"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şükrün ölçüsü kanaattir

Cahit ÖZPINAR
29 Ağustos 2019, Perşembe
İnsanoğlu, yaratılıştan gelen halen ve kalen, manen ve maddeten şükre büyük bir ihtiyaç duymaktadır. Bu şükür ile insan büyük mertebeler kazanır.

Gayet güzel süslü suretler, gayet güzel kokular, güzel tatmaklar bir nevi şükrün dâvetçileridir. Canlıları şevk ve isteğe dâvet eden şükür nimetidir. Bu nimetin mânevî bir yönü vardır. Şuurlu insanların bakışlarını ve nazarlarını daima dikkate celbeder. Övgü ve istihsana teşvik eder. Bolca verilen nimetleri ihtirama ve saygıya teşvik eder. Onunla sözle ve fiille şükre yöneltir ve insanlara şükür ettirir. Şükür içinde en yüksek ve en tatlı lezzeti ve zevki o insana tattırır.

Bu bağlamda gösterir ki, lezzetli rızık ve nimet, kısa bir zahiri lezzetle beraber, sürekli, hakikî pek çok bir lezzeti ve zevki taşıyan Rahmanî iltifatı şükür ve kanaatla kazandırır. Allah’ın rahmet hazinelerinin pek çok zevkli olan iltifatını düşündürüp, bu fâni dünyada dahi ebedî Cennetin bâki bir zevkini mânen tattırır.

Rızık şükür vasıtasıyla o kadar kıymetli ve çok zengin bir hazine olduğu halde, şükürsüzlük ile nihayet derecede sukut eder. Şükür etmediğimizde bizlere verilen nimetler ve rızıklar insanın aleyhinde işler. Meselâ, dildeki tat alma kuvveti, Yüce Mevlânın hesabına, mânevî bir şükür vazifesi ile rızka müteveccih olduğunda, bu tat alma kuvveti Allah’ın hadsiz rahmetine şükreden bir müfettiş ve o nimetlere karşı ihtiramda bulunan bir nazır hükmündedir. 

Eğer nefis hesabına olsa, rızkı verene şükretmezse, o dildeki tat alma kuvveti bir nazır makamından, bâtın fabrikasının bir yasakçısı, mide tarlasının bir kapıcısı derekesine iner. 

Şükrün mikyası, iktisattır, kanaattır. Bol bol verilen bu sonsuz nimetlere karşı memnuniyet duymaktır. Şükürsüzlüğün ölçüsü ise, hırstır, israftır ve hürmetsizliktir. Haram-helâl demeden rastgelen şeyleri yemektir. Şahıs aşırı hırslı ise, şükürsüzlüğe ve zillete düşmeye mahkûm olur.

Oysa sosyal hayata sahip olan karınca dahi hırs vasıtasıyla daima ayaklar altında ezilmektedir. Eğer bir tane buğdaya kanaat etseydi ayaklar altında ezilmeyecekti. Arı kanaat ettiğinden dolayı başlar üstünde uçmaktadır. Kanaatkâr oluşundan dolayı, balı insanlara İlâhî bir ikram olarak sunmaktadır. İnsan da arı gibi kanaat edip, hayatta daima huzurlu olmanın yollarını aramalıdır. 

Okunma Sayısı: 1853
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı