"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman: ‘Ben Tatarları beş vakit duama dahil etmişim”

17 Aralık 2019, Salı 00:49
“Ben Tatarları beş vakit duÂma dahil etmişim. Bir zamanlar esarette iken, Kosturma’da iki ihtiyar Tatar kadını, bir küçük pencereden benim yiyeceğimi getirip, bana yardım ediyorlardı. Belki de onlar benim kurtulmama ve Risale-i Nur Külliyatını yazmama vesile olmuşlardı. Bütün Tatar kabilelerini beş vakit duÂma kabul etmişim.”

Bediüzzaman’ın Eskişehir hayatından kesitler ve Nur menzilleri - 2

Dizi - 2: Prof. Dr. Hüseyin UZUN
[email protected]

***

Nur Talebelerinin SadÂkat İmtihanı

Eskişehir Hapishanesi, Nur Talebeleri için çok şiddetli bir imtihan yeri olmuştur. Evlerinden uzaklaştırılan, aileleriyle görüştürülmeyen, idamla yargılanan Nur Talebelerinden elbette sinirleri gergin, hiddetlenmeye müsait, en ufak bir şeyden nem kapabilecek bir ruh hali beklenir. Bu ağır şartlara bir de Şeyh Şerafeddin Dağıstanî Hazretleri’nin mürit halkasını genişletme çalışmaları eklenir. Bediüzzaman, Eskişehir Hapishanesi’nde tutuklu iken Nakşibendi Şeyhi Şerafeddin Dağıstanî Hazretleri ve yirmi sekiz müridi Menemen Hadisesi dolayısıyla aynı hapse atılırlar.

O dönemde cezaevinde muhafız olarak görevli olan ve sonraları şeyh efendiye intisap eden Gaffarzade Yusuf Efendi’nin hatıralarında yer alan, Şeyhin “Ben buraya sebepsiz yere tutuklanmış olan birçok kişiye manevî sırlar iletmek üzere gönderildim. 

Manevî desteğe ihtiyacı olan bu kişileri himmetimle destekliyorum” 8 niyetiyle, yaklaşık üç dört ay boyunca Bediüzzaman’ın talebelerini kendi halkasına katmaya çalışır.

Bediüzzaman, Nur Talebelerinin kendisine kanaat ve Risale-i Nur’a sadâkat imtihanını başarıyla geçmeleri hususunda Cenab-ı Hakk’a şöyle şükredecektir: “Cenab-ı Hakk’a yüzbinler şükürler olsun ki; Risale-i Nur, Eskişehir imtihan ve mahkemesinde, şakirdlerinden yalnız bir buçuk kaybetti. O eski şeyhin aksine olarak Isparta ve civar kahramanlarının himmetiyle o zayi’ olan bir buçuk adam yerine onbin ilâve oldu.” 9

Nur Talebelerinin bu sadâkat imtihanını kazandığına dair bir işaret olarak, Eskişehir Medrese-i Yusufiye’sinin bir meyvesi olarak, Risale-i Nur’un Kur’ân’ın parlak bir lem’a-i i’caz-ı manevîsi olduğunu ispatlayan ve otuzüç âyât-ı Kur’âniyenin Risale-i Nur’a işaretlerini ve tevafuklarını izhar eden, Birinci Şuâ yazdırılmıştır. Böylece Nur Talebelerinin kuvve-i manevilerinin daha da güçlenmesine ve sadâkatlerinin daha da artmasına vesile olunmuş.

Bediüzzaman’ın “En mühim risâleler, en zor şartlarda telif edilmiştir” ifadesi nazara alındığında, Eskişehir Medrese-i Yusufiye’sinin meyvesi sadece Birinci Şuâ değil, aynı zamanda İsm-i A’zamı taşıyan altı ismin altı nüktesini beyan eden Otuzuncu Lem’a, tevhide dair olan İkinci Şuâ, İkinci Keramet-i Aleviye Risalesi olan 28. Lem’a diğer meyveler olarak telif edilmiştir. Tabiî ki Bediüzzaman’ın hukuk tarihine geçecek savunmasını da unutmamak gerekir. Nitekim bu savunma “Eskişehir Mahkeme Müdafaası” adı altında 27. Lem’a olarak neşredilmiştir.

Hapishanede Harika Haller ve Ak Camii

Bediüzzaman Said Nursî’nin Tarihçe-i Hayat adlı eserinde şahitleri olduğu için yazılmasına müsaade ettiği ve Cenab-ı Hakk’ın bir ikramı olarak nitelendirdiği iki harika hadiseden bahsedilir. Biri, Eskişehir savcısının, cezaevi müdürüne Bediüzzaman’ın hapisten dışarı çıkmasına izin vermediği halde, Üstadı çarşıda görmesi hadisesidir. Oysa Üstad, hapishanede tecriddedir. Dışarıya hiç çıkartılmamıştır. 10

Diğeri ise Ak Cami’de Cuma namazı kılarken cezaevi müdürü tarafından görülmesi hadisesidir. Bediüzzaman’ın “Benim mutlaka bugün Ak Cami’de bulunmam lâzım” talebini yerine getirmeyen müdür bey, bir müddet sonra hapishane koğuşunda Üstadı göremeyince Ak Camii’ne gider ve Bediüzzaman’ı ileride, birinci safta ve sağ tarafta namaz kılarken görür.

Namaz bitince Üstadı camide bulamayan ve hapishaneye dönen müdür bey, Hazret-i Üstadın “Allahü Ekber” diyerek secdeye kapandığını hayretler içerisinde gördüğünü anlatır. 10

Üstad Hazretleri’nin, hapisteyken Cuma namazını eda ettiği Ak Cami, hapishaneye 100-150 metre mesafedeki Cemalciler Sokağı üzerinde yer almaktadır. Camiyi bizler de ziyaret ederek, hem öğle namazını, hem de tahiyyetü’l-mescid namazlarımızı minberin sağ tarafında eda ettik. Kim bilir …! Üstad ve talebelerine duâlar eyledik.

Sıkıntılı Hapishane Hayatında Terapi Seansları

Eskişehir Hapishanesindeki işkence boyutuna varan sıkıntılı yaşama şartları, bazı talebeler arasında hoş olmayan münakaşalara veya gürültülere yol açmıştır. Üstadın tembihleri ve gösterdiği çözüm teklifleri münakaşaların önünü almıştır. Rusya’da esir iken uyguladığı bir metodu, Eskişehir hapsinde de uyguladığı görülmektedir. Risale-i Nur eserlerinde de zikredilen bu metot, şu şekildedir: “Nerede gürültü işitseniz, gidiniz haksıza yardım ediniz. Çünkü haklı adam, insaflı olur; bir dirhem hakkını, istirahat-ı umumînin yüz dirhem menfaatine feda eder. Oysa haksız adam, ekseriyetle enaniyetli olur, feda etmez, gürültü çoğalır.” 11

Hapishane hayatında sıkıntının verdiği halet-i ruhiye ile birbirlerine çirkin sözler söyleyenlere, Bediüzzaman kendi onurunu feda ederek bütün çirkin sözleri kendisine söylenmiş gibi kabul ettiğini dile getirir. Kardeşler arasındaki muhabbet ve samimiyetin kuvvet bulmasına katkı sağlar. 

Bu gibi durumlarda Bediüzzaman kardeşlerinden şu ricada bulunur: “Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan, arkadaşlardan sudûr eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve “Haysiyetime dokundu” demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın. Bin haysiyetim olsa, kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim.” 12

Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi Kararı

Bediüzzaman ve talebeleri 11 ay hapishanede kaldıktan sonra çıkartıldıkları son mahkemede mahkûmiyetlerini netice verecek hiçbir delile rastlanmadığı halde Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi, vicdanî kanaate dayanarak ve keyfi bir şekilde, Bediüzzaman’a 11 ay hapis verilir ve Kastamonu’da mecburî ikamet cezasına çarptırılır. Hiçbir gerekçe yok demesinler diye, gerekçe olarak Tesettür Risalesi gösterilir. On beş talebesine 6 ay hapis cezası ve yüz beş kişiye de beraat verilir. Fakat Bediüzzaman bu haksız karara itiraz eder. 

İddia edilen suçlamanın büyüklüğüne göre verilen cezanın bu kadar hafif olmaması gerektiğini savunur. “Bu ceza, at hırsızlarına ve kız kaçırıcılarına verilir” diyerek beraatını, ömür boyu hapsini veya idamını ister. Verilen mahkûmiyet kararına itirazını, temyiz mahkemesine taşır.

Üstad’ın Eskişehir’de İkamet Ettiği Ev

Günümüzde tarihî ve kentsel sit alanı olarak koruma altına alınan Eskişehir Odunpazarı, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de adından büyük bir övgü ile söz edilen bir semt. Ak Cami bu semtte yer alır. Bu camiye yakın Tiryaki Hasan Sokak No: 3 adresinde bulunan Üstad’ın Eskişehir’e geldiğinde ikamet ettiği diğer bir Nur menzilini de ziyaret etmek nasip oldu. Abdulvahid Tabakçı’ya ait olan bu tarihî evde, Üstad ücreti mukabilinde bir müddet kalmış. Restorasyondan geçen ev, sarı renge boyanmış. Bu tarihi ev zemin kat, ara kat ve üst kattan oluşmakta. Zemin kata sokak kapısından girilmekte. Ara kat, dokuma atölyesi olarak kullanılmakta. Üst kat ise cafe olarak işletilmekte. Ara kata doğru kıvrılan taş merdivenlerden yukarı çıktık ve oradan da ahşap merdivenlerle üst kata ulaştık. Merdivenin son basamağında, bereket ve ikram-ı İlâhîye mazhar olan erzakların konulduğu o dönemden kalma dolap bizleri karşıladı. Giriş holünün sağ tarafında cumbalı bir oda ve sol tarafta da diğer bir oda var. Her iki odası da tarihî eski ev eşyalarıyla süslenerek köy konağı havası verilmiş. Küçük bir mutfağı ve önceden açık olduğu anlaşılan bir de balkonu var. Şu anda aslına uygun olmayacak tarzda cam balkonla çevrilerek kapanmış. Bu kısımda çayımızı içerek sohbet ettik. Cafe işletmecisi, ara sıra küçük gruplar halinde buraya gelen kişilerin Nur dersi yaparak, Üstadın hatıralarını yâd ettiklerini ifade etti. Ayrıca evin tarihi önemini vurgulamak için 1922 yılında Eskişehir işgal altındayken Yunan kuvvet komutanları bu evi karargâh olarak kullandıklarını da sözlerine ekliyor.

Eskişehir’in Vazgeçilmez Lezzeti: Çibörek

Eskişehir’in geleneksel damak tatlarından birinin çiböreği olduğunu duymuştuk. Üstadın kaldığı ev ziyaretinden sonra bizler de bu böreği tatmamaya gittik. Eskişehir’e göç eden Kırım Türklerinin geleneksel aşı olan ve Tatar dilinde “nefis, güzel” anlamına gelen “çi” adıyla yapılan bir börek türü. Yani Tatar usûlü bir börek. Börekleri yerken Bediüzzaman’ın Rusya’da esirken Kosturma vilâyetindeki Tatarların küçük bir camiinde kalışı ve onlara duâ ettiği aklımıza geldi. Bu vesileyle son şahitlerden Abdülvahit Tabakçı’nın Üstaddan naklettiği sözü sizlerle paylaşmış olalım: “Ben Tatarları beş vakit duâma dahil etmişim. Bir zamanlar esarette iken, Kosturma’da iki ihtiyar Tatar kadını, bir küçük pencereden benim yiyeceğimi getirip, bana yardım ediyorlardı. Belki de onlar benim kurtulmama ve Risale-i Nur Külliyatı’nı yazmama vesile olmuşlardı. Bütün Tatar kabilelerini beş vakit duâma kabul etmişim.” 13

Dipnotlar:

8] Dr. Hayati Bice, İşaret Taşları, s. 257-258, İnsan yayınları, İstanbul, 2006.

9] Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, s. 515.

10] Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, s. 338.

11] Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, s. 518.

12] Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, s. 637.

13] Vehbi Vakkasoğlu, Başkasının Günahına Ağlayan Adam, Nesil Yayınları, 2010.

Okunma Sayısı: 8458
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı