerini Allah ve Ahiret imanı gibi iki tılsımdan mahrum bırakıp, dünyanın fani olduğunu bilerek tatlı huzuru yalnızca dünyada arayanlar ise vicdanlarını kavuran dünyadaki huzursuzluğun izbelerinde debelenmekle ömürlerini bitirecekler ve neticede ebedi huzursuzluğun dayanılmaz acı tadıyla karşı karşıya kalacaklardır.
Dipnot:
1- 10. Söz, 5. Suret