Mahalli seçimler yaklaştıkça yeniden siyasi saptırma ve manipülasyonlarla toplumu din ve mâneviyat üzerinden tahrikle kutuplaştıran polemikli provokasyonların artışı dikkat çekici.
Belli ki 14-28 Mayıs seçimlerinde “beka” denilerek kendilerini “yerli” ve “milli”, muhalefeti “gayr-ı millilik”, “teröre destek,” hatta “teröristlik”le itham eden, Kandil’den ısmarlama iftiralı sahte montaj videolarla “terörist elebaşların ‘millet ittifakı’nı desteklediği” yalanlarıyla kotarılan “düşmanlaştırma”yla siyasi rakiplerini “itibarsızlaştırma” kumpası, bu seçimde de dini istismar eksenli provokatif söylem ve saldırılarla sahneleniyor.
Maksat, milleti bezdiren ekonomik bunalımı, sınırların kevgire, ülkenin yolgeçen hanına dönmesiyle milyonlarca sığınmacının sebebiyet verdiği sorunları, her gün bir ucûbesi ifşa olan küstahlaşmış fenomen şımarıklıklarını, azarak sokaklarda cirit atan, birbiriyle çatışan, Türkiye’yi “suç örgütleri ülkesi yapan çete mafya yapılanmasını karambola getirtmek.
İçki ve kötü madde bağımlılığıyla ayyuka çıkan ve Türkiye’yi bir “narko ülke” durumuna düşüren uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığının, kat kat artan içki kullanımının, kötü madde bağımlılığının, tehlikeli boyutlara yaygınlaşan kumarla sanal kumarın, çeşitlendirilen şans ve talih oyunlarının ve bütün bunların sonucu olan derin ahlâkî erozyonun üstünü örtmek…
GERÇEK YAKICI GÜNDEMİ KARARTMAK…
Keza, uluslararası tesbitlerle eğitimin çöküşünü, sağlığın iflasını, tarımın tasfiyesini ve Cumhurbaşkanıyla -iktidar partisinin İstanbul Belediye Başkanı adayı yapılan- dönemin Şehircilik ve Çevre Bakanı’nın depremzedelere bir yılda teslim edileceği sözünü verdikleri “deprem konutları”nda vaadin tutulmamasını gözlerden kaçırmak.
Gırla giden her türlü partizanlığı, İngiliz mahkemeleri tahkimli ve dolar garantili yandaş müteahhitlere her defasında milyonlarca dolar, milyarlarla lira vergi affı, teşvik ve kredi bahşedilmesi, yüz milyarlarca borç silinmesi kıyağını gizlemek.
Kısacası, “tek kişilik otoriter rejim”de siyasi iktidarın ülkeyi yönetememesini; fahiş zam furyası, ağır vergi vahameti ve yüksek faiz rezaletiyle muallel Türkiye’nin gerçek gündemini karartarak saptırmak, milletin doğruları bilmesini engellemek.
Ve tam da çeşitli Ortadoğu ülkelerinden -bir kısmı yaralı Filistinlilerin getirilip tedavi ettirildikleri- sağlık kurumlarında resmen memur olarak çalış(tırıl)an ve Mossad adına ajanlık yapan 34 yabancının yakalandığı sırada, en son ortaya çıkan rakamlarla İsrail’le ticaretin Ticaret Bakanı’nın iddiasının aksine saldırıların yoğunlaştığı Kasım ayında yüzde 34.8 artışla 319 milyon 500 bin dolardan 430 milyon 600 bin dolara ulaşmasını, Aralık’ta -bütün dünyada azalırken- İsrail’den ithalatın katlanarak artmasını, İsrail’le ticaretin yüzde 52 artarak devam etmesini gürültüye getirmek.
Bu yüzden İsrail’le tam gaz sürdürülen işbirliğini gizlemek hesabına iktidarın güdümündeki çoğu iktidar mensuplarının yakınlarının yöneticisi olduğu STK’lara -iktidardakilerin kuru kınamaları” gibi- akıbetsiz “İsrail’e lânet mitingleri” düzenlettiriliyor…
YENİDEN BİLDİK “BAYAT OYUNLAR”LA!
Özetle, seçim sath-ı mailinde yine politik amaçlarla “din ve dinî değerlerin suiistimali” ve “şiddet” üzerinden provokatif saldırılarla “toplumsal fay hatları” tetikleniyor. Milletin birlik ve bütünlük bağı olan din üzerinden yeniden bildik “bayat oyunlar” kuruluyor.
“Yandaş medya”yla “maaşlı troller”, şimdi de “yeşil bayrak” ve “hilâfet” meselesini siyasette suiistimal peşinde. Birilerinin bilerek üzerinde “kelime-i şehâdet” yazılı yeşil sancak çıkarmasına, bazılarının “hilâfet bayrağı” diye saldırması çarpıklığını millete izâh yerine; ne yazık ki iktidardakilerin yine en üst düzeyde “kelime-i şehâdete saldırıyorlar!” kışkırtmasına sarılmaları bundan.
Hâsılı, “din nâmına siyaset”le mukaddesler üzerinden milleti ayrıştırıp düşmanlaştırma komplosunun sahnelendiği polemikli provokasyonlar her haliyle sırıtıyor.