Vaziyet şu ki “tek kişilik yönetim” apar topar Meclis’in gündemine sokup komisyondan geçirdiği güdük “seçim yasası teklifi”yle demokratik muhalefetin genişleme istidadındaki demokratikleşme irâdesine ket vurma peşinde.
Zira Cumhurbaşkanı’nın her defasında “seçimler zamanında yapılacak”, Bahçeli’nin sık sık “her aklınıza estiğinde erken seçime gidilmez” sözlerinin aksine, Anayasanın 101. maddesindeki “bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünce seçimlerin zamanında yapılması durumunda Erdoğan’ın aday olamayacağı gerçeği ortada.
Bu arada Anayasanın 67. maddesindeki “seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” kaydı duruyor.
Bu panikle iktidardakiler “demokratik parlamenter sistem işbirliği”ni dağıtmayı amaçlıyor.
“SUN’Î BAHAR HAVASI ALGISI”YLA!
Tesbit şu ki daha sandıklar açılmadan “mühürsüz oylar”ın kanuna aykırı olarak “geçerli sayılması” emrivakisinde olduğu gibi “tek kişilik yürütme”nin kıskacındaki YSK onaylasa ve başta AKP’li Meclis Başkanı olmak üzere kimi “yandaş yorumcular” inadına “uygun” görseler de Erdoğan’ın Haziran 2023’teki adaylığının meşruiyeti içte ve dışta tartışılacak.
Bundandır ki bütün kamuoyu araştırmalarında yüzde 30’lere düşmesine, “kesinlikle oy vermem” diyenlerin yüzde 70’lere varmasına, muhtemel “millet ittifakı”yla isimsiz adayların bile açık ara ile ilk turda kazanacak olmasına karşı “iktidar cephesi” “sahte bahar havası” propagandasına hazırlanıyor.
Yeniden 15 liraya dayanan doların 7 liradan kısa sürede 18 liraya çıkarılıp ardından bir gecede 13 liraya düşürülmesi üzerinden uydurulan “başarı hikâyesi”nde olduğu gibi erimedeki AKP iktidarı medyatik algı operasyonlarıyla en az kayıpla kendine en uygun zamanda seçim fırsatını kolluyor.
Asgari ücretin yıl ortasında biraz yükseltilmesi, maaşlara yeni zamlarla görünürde geçici kısmî “iyileştirmeler”le ve Ukrayna’daki savaşın sona ermesiyle önce tavan yaptırılan akaryakıt, doğalgaz ve elektrik fiyatlarının kısmen düşmesiyle pompalanacak “sun’i rahatlama”yla “erken-baskın seçim senaryoları”ndan söz ediliyor.
VE BİRİLERİNİN “AKLINA ESMESİ”YLE…
2002 Ağustos’unda “erken seçim yok” dediğinden birkaç hafta sonra Bahçeli’nin “aklına esmesi”yle, içinde bulunduğu koalisyonun sonunu getiren ve AKP’nin yüzde 34 oyla Meclis’in yüzde 65’ini doldurarak tek başına iktidara ge(tiri)ldiği 3 Kasım seçimlerine gidilmiş.
Keza 2018 seçimi Bahçeli’nin önerisiyle vaktinden çok önce yapılmış.
Özetle, “birilerinin aklına estiğinde” Türkiye’de defalarca erken seçim yapılmış. Ve bütün erken seçimler “kesinlikle erken seçim yok!” söylemlerinden sonra gelmiş. Bu süreçte de yeni bir “çıkış”la “erken-baskın seçim”e gidilebileceği belirtiliyor.
Bunun içindir ki 48 sayfalık “güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem mutâbakatı”na imza atan altı siyasi parti liderinin “seçim güvenliği” ile “güçlendirilmiş parlamenter sistem yol haritası geçiş süreci”ne dair stratejik çalışma grupları kurma kararlılığı büyük önem taşıyor.
“Seçim kanunu” kumpasına “rest” çeken demokratik muhalefet, “tek kişilik hükûmet”in “seçim yasası” benzeri hile, komplo, tuzak ve manipülasyonlarına fırsat vermemeli; demokrasiyi inşanın temelini oluşturan “temsilde adâlet”le millet irâdesini âdil seçimlerle Meclis’e yansıtacak, bir oyu dahi zayi etmeyecek demokratik formülü mutlaka bulmalı.