"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gazete bizim için günlük lahika mektubumuzdur

07 Ağustos 2018, Salı
“Kardeşim, bu hadiseler bitmez. Siz bunların kökünü kazımaya uğraşıyorsunuz; ama bunların biri biter, diğeri çıkar. Dolayısıyla bu tip şeylerle meşgul olma yerine ağzınız sussun, eliniz çalışsın.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için...

ŞAHSINI DEĞİL, HİZMETİ ÖN PLANDA TUTARDI

Zübeyir Ağabey şahsî meselelerin üzerinde durulmasını istemezdi.

Özellikle cemaat içi problemlerde, bu konuda daha hassas davranırdı. Tabiî, bünyede bazı dalgalanmalar, değişik hadiseler meydana geliyordu. (...) O zaman Zübeyir Ağabeyin şu uyarısına muhatap oldum:

“Kardeşim, bu hadiseler bitmez. Siz bunların kökünü kazımaya uğraşıyorsunuz; ama bunların biri biter, diğeri çıkar. Dolayısıyla bu tip şeylerle meşgul olma yerine ağzınız sussun, eliniz çalışsın. Hizmete  yönelin, hizmet yapın. İnsanlar o iyiliğe ve hizmete bakar.

“Aynı  zamanda, konuşmak tehlikeli ve sıkıntılıdır. Çünkü insan hissini karıştırır, iftiraya, birtakım mübalâğalara girebilir. Bunun manevî mesuliyeti de vardır. Aynı zamanda gıybet de olur. Dolayısıyla böyle hadiselerde gayet kısa, öz olarak, ‘Anlaşamadık, farklı düşüncenin içine girdik. Bunun için biz bu arkadaşlarımızla beraber çalışamıyoruz’ gibi şeyler söylemekle yetinin. Bu mesuliyeti  mucip değildir, ama aynı zamanda bir tespittir, bir tariftir de. Karşınızdaki de, zaten ne demek istediğinizi anlar.”

Şu ana kadar takip ettiğim diğer bir hayat düsturu da bu olmuştur. Dedikodu yapmam ve yapılmasını istemem.

Zübeyir Ağabey gayet müdebbir bir insandı. Özellikle hizmetle ilgili konularda tedbirde kusur etmemeye çalışırdı. Üstaddan da öyle terbiye almıştı. (...)

Zübeyir Ağabey bize şunu söylerdi:

“Kardeşim, gereği, işi olmayan insanların her meseleyi bilmesinin lüzumu yok. İnsanın bir tahammül gücü vardır. Nasıl ki seni alsalar karakola götürseler; sen ne kadar cesur olursan ol. Seni işkenceye tâbi tutsalar, hadi on sopa, yirmi sopa... Yirmi birincisinde -biliyorsan bülbül gibi konuşursun. İnsan canı bu. Ama bilmiyorsan ne söyleyeceksin? Söyleyeceğin bir şey yok ki...”  

Zübeyir Ağabeyin bu tedbirli davranışından dolayı, İstanbul’da hiçbir zaman büyük parti kitap zayiine uğramadık. (Risale-i Nurların basımının yasak olduğu veya serbest olsa da. kanunsuz bir şekilde, dersaneleri, evleri basarak risalelere el koyulduğu dönemlerde...). Uzak görüşlü olmaya, tedbirde kusur etmemeye azamî gayret ederim. Bu alışkanlığımı, Zübeyir Ağabeyin benzeri uygulamalarından aldığım derslere borçluyum.

BU GAZETE, GÜNLÜK LÂHİKA MEKTUBUMUZDUR

Zübeyir Ağabey bir direkti, bir harçtı. O hayatta iken biz çok rahattık. Çünkü o “paratoner” gibiydi. Şimşekleri o üzerine çekiyordu. Biz, yani İstanbul’da onun etrafında bulunan Nur Talebeleri, daha rahat hareket ediyorduk. Hatta şöyle bir benzetme yapabiliriz: Peygamber Efendimiz buyuruyor: “Ömer yaşadıkça aranızda fitneler olmaz.” Çünkü o, dirayetli, adil, İslâmın meselelerine karşı çok hassas ve çok samimi. İslâma ters şeylerin üstüne tereddütsüz gidebilen bir insan. İşte Zübeyir Ağabey de Nur Talebeleri içinde böyle bir şahsiyetti.

Zübeyir Ağabeyin gazete neşriyatı noktasında bana ölçü teşkil eden bir değerlendirmesini de aktarmak isterim: “Bu gazete bizim için âdeta günlük bir lâhika mektubudur. Sadece Risale-i Nur’un imanî meselelerini okumak, bizim ittihadımızı yeteri kadar temin etmez. Üstadın hayat-ı içtimaiye, hayat-ı siyasiye ve mesleği noktasındaki ölçülerinde de ittifak etmedikçe ve onları Üstada göre anlamadıkça; o ittihat ve ittifakımız tam olmaz. Dolayısıyla bunu da sağlayacak gazetedir.”

Ayrıca Zübeyir Ağabeyin Üstaddan gördüğü şekliyle uyguladığı bir yaklaşımı  vardı: Bazı insanların gazeteye gitmesini istemezdi, yani gazetenin hazırlandığı mekâna... Çünkü, “Kardeşim bunlar hangi şeyi tutsa orada fâni oluyor” derdi. Zübeyir Ağabey, bazı insanların gazete ile meşgul oldukları takdirde, zarar göreceklerini biliyordu. Çünkü, o da Üstad Hazretlerinin herkese gazete okutmadığını görmüştü. Zübeyir Ağabey veya onun gibi olanlara okuttururmuş.

Yani, benim Zübeyir Ağabeyin bu uygulamasından anladığım, siyasî ve sosyal meseleleri doğru değerlendiremeyecek, daha safî kalp insanların, bu gibi meselelerden çok, hizmetin diğer kısımlarında çalıştırılmasının daha doğru bir tercih olacağıydı. Bir çeşit “istihdam politikası inceliği”ydi.

Zübeyir Ağabey siyasî noktalarda, bilhassa üst seviyedeki insanlarla çok ilgilenirdi. Siyasileri, özellikle müsbet olanları uyarmayı ihmal etmezdi. (...) Yani, Üstadın siyasîleri ve siyaseti Kur’ân, vatan ve millet için uyarı görevini o da yürütmekteydi.

Ben de, hizmet hayatım boyunca, bu davranışı rehber edinmeye çalıştım. Demirel ile onun zamanında, bu anlamda kurulan ilişkiyi hiç kesmedim; sonra arkadan gelenlerle de devam etti.

Fotoğraf: Yeni Asya - Arşiv

YARIN: Neşriyat hizmetinde görevlendirilmem

 

Etiketler: mehmet kutlular
Okunma Sayısı: 3185
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı