“Tek kişilik hükûmet”in “seçim yasası teklifi”nin birinci bölümü Meclis Genel Kurulunda kabul edilirken son dönemde birçok yönden “erken seçim” veya “baskın seçim” sinyalleri çakılıyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun 200 bin adet karton, 50 bin seyyar sandık kurulu için oy verme kabini, 3450 ton oy pusulası ve .450 ton zarf imali için kağıt alımı, mühür ve istampa siparişi vermesi bunun ilk işâreti oldu. Belli ki, her ne kadar “zamanında yapılacak” dense de altmış gün içinde bir “baskın seçim”e gidilebilecek. Bunun için YSK’ya “her an tetikte olması” tâlimatı verilmiş.
Zira “hedefler”in hiçbiri tutturulamamış. Döviz rezervinin eksi 53 milyar 200 milyon doları bulduğu, yani seçim için bile kasada paranın kalmadığı ağır çöküşte iktidarın sonbahardan sonra ekonomiyi gelecek yaza çıkarması fevkalâde zorlaşmış.
En son “döviz kuru korumalı TL mevduatı modeli”nin de bir netice vermemesi ve Mart enflasyonunun altüst edilen resmi rakamlarla dahi 60’ları aşması karşısında ekonomiyi yönetmenin imkânsız olacağı kanaati “iktidar cephesi”nde de yaygınlaşıyor.
DEMOKRASİ DIŞILIĞA TEVESSÜL
Tesbit şu ki, siyasi iktidarın daha önce peşpeşe devreye soktuğu ve her defasında hukukun üstünlüğüyle yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını daha da zedeleyen “yargı paketleri” gibi büyük iddialarla ortaya attığı “ekonomi paketleri” de işe yaramıyor.
Yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, rüşvetle, ihaleye fesat karıştırmakla, millet malını gaspla, “yandaşları kayırmak”la, kat kat zamlarla artan enflasyon ve vahim pahalılıkla, yükselen faizlerle, pik yapan işsizlikle dibe vuran “ekonomi politikaları”na güven kalmamış; ne yapsa ters tepiyor. Zira Cumhurbaşkanı’nın yanısıra oy erimesindeki partisi de “birinci parti” olma vasfını hızla kaybetme inişinde. Keza yüzde 5’lere düştüğü belirtilen ortağı ile oluşturduğu “cumhur ittifakı”nın da işlevinin kalmadığı vasatta artık “seçim oyunları”nın kurtaramayacağı kaydediliyor.
Kısacası “tek kişilik yönetim”, “köprüden önceki ‘son çıkış”ın farkında. Bu panikle demokratik muhalefete genişleme perspektifindeki “millet ittifakı”nı ve “parlamenter sistem işbirliği”ni tasfiyeyi deniyor. Köşeye sıkışmış, tehevvürle her türlü demokrasi dışılığa tevessül ediyor.
“SİYASİ MÜHENDİSLİKLER”E KARŞI…
Ne var ki 12 Eylül darbesinden kalma “ülke seçim barajı”nın muhalefetin öteden beri önerdiği bütün demokratik ülkelerdeki “sıfır”a ya da en azından “yüzde 3”e çekilmesine yanaşmayıp, hâlâ yüzde 7’de tutmasının -özellikle iktidar partisinden ayrılan yeni partilerin küsen ve kopan oyları alacağı tesbitiyle- bir yararının olmayacağı bildiriliyor. Yine “ittifakı oluşturan her bir partinin o seçim çevresinde almış olduğu oy sayısı dikkate alınarak yapılması”nın da hızlı oy düşüşündeki “iktidar bloku”na bir fayda sağlamayacağı ifade ediliyor. Bu yüzden 3 Kasım 2002 seçimlerindekine benzer iktidar partisini çekirdek oylara düşürüp, bazı partilerin de siyasetten silinmesine varan tasfiyelerin olabileceği belirtiliyor.
Özetle, bütün kumpas ve katakullilere rağmen “millet ittifakı”nın ve “demokratik parlamenter sistem”in önünü kesmeyi amaçlayan komplo ve projeler, çarpık “siyasi mühendislikler” ve “seçim kanunu ile oynamalar” fiyaskoyla sonuçlanıyor.
Bundandır ki bütün bu antidemokratik ve hukuk dışı oldubittilere karşı işbirliğini tahkim eden demokratik muhalefetin, “güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatı”nın “geçiş süreci yol haritası”yla “seçim ve sandık güvenliği ortak tedbirleri ve çalışmaları”nı âcilen millete deklare etmesi büyük önem taşıyor.