"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Terör üzerinden siyasî kumpas

Cevher İLHAN
25 Şubat 2021, Perşembe
“İktidar cephesi”nin en çok istimal ettiği çarpıtmalardan biri de, daha önce HDP’ye oy vermiş seçmenin de mahalli seçimlerde oy verdiği “millet ittifakı” partilerini kriminalize edip “terörle iltisaklı” göstererek karalaması.

Oysa PKK terör örgütüyle en evvel AKP iktidarında görüşmeler yapıldı. Millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in uhdesinde yürütülmesi gereken “çözüm süreci”, siyaset dışlanarak terör örgütüyle kotarılmaya çalışıldı. İmralı’ya giden görevliler, terörist başının kapısında bekleyip görüştüler. 

Önce “Terör örgütüyle masaya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, alçakça iftirada bulunanlar iddialarını ispatlamazlarsa müfteridirler, hesâbını verecekler. Ak Parti hükümeti olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız!” diye konuşan dönemin Başbakanı Erdoğan, bir süre sonra “Biz İmralı olsun, Oslo olsun, çok açık ve net bu görüşmeleri yaptık. MİT Müsteşarı Emre Bey zamanından itibaren başlattık görüşmeyi, sonra Hakan Beyle de aynı şekilde devam ettik” dedi.

İMRALI, KANDİL VE OSLO PAZARLIKLARI…

Zira hükûmetin tâlimatıyla defalarca İmralı’ya gidilerek terörist başıyla görüşüldüğü, “resmî ulaklar”la terör örgütü kamplarına, Kandil ve Avrupa’daki terörist elebaşlarına “mesajı” ulaştırılarak terör mihrakları arasında “arabuluculuk” yapıldığı haberleriyle “Oslo pazarlıkları” medyaya sızdı. 

Keza terörist başının mektubu meydandar milyonlara okundu, devletin televizyonunda yayımlandı. “Habur rezâleti”yle sınırda alây-ı vâlâyla karşılanıp ayaklarına götürülen “çadır mahkeme”de “aklanıp” salıverilen teröristler, bölgede günlerce otobüslerin üzerinde şov yaptılar. 

Özellikle ‘çekiliyoruz’ dediği dönemde terör örgütünün 80 bin uzun namlulu silâhla en az 200 bin ton patlayıcıyı depolayıp şehirlerin altını cephânelik haline getirmesine; hendek kazmasına, barikat kurmasına, mahalleleri yakıp yıkarak harap etmesine, 265 gün süren “şehir savaşları”nda 355 asker ve polisle 285 sivilin şehit verilmesi fecaatiyle bölgeyi kontrolüne almasına âdeta “müsaade” edildi. 

Terör saldırılarında 300’den fazla sivilin katline, 793 güvenlik görevlisinin şehit edilmesine ve binlercesinin yaralanmasına, 300 bini aşkın vatandaşın evlerini terkle göç etmesine bigâne kalındı.  

Terör örgütünün bölgede çadır kurup yolları kesmesi, adam kaçırması, çocukları - gençleri dağa çıkarması, kimlik sorması, “halk mahkemesi” kurup vatandaşları “yargılaması”, bayrak indirip terörist heykeli dikmesi, şantiye basıp iş makinelerini ateşe vermesi seyredildi. 

Bu arada bölgede kentlerin, köylerin terör örgütünce “teslim” alındığı kargaşada KCK ve Kandil’in “silâhlı mücadele”, “isyan” ve “savaş” tehdit ve şantajları duymazlıktan gelindi. 

Cumhurbaşkanı, güvenlik güçlerinin yüzlerce “operasyon talebi”ne “izin” vermediğini, valilere “ilişmeyin!” direktifi verdiğini bizzat televizyonlarda ifşa etti. 

Kısacası, iktidar partisi vekillerinin de yakınmasıyla, terör örgütünün yurdu terk etmediği, silâh bırakmadığı, her tarafta yığınak yaparak daha çok palazlandığı açıkça belirtildi. 

“HÜKÛMETİN BİLGİSİ, ONAYI VE RİCÂSIYLA…”

Ve 28 Şubat 2015’te dönemin Başbakan Yardımcısıyla iktidar partisi yöneticileri “örgütün siyasi uzantısı” dedikleri HDP temsilcileriyle Dolmabahçe’de “müzâkere/pazarlık masası”na oturdular. 

Yine bu vartada daha önce “Biz teröristle, örgütle pazarlık yapacak namussuz ve ahlâksızlardan değiliz” diyen iktidar mensupları, “sayın” diye övdükleri terörist başını “Kürtlerin temsilcisi, lideri ve barış adamı” diye lanse ettiler. En üst düzeyde “Kürdistan eyâleti” önerisini dile getirdiler. Yandaş yorumcular, “Sorunu ancak büyük vizyon sahibi Öcalan, Erdoğan’la çözer” medhiyelerini dizdiler, PKK’ya “meşruiyet kazandırmaya” yeltendiler. 

En son terörist başının mektubu devlet ajansında duyuruldu; başına dört milyon ödül konulan ve “kırmızı bülten”le aranan kardeşi devlet televizyonuna çıkarıldı.

Aslında HDP Eş Genel Başkanı’nın “Her görüşme, devletin ve hükümetin bilgisi, onayı ve ricâsıyla yapılmıştır. İmralı’dan sonra yine devlet ve hükümetin onayıyla Kandil’e gidiyorduk. Kandil’deki görüşmelerin sonuçlarını devlet ve hükümet heyetine döndüğümüzde aktarıyorduk. Devlet heyeti ise, bu bilgileri biz İmralı’ya gitmeden Öcalan’a götürüyordu” ikrarıyla, İçişleri Bakanı’na “Senin Genel Başkanın, Kandil’den getireceğimiz mektubu heyecanla bekliyordu!” tepkisi her şeyi ortaya koyuyor. 

Okunma Sayısı: 2180
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı