Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Emirdağ Lâhikası’ndaki bir mektubunda, Kâtip Osman’la Halil İbrahim’in özelliklerinden şöyle bahsetmiş: “Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun, en eski şakirdlerden olan Kâtip Osman ve Halil İbrahim, hiç sarsılmadan, değişmeden sadâkatlerinde demir gibi devam edip çoklara da hüsn-ü misal oluyorlar.” 1

Kastamonu Lâhikası’ndaki bir mektupta da Üstad Hazretleri Kâtip Osman’ı Hüsrev ve Hafız Ali’ye benzetiyor: “Isparta’nın Hafız Ali’si Kâtip Osman’ın, elhak, ikinci bir Hüsrev olduğuna, benim de kanaatim geldi. Cenab-ı Hak, onu ve Mehmed Zühtü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur’un hakikî sahiplerini Isparta’ya ihsan eylesin, Amin.” 2

Aynı lâhikadaki diğer bir mektupta da Üstad, Kâtip Osman’ın üç özelliğini şöyle sıralıyor: “Risale-i Nur’un eski ve ehemmiyetli ve çalışkan bir şakirdi olan Kâtip Osman.” 3

Üstad Hazretleri, bir başka mektubunda da Tahiri’yle beraber Kâtip Osman’ın mektuplarından şu şekilde bahsetmiştir: “Kahraman Tahiri ve Kâtip Osman’ın mektupları hakikaten benim için bir ilâç hükmüne geçti. Yarım maddî, yarım manevî endişe hastalığıma bir tiryak hükmüne geçti. Cenab-ı Hak, onlardan ve sizlerden ebeden razı olsun. Evet, azm ve sebatınız ve ihlâs ve ciddiyetiniz, ehl-i dünyayı mağlûp etmiş ve ediyor.” 4

Hafız Mustafa hakkındaki mektuplar

Bediüzzaman Hazretleri, Hafız Mustafa için Emirdağ Lâhikası’nda şöyle bahseder: “Hafız Mustafa dahi Hafız Ali zamanında tam bir muavini ve vefatından sonra tam bir varisi olduğunu hapiste gösterdi.” 5

Aynı lâhikadaki diğer bir mektupta da Üstad, Hafız Mustafa’nın oğlundan sitayişkârane şu şekilde bahsetmiş: “Ve çalışkan mübareklerden ve Nurlar’ın neşrine çok hizmet eden Hafız Mustafa’nın yedi yaşında iken Altıncı Şuâ’yı ve bana bir mektup yazana tam müberek, masum mahdumu, burada masumlar içinde Nurlar’a bir iştiyak uyandıracak. Onun namı Said Nursî olmalı; Nursî köyüdür, manasız olur. Sin olmasın, yalnız ye olsun; ta Nurlar’a alâkasını göstersin.” 6

Said Nursî, bu mektubunda da Hafız Mustafa’nın hem hizmetlerinden bahsediyor, hem de talebelerini Hafız Mustafa’nın vefatından dolayı taziye ediyor: “Aziz, sıddık kardeşlerim, Evvelâ: Hem Medresetü’z-Zehra şakirtlerini, hususan mübarekler heyetini ve Isparta vilâyetini merhum Hâfız Mustafa’nın vefatıyla tâziye ve Hâfız Mustafa’yı tam vazifesini yapmasıyla yirmi senede ikinci bir Hâfız Ali olarak yirmi seneden beri usanmadan, sarsılmadan Nurlar’ın neşrine çalışmasını bütün ruh u canımızla tebrik, hem onu, hem Isparta vilâyetini, hem Medresetü’z-Zehrayı tebrik ediyoruz. Hakikaten bu merhum kahraman kardeşimiz, aynen Hâfız Ali gibi vazifesini bitirdi, âlem-i Nur’a ve berzaha, Hâfız Ali ve Hasan Feyzî gibi kardeşlerinin yanına gitti. Cenab-ı Hak Risale-i Nur’un hurufatı adedince onun defter-i hasenatına hayırlar yazsın ve ruhuna rahmet eylesin. Âmin.” 7

Üstad, Kastamonu Lâhikası’ndaki bir mektubunda Hafız Mustafa’nın hizmetlerini Tahiri ile beraber şu şekilde anıyor: “Kahraman Tahirî ve Hafız Mustafa’nın yaptıkları hizmet çok güzeldir. Onların tedbirleri isabetlidir, haktır. Nur fabrikasının divanında verdiğiniz kararlar, ne olursa kabulümüzdür.” 8 

Bir başka mektuptaki bahis ise şöyledir: “Hafız Mustafa’nın hizmet-i Nuriyede büyük iktidarı içinde kuvvetli bir sadâkati ve fedakârane teslimiyeti.” 9

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 75. 

2- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 70. 

3- A.g.e., s. 94.

4- A.g.e., s. 105. 

5- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 82.

6- A.g.e., s. 131. 

7- A.g.e., s. 260. 

8- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 162.

9- A.g.e., s. 187.