Seçime doğru partiler adaylarını tesbite yoğunlaşırken, İsrail saldırılarının başladığı 7 Ekim’den sonra İsrail’e ilk ziyaretinde “ben de Yahudiyim!” diye katliamı cüretlendiren Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken’in son Ankara seyahatinin perde arkası konuşuluyor.
Her ne kadar kamuoyundan gizlense de, ABD Dışişleri Bakanı’nın artık Gazze’yi değil, bölünüp parçalanmak istenen Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin yanıbaşında baştan beri 50 bin TIR, yüzlerce kargo uçağı dolusu silâh ve mühimmat sevk ettiği, 100 bin militanına “ordu” teşkil edip füze üssü tesis ederek “ikinci İsrail” işlevini gördüreceği PYD/YPG’ye kurdurduğu “devletçiği” Ankara’dakilerle kapalı kapılar arkasında “görüştüğü” belirtliyor.
Belli ki BOP’nun “yirmi iki İslâm ülkesini etnik ve mezhebi ifitiraklarla bölüp parçalama”yı dayatan ABD, yarısına yakını çocuk olan 25 bin sivilin katledildiği, 70 binin yaralandığı, 700 bin çocuğun evsiz kalıp binlercesinin her türlü istismara açık olarak organ mafyasının eline düştüğü yıkımda başta ABD olmak üzere küresel işgalci emperyaller şimdi de dünya kamuoyuna karşı “suret-i haktan” görünme peşinde.
Telaviv’de Netanyahu’yla görüşme sonrası tek başına medyanın önüne çıkan Blinken’ın “Gazze’den sürülen Filistinliler şartların elverdiği ölçüde evlerine dönmeli” açıklamasının maksadı bu; 25 bin tondan fazla bomba ve patlayıcı atarak dörtte üçü yerle bir edilen Gazze’ye Gazzelilerin ancak çok az bir kısmının dönebileceğini bile bile…
İNSANLIĞIN İNFİÂLİNE KARŞI…
Aslında İsrail’in Lübnan’la Suriye’ye saldırması ve Netanyahunun “savaşın sona ermesinin daha birkaç ay süreceği”ni bildirmesinin, “büyük İsrail” ütopyasıyla “Gazze perdesi”nde topyekûn bölge savaşı fitne ateşini ateşleyip alevlendirdiği ortada.
Tam da ABD ve İngilltere’ye rağmen İspanya, Belçika, İrlanda ve Malta başbakanlarının AB Konseyi Başkanı’na mektup göndererek İsrail’in bombardımanına net tavır alınmasını talep etmelerinin ve Malezya Başbakanı’nın İsrail’e gidecek ticaret gemilerini limanlarında yasaklamasının ardından Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı “soykırım davası”nın Lahey Adalet Divanı’nda görüşülmesi sırasında.
İsrail’i desteğe âdeta kendini mecbur ve mahkûm gören Washington yönetimi, başta Amerikan toplumu olmak üzere Kanada’dan Almanya’ya, İspanya’dan İtalya’ya, Rusya’dan Japonya’ya bütün dünyada yoğunlaşan tepkilerin topyekûn bir insanlık infiâli haline geldiği geniş protestolara karşı görünürde de olsa güya kayıtsız kalmadığı havası veriyor.
Ancak en çarpıcısı, Amerikan yönetimi gibi Ankara’dakilerin de İsrail’le her türlü ticari, lojistik destek ve işbirliğini devam ettirmeleri.
ÇİFTE STANDART
AKP iktidarında ve “tek kişilik rejim”de İsrail’le yapılan geniş ekonomik mutabakatlar, anlaşma ve işbirlikleri devam ederken, Türkiye limanlarından önemli bir kısmı iktidara yakın şirketlerin -son saldırılardan bu yana- 700 gemiyi aşan gemilerle İsrail’e yüz binlerce ton mal sevkiyatı sürüyor.
“Yandaş medya”ca ve kiralık trollerce canhıraş çırpınışlarla bu gerçek bir yığın itham, tahkir, karartma ve kara propagandayla karambola getirilmek isteniyor.
Merhum milletvekili Hasan Bitmez’in Meclis kürsüsünde seslendiği Âkif’in “Enseden aslan kesilmek, cepheden yaltak kedi / Müslümanlık bizden evvel böyle zillet görmedi” mısraları 22 yıllık siyasi iktidarın ve Saray’ın çirkin çifte standartlı, yaman çelişkili, küresel emperyal işgalcilerin rotasındaki “yerli ve millî İsrail politikası”nı özetliyor.