Baharın kokusu her yeri kaplamış..
Su seslerinin şırıltıları bahar kokan havaya karışıp bir yükselip bir iniyor.
Her tarafta tazelik ve coşkunluk hâkim.
Bu coşkunluk insanı fıtrî hayatın güzelliğine sürüklüyor.
Kâinatın güzelliğindeki fıtri iyileştiriciliğe götürüyor. Yaratılışta olan tabii şeylerin güzelliğine ve insana iyi gelişine götürüyor.
Doğallık güzel geliyor insana. Fıtri hayat, kainatı tefekkür…
Toprak ağaçlar yeşillik ve su. Sadelikten uzak kalıp şehrin yaşamına girince bunlara hasred duyuluyor.
Sadelik, temizlik ve kâinatta tefekkürane dolaşarak iş yapmak insana şifa oluyor.
Fıtrattan uzaklaşmışız biraz. Zamanı güneşle, ayla, çiçekle tutma zamanımız gelmiş mi biraz? Biraz da rüzgârdan mı anlasak geceyi? Günün doğduğunu serin bir rüzgâr mi söylesin tenimize, parlak bir ışık mi söylesin gözlerimize? Ya da biyolojik saatimiz horozlar gibi mi ötsün, bizi sabah namazına kaldırmak için? Ellerimiz toprağı özlemiş. Toprakla uğraşmayı, kazmayı, biçmeyi, ekmeyi... Sonrasında çıkan toprak kokusunu da.
Biraz mola sanırım. Özlediğimiz, çocukluğumuzda her daim içinde olduğumuz toprakla biraz haşır neşir olmanın zamanı. Ardından gelecek baharın meyveleri. Arkasından gelecek meyve ve sebzeleri... Hem bedene, hem de ruha iyi gelecek meyveler.