İnsan ömrü doğumla başlar; çocukluk, gençlik ve olgunlukla devam eder; ihtiyarlıkla da tamamlanır.
Her dönemin kendine has dili, duygusu ve yükü vardır. Ancak ömrün sonbaharı sayılan ihtiyarlık, diğerlerinden farklıdır. Çünkü bu dönem hem dünya ile vedalaşmaya, hem de ahiret ile buluşmaya hazırlık mevsimidir.
Kur’ân, insanın yaratılışını ve geçirdiği evreleri şöyle anlatır: “Allah, sizi güçsüz olarak yaratır; sonra bu güçsüzlüğün ardından size bir kuvvet verir; sonra da kuvvetin ardından yine bir zayıflık ve ihtiyarlık verir...” 1Bu ayet, yaşlılığı bir eksiklik olarak değil, insanın yaratılış planındaki tabiî ve hikmetli bir aşama olarak tanımlar. Zayıflık, fâniliği gösterirken; ihtiyarlık, insanı kalıcı olana, yani ahirete yöneltir. 
Peygamber Efendimiz (asm), yaşlılara hürmeti Allah’a hürmet gibi görür: “Saçlarına ak düşmüş Müslüman ihtiyara hürmet etmek, Allah’a hürmet etmek gibidir.” 2 Ayrıca altmış yaşına kadar tövbe etmeyenlere ve eksiklerini tamamlamayanlara yönelik uyarıcı bir hadis daha vardır: Allah Teâlâ, altmış yıl ömür verdiği halde yapamadığı kulluk için mazeret beyan eden kişinin mazeretini kabul etmez. 3
Bütün bunlar gösteriyor ki ihtiyarlık; sadece saygı görecek bir dönem değil, aynı zamanda kendine dönme, gafletten uyanma ve tövbe ile silkelenme vaktidir.
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar adlı eserinde ihtiyarlığı büyük bir fırsat  olarak görür ve gösterir. Ayrıca ihtiyarlığın insanı dünyaya gevşek, ahirete daha yönelmiş hale getirdiğini, ibadetlerin bu dönemde daha derinleştiğini vurgular. Yani ihtiyarlık, vazifelerin tamamlandığı, tefekkürün arttığı, rahmetin yaklaştığı özel bir dönemdir.
Ben de artık ömrümün sonbaharını yaşıyorum. Gençlikte anlam veremediğim birçok hakikati şimdi daha berrak görüyor, daha derinden hissediyorum. İhtiyarlık, ruhu incelten, gözyaşlarını bile ibadete dönüştüren bir lütuftur. Her beyaz saç telinde bir tefekkür, her yavaş adımda bir dua var artık. Ne mutlu, bu mevsimi ibadetle, sabırla, şükürle karşılayabilene...
İhtiyarlık, eğer iman ve ibadetle geçirilirse, dünya hayatının en parlak dönemi olur. Çünkü bu yaşta yapılan ibadet, sabır ve şükür; gençliğin gafletine karşı bir kefaret, ahiret yolculuğuna ise bir azıktır. Haydi öyleyse, ömrün bu son durağını bir iç muhasebeye, bir ebediyet hazırlığına çevirelim.
Dipnotlar: 
1-Rum Suresi, 54; 2-Ebu Davud, Edeb 20;   3-Buharî, Rikâk, 5