"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur Talebeleri Risale-i Nur’u nasıl anladılar?

Cevat ÇAKIR
13 Ekim 2019, Pazar
Saffı evvel Nur Talebeleri, Risale-i Nur’u okuyuşlarından hissettiklerini Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye yazdıkları mektuplarla ifade etmişlerdir.

Barla Lâhikası’nda yer alan bu mektuplarda onların Risale-i Nurlar’ı çok farklı anladıklarını ve mütalâalarından doyamadıklarını söylediklerini okuyoruz. Acaba bizler ne kadar anlıyoruz? Günlük şu kadar sayfayı okumuş olmak için mi okuyoruz? Bazan da sayfamız bittiğinde mi okuduğumuzun farkına varıyoruz? Saff-ı evvel abilerin Risale-i Nur’a muhatab olduktan sonraki ifadelerine baktığımızda bizlerden çok farklı anladıklarını müşahade ediyoruz. Saff-ı evvel abilerin Risale-i Nur’u anlamaları ve kavramalarını Cenab-ı Allah’ı bize de nasib etmesi dileğiyle bunların bir kısmını istifade niyetiyle sizlerle paylaşıyorum.

Hulusi Abi, Otuz İkinci Sözle ilgili olarak şunları yazmış mektubunda: “Demek oluyor ki, Risale-i Nur mânevî bir güneş, herbir Söz, muhtelif kadirlerden nuranî yıldızlar ve Otuz İkinci Söz üç mevkıfı ile bu yıldızların hepsinin üstünde parlayan ve enzar-ı dikkati hâh-nâhâh üzerlerine celb eden hâlis nurdan vücuda gelmiş birinci kadirden pek nurlu, erbab-ı imana gülümseyen, ahzâb-ı dalâlete haşmetle bakan, gözlerini kör eden, erbab-ı gafleti uyandıran pek haşmetli, çok nurlu birinci kadirden bir kevkeb-i nevvârdır. Ne yapayım, talebenizin dili bu kadar dönüyor. Yoksa bu sönük ifade o mübarek Sözler için sarf edilmek lâyık olmadığını biliyorum.“ 1

Sabri Abi ise Onuncu Söz’le ilgili olarak mektubunda şunları yazmıştır: “Biraz okur ve Onuncu Söz’ü istiyor, fakat kıymet-i maneviye itibariyle mevcudattan ağırdır.” 2 Yirmisekizinci Söz’le ilgili olarak da ”Çoktan beri ruh-i kemteranemin son derece müştak bulunduğu ve her bir kelimesi birer elmas mahzeni olan şu Yirmi Sekizinci Risale-i pür-nurlarını “lehü’l-hamd” kıraat ve istinsaha muvaffak oldum” 3 

Yirmi Dokuzuncu ve Otuzuncu Söz’le ilgili olarak da şunları yazmış: ”Medarlar” merdivenlerinden âlî makamlara mânevî suud ederken, hele Onuncu Medar ve Üçüncü, Dördüncü Meselelerde deniz dalgıçları gibi deryâ-yı mâneviyata dalıp yüzerken, o kadar envâr-ı hakaik-i kibriyâya ve ezvâk-ı letâif-i ulyâya müstağrak oldum ki, arz ve ifadeden âcizim. Müşrik ve münkirleri mağlûp ve ilzam eden ve son sistem malzeme-i cihadiye-i vahdâniyeyi hâvi ve câmi, kuvvet ve resâneti çelik, kıymet ve ehemmiyeti elmas ve cevâhir ve akik bir kal’a-misâl olan Otuzuncu Sözü istinsaha muvaffak oldum.” 4

Yine Sabri Abi, Ondokuzuncu Mektup’la ilgili de şunları söylüyor: “Bahr-i mu’cizât, Fahr-i Kâinat Efendimiz Hazretleri’nin (asm) “şu sisli asırda paslı ruhlarımızı tenvir ve tesrir eden” ve “sâik-i hayat-ı ebediyeleri bulunan” On Dokuzuncu Mektubu “ 5

Sabri Abi, her bir kelimesini birer elmasa benzettiği Yirmi Sekizinci Söz’le ilgili olarak da şöyle demiş: “Çoktan beri ruh-u kemterânemin son derece müştak bulunduğu ve herbir kelimesi birer elmas mahzeni olan şu Yirmi Sekizinci Risale-i pür-nurlarını, lehü’l-hamd, kıraat ve istinsaha muvaffak oldum. Şu altın-misal hurufattan mürekkep elmas menbaının derece-i kıymet ve rağbet ve ehemmiyetini arz ve ifade hususunda-mübalâğa olmasın-mümkün olsaydı, şu Risale-i kıymetdarînin hakaik-i nâmütenâhîsini muvazzıh ve câmi birçok kelimatın vaz ettirilmesine çalışacaktım ki, hakikat lâyıkıyla ifade edilsin.” 6

Risale-i Nurlar’ın hülâsatü'l-hülâsası olarak gördüğü Yirminci Mektupla ilgili Sabri Abi şunları söylemiş: ”Yirminci Mektubu yazarken vaktimin adem-i müsaadesi cihetiyle çabuk yazmaya fazlaca sa’y ettiğimden, sathî bir nazar ve kıraat edildi. Derince düşünüp zihnimde takarrur ettiremedim ise de, müsaade-i fâzılâneleriyle şu hakikati arza ictisar ediyorum ki, bu mektub-u azîmü’l-mefhum, şimdiye kadar tesyâr buyurulan umum Nur Risaleleri’nin, hülâsatü’l-hülâsa zübdesi ve menba’-ı amîki olduğuna müşahedemle beraber, tafsilât ve teşrihat hususunda dahi zevi’l-akıl olanlar için, ibare-i Arabiyle tahrir buyurulan ve yedi fıkra-i mânidar ve Türkçe meallerinde münderiç olduğuna kanaat-i kâmilem mevcut bulunduğunu arz ile başkaca bir arzu daha uyandırdı” 7

Birinci Sözle ilgili olarak da Sabri Abi şunları yazmıştır: ”Hele Birinci Söz’de besmelenin derece-i ehemmiyeti ve suret-i temsiliyesi şâyân-ı takdir ve hayrettir. Öteden beri her kitabın iptidasında Besmele, Hamdele, Salvelenin zikrinin vücubu, hocaefendilerimiz tarafından beyan edilmişse de, bu gibi nefsi iskat edecek bir temsil işitilmediğinden, bu derece zihinde takarrur ve temerküz etmemişti. Şu temsil, Besmele Sözü olan Birinci Sözde ne kadar musîb ve mânidar olduğunu insan olan takdir eder.” 8

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lâhikası, s. 29. 2- A.g.e, s. 35. 3- A.g.e, s. 37. 4- A.g.e, s. 36. 5- A.g.e, s. 39. 6- A.g.e, s. 37. 7-A.g.e, s. 38. 8- A.g.e, s. 38.

Okunma Sayısı: 2764
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı