"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakkın zafer reçetesi - 2

Şemseddin ÇAKIR
31 Ekim 2025, Cuma
Şu İslâm âlemine ne olmuş ki?

İntihar edercesine, celladına âşık bir meczup gibi, İngilizlere zangoçluk yapıp bu müthiş silâhı kullanmıyor! İnsan basiretini bu derece nasıl kaybedebilir? Demek ki öyle bir günah işlenmiş ki, kör ve sağır olup kadere fetva verdirmişler. Bir mütefekkirin “Hak infaz edince takdirini, selbeder ehl-i aklın iradesini ve tedbirini” sözü tam manasıyla tecellî etmiştir.

Üstad Bediüzzaman da, “Musibet bir cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir” der. O hâlde bize düşen; “Artık musibetimizi çektik, şu saadetimizi ankaribüzzamanda ihsan et Yâ Rabbi!” deyip fiilî ve kavlî dualarla o müthiş silaha sarılmaktır.

Bu kafa karışıklığının sebeplerinden biri de, şer odaklarının planlarıyla Süfyan’ın fitneleri sonucunda Şeyhülislâm, müçtehid ve mücedditlerin devre dışı bırakılması, fetva eminliklerinin imha edilmesidir. Âlem-i İslâm yeni bir fetva eminini bulamadığı için bir fetret dönemi yaşanmakta ve bu felâketler başımıza gelmektedir. O hâlde bir an önce fetva eminimizi bulmalıyız. Belki de bazı idareciler, İngiliz ve Yahudî tesiri altında olduklarından, o zâtı ilan etmekten korkmuşlardır. Tıpkı II. Abdülhamid’in Üstad’ı dinlemeyip hem kendini hem Osmanlı’yı felâkete atması gibi. Her ne kadar resmî makamlar kabul etmese de, mâşerî vicdan onu Bediüzzaman olarak ilan etmiştir.

Fakat engeller tam kalkmadığından bu fetvalar meri’yette görünmese de, içtimaî hayatta tesirini göstermekte, bazı hamiyetli vekiller Meclis kürsüsünden bunları dillendirmektedir. Bir rivayete göre ona tâbi olanların sayısı Talut’un ordusu veya Bedir Ashabı kadar, yani 313 kişi olsa bile, Cenab-ı Hak vaadini gerçekleştirecektir. “Takdîr-i Hüda kuvve-i bâzû ile dönmez; bir şem’a ki, Mevlâ yaka üflemekle sönmez.”

Risale-i Nur bir asırdır ilmen ve fikren galip gelmiş, binlerce mahkeme beraatıyla bu galibiyet tescillenmiştir. Bu, aynı zamanda Mehdî’nin fetvasının da tasdikidir. Onun Kur’ân’dan aldığı nurları ne yasaklar, ne sadeleştirmeler, ne de kamulaştırmalar söndürebilmiştir. Takdir-i İlâhî kuvvetle değişmez; sadece imtihan icabı bir bulut perde olmuştur. Artık Asya’nın cenneti üzerinde bulutsuz bir güneş gibi parlayacaktır. Hz. İsa’nın dediği gibi: “Ahmaklık müstesna, dermansız dert yoktur.”

Eğer iman, iz’an ve hamiyetin varsa ve uluvv-ü himmet iddian doğruysa, biz meseleyi hem nasslarla, hem hadiselerle isbata hazırız. Nitekim hadis-i şerifte, “Allah her asır başında ümmete dinini yenileyecek bir müceddit gönderir” buyrulur. On ikinci ve son müceddit Mevlâna Hâlid olup, “Benden sonra Mehdî-i Azam gelecek” diyerek sarığını ve cübbesini Bediüzzaman’a göndermiştir. Böylece müceddidiyet dönemi bitmiş, mehdiyet asrı başlamıştır. Hicrî 13. ve Miladî 19. Asrın tevafuku da bu hakikati teyit eder. Tesadüf yoktur, tevafuk vardır; yani Cenab-ı Hakk’ın muvafakatı.

Açıkça söylemek gerekirse biz Mehdî asrında yaşamaktayız. Siyasîler görmezden gelse de mızrak çuvala sığmaz. Ey ilâhiyatçılar ve hocalar! Bir fânî dünya için bu kadar korkmaya değer mi? Hiç mi Allah’tan korkunuz yok? 

Okunma Sayısı: 206
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı