"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Medreseler, müşfik annelerin yerini tutabilir mi?

Şükrü BULUT
31 Ekim 2025, Cuma
Medreseleri annelerle mukayese ve teşbih cihetini biliyorsunuz… Terbiye, şefkat, ta’lim, gelenek, insaniyet ve hayatın hakikatleri…

İç içe manaları birlikte tedai ettiklerinden; küçücük bir karşılaştırma yapalım diyoruz. Şefkat kahramanları ve mürebbiyeler; Allah’ın Rahim ve Vedud isimleri yanısıra; Rabb ismiyle tecellî eden Celal ismini her vasatta yansıtamadıklarından; çoğu annelerde şefkatin suiistimale uğradığını da Risale-i Nurlardan anlayabiliyoruz.

O küçücük filizin, nihalin veya goncanın büyümesini sağlayacak şefkat güneşiyle birlikte; yavrucağını hayatın şartlarına ve meşakkatlerine hazırlayacak terbiye verilmediğinde, insan olarak doğanların neticede insan olamadıklarına çok şahit oluyoruz. Sözkonusu esmanın fidanlara adaletli yansıyamaması, genellikle ağaçları çürütüp kurutabileceği gibi, bazen de barsız bırakır. 

Neslimizin ekseriyeti, dokuz yaşından itibaren tahsil için köyünü terk ederken; arkasında gözyaşlarını biriciğine göstermemeye çalışan bağrıyanık anneleri bırakmışlardır. Ayrılan da yanar, lâkin gittiği yerlerdeki yenilikler ve meşgale firkat acısını dindirebilir… Ya geride kalan anneler… Evlâdının gittiği gurbete, bir ömür boyu gözyaşlarıyla bakan anneler… Biz bu gözyaşlarını virde çevirmiş annelerin çocuklarıyız. Onlar vefat edip bizler de beyazlara bürünerek ardlarına düştüğümüzde, çocukluğumuzun yarım kalmış düğümleri yeniden çözülüyor ve hıçkırıklar ikinci çocukluğumuzda bizi eleveriyorlar. Yalnızca bizim kaderimiz olmadığını biliyoruz; ilim yolunu cihad ve ibadet, bu yoldaki ölüm ayrılığını şehadet olarak müjdeleyen “Güzeller Güzeline” biat etmişlerin kaderidir, bu. Efendimizin teşvik ettiği bu gurbeti ağlayarak yaşayan yavrulara da, annelerine de selam olsun…

Medreseye teslim olmuş çocukları, anneler kadar şefkatli olmasalar da; Allah’ın Rahim, Hakîm, Vedud, Afuv ve Rubûbiyetini âlemlerinde tefekkür eden müderrisler ve müdebbirler karşılayacaklardır. Bulunduğu mekândakilerin hepsi anakuzularıdır; artık paşa veya prenses muameleleri geride kalmıştır. Hayatın gerçekleri ve bu gerçekleri adalet üzere birlikte yaşayacağı yoldaşları ve kardaşları olacaktır, yenidünyasında… Bu hususun daha güzel misalleri ve müşahhas örneklerini; tarikatın menakıbında, büyük zatların hatıratında veya Bediüzzaman’ın külliyatında okumamız mümkündür. Peygamberimizden (asm) sonraki asırları Kur’ân ve sünnet ile ışıklandıran mücedditlerin, şeriatın hayata bakan cihetini tedvin eden büyük müctehid imamların ve diğer büyük zatların hayatlarında; ifadeye çalıştığımız anadan ayrılık, gurbet, medrese ve ilim seyahatleri vardır. 

Müşfik medreseyi askerlik ocağıyla karıştıran babalara itiraz ediyoruz. Askerlik zamanımızda on sekizinden sonra başlıyor. Medrese ise yavrularımızı dokuzunda kucaklıyor. Ferdiyetin hâkim olduğu zamanlarda, klasik medreseler-genellikle bir büyük zatın isim ve himayesiyle anılırdı. Anadolu’muzun Şark’ındaki eski medreselerde gelenek budur: Nurşin Medreseleri, Bitlis Hizan Medreseleri, Doğubayazıt Medreseleri, Tillo Medreseleri ve daha yüzlercesi… Dünya ve ahiret ilimleriyle nurlanmış ve sırf Allah rızasını esas yapmış bu mübarek müderrisler (Bütün mücedditler medreseden çıktıkları gibi, müderrislik de yapmışlar) annelerin şefkatinden ziyade kanatlarıyla yavruları sararlar. O minnacıkların geceleri üstleri açılmasın, soğuk almasınlar diye uykusuz dolaşırlarken; gündüzlerinde de bakışlarıyla onları kollarlar. Annelerinden öğrenemeyeceği paylaşmayı, yardımseverliği, fazileti, dayanışmayı, temizliği, idareyi ve sorumluluğu bu şefkatli ve tecrübeli zatların kanatları altında öğrenip hayatın cihad meydanına atılacaklardır.

Medresenin verdiği terbiyeyi anneler vermekten asla aciz değildirler. Lâkin ülfet, şefkat, rahat, yeknesaklık ve görenek; yavruların annelerini bir mürebbiye ve bir muallime ciddiyetinde takibe mani olurken, zaman hızlıca akıp gidecektir, yumurcakların hayatında…

İşte bu noktada, dünya ve ahiret dengesini adalet terazisiyle tutmak isteyen annelerin bizatihî kendilerine sormak gerekiyor: Medresenin vereceği (bilhassa erkek çocukları için) terbiyeyi anneler ve eğitimi de medresesiz mektep verebilecek mi?

Okunma Sayısı: 1359
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rehanur

    1.11.2025 21:21:25

    Bugün birçok çocuk “annelerin yokluğunu” değil, “annelerin yorgunluğunu” yaşıyor. Evde fizikî olarak var ama gönül olarak tükenmiş… Medreseler, bu yorgun anneliğin yükünü almak istiyor belki de — ama bunu yaparken, çocuğun gönül bağını koparmadan nasıl yapacak? Bu soru, sadece dinî bir mesele değil; medeniyetimizin pedagojik krizidir. Anne yitirilirse şefkat solar. Medrese yitirilirse mânâ körelir. İkisi birden yitirilirse, insanlık sessizliğe gömülür. Konuşulması gereken acil konular. Tebrik ediyorum..

  • Hakan

    31.10.2025 15:55:16

    “Medresenin verdiği terbiyeyi anneler vermekten asla aciz değildirler. Lâkin ülfet, şefkat, rahat, yeknesaklık ve görenek; yavruların annelerini bir mürebbiye ve bir muallime ciddiyetinde takibe mani olurken, zaman hızlıca akıp gidecektir, yumurcakların hayatında…” Aynen ağabey.

  • Hüseyin

    31.10.2025 15:07:56

    Çok güzel ve Latif bir yazı olmuş. Allah razı olsun.

  • Hüseyin T

    31.10.2025 14:29:50

    [2] Günümüzde aileler, özellikle de erkek çocuklarını hayata hazırlama konusunda bu dengeyi nasıl kuracakları üzerinde özellikle düşünmeli. Medresenin sunduğu kolektif ruh ve karakter terbiyesi, sınav odaklı modern eğitim sisteminde maalesef büyük ölçüde eksik kalıyor.

  • Hüseyin T

    31.10.2025 14:29:13

    [1] Kıymetli hocamızın ifade ettiği ve altı çizilen "şefkat suiistimali" meselesi, günümüz eğitim tartışmalarının tam kalbinde yer alıyor. Gerçekten de anne şefkati, bir çocuğun kişilik gelişimi için vazgeçilmez bir sermayedir. Ancak yazının da işaret ettiği gibi, bu şefkat, disiplin ve gerçek hayatın gereklilikleriyle dengelenmezse, çocuğu hayata hazırlamak bir yana, onu daha kırılgan ve sorumsuz hale getirebiliyor. Modern pedagojide dahi "helikopter ebeveynlik" diye tabir edilen bu aşırı korumacı tavrın zararları sürekli konuşuluyor. Geleneksel medrese modeli, bu noktada sadece dini ilimlerin öğretildiği bir kurum olmanın ötesine geçiyor; bir "hayat okulu" işlevi görüyor. Çocuk, annesinin kucağındaki ferdî konfor alanından çıkıp, cemiyet içinde sorumluluk almayı, paylaşmayı ve mücadele etmeyi öğreniyor. Yazıdaki "kanatlarıyla sarılma" metaforu çok kıymetli. Bu, korumanın da bir disiplin ve özveri içerdiğini gösteriyor.

  • Cemal Özkaya

    31.10.2025 00:40:49

    Medresenin vereceği (bilhassa erkek çocukları için) terbiyeyi anneler ve eğitimi de medresesiz mektep verebilecek mi? Elbette hayır. Şartlar denk değil. İnternet ve sosyal medya denen dipsiz kuyuj maalesef insanları çok zorluyor. Medreselerde bu mecralar elden geldiği kadar kısıtlansada onlarda çaresiz dışarı çıkınca herşey değişiyor. Ahir zamanda işler çok zor. Ebeveynler kendileri düşmüş bu fena hallere kime ne anlatsın. Sadece sosyal medya değil medreselerde maalesef arzu edilen cazibe merkezi olmaktan çıkmış durumda. Sadece orada kalmak istemeyen veya çocuğunu göndermeyenler mi suçlu

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı