"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur Talebeleri parti kuramaz

25 Ağustos 2018, Cumartesi 00:55
Zübeyir Ağabeyin de bulunduğu o toplantılarda (dinî bir parti kurulabilir mi, dindarlar kurabilir mi vb. sorulara cevap aranan), Üstadın hayatından bazı sahneler ve konu ile ilgili siyasî mektuplar orada okunup tartışıldı. “Siyasî Beyanat ve Tenvirler” diye sonradan neşredilen kitapçık, bu toplantının ürünü oldu.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için...

Sonra bir kaynaşma meydana geldi ve Nizam Partisi’nin kurulma meselesi, seçimlerden sonra ciddiyete bindi.

Parti kurma hazırlıkları devam ederken genel başkanlık meselesi ortaya çıktı. Erbakan, o dönemde Odalar Birliği İdare Heyeti üyesi idi. Genel Başkanlık seçimine katılmıştı. Medeni Berk ile yarışmıştı. Seçimler yapılmış, ama karşı tarafın bastırması ile seçimlerin ertelenmesi söz konusu olmuştu. Yapılan seçim sonucuna göre Erbakan bir süre “Başkan” olarak görev yapsa da, Medeni Berk ekibi, seçimi tekrar yaptırarak Erbakan’ı, Başkanlık koltuğundan etmişlerdi. Bu vesile ile ortaya çıkan sansasyonel olaylar Erbakan Hocanın popülerliğini arttırmıştı.

Hacı Tevfik Paksu’dan duyduğumuz kadarıyla, bu arkadaşlar Erbakan’a, kurulması düşünülen partinin genel başkanlığı için teklif götürmüşler, “Partinin başına sen geç, beraber parti kuralım” demişler. Erbakan da, İskenderpaşa  Cemaati’ne, Mehmet Zahit Kotku Efendi’ye bağlı olduğundan, Hacı Tevfik’in ifadesine göre, “Evet olabilir belki! Ama ben şeyhime sormadan yapamam. Fakat, bizim adabımızda şeyhin yanında pek konuşulmaz. Beraber gidelim. Siz bu parti meselesini açın. Eğer Şeyh Mehmet Efendi susarsa, bu tasdik ve tasvip anlamındadır; partiyi kurarız” demiş.

Hacı Tevfik, şöyle devam etmişti:

“Mehmet Zahit Koktu Efendi’nin yanına vardık. Ben durumu anlattım. O da sükût etti. Sonra biz parti kurma meselesini hızlandırdık.”

NUR TALEBELERİ SİYASÎ PARTİ KURAMAZ

Zübeyir Ağabey bunu duyunca çok telâşa kapıldı, hem de üzüldü. Sür’atle  Üstadın hayatta olan bütün hizmetkârlarını, Tahsin Tola’dan tut da, Bayram Ağabeyinden, Sungur Ağabeyine kadar hepsini, Hüsamettin Akmumcu’yu, Said Özdemir’i, Hacı Tevfik Paksu’yu İstanbul’a çağırdı. Yine Bekir Ağabey’in yazıhanesinde üç gün gece-gündüz bu mesele konuşuldu. “Böyle dinî bir parti kurulabilir mi? Dindarlar kurabilir mi? Yahut da Nur Talebeleri  kurabilir mi? Kuramazsa, Müslümanlar İslâmî manada bir parti kurabilir mi? Kurarsa, Nur  Talebeleri buna sahip çıkabilir mi? Yani orada gidip yerini alabilir mi?” aşağı yukarı bu çerçevede benzeri sorulara cevap arayan konuşmalar ve tartışmalar oldu. Neticede şuna karar verildi:

“Nur Talebeleri böyle bir parti kuramaz. Nur Talebelerinin dışındakiler kurarsa da, oraya gidip, onlara sahip çıkamaz.”

Zübeyir  Ağabeyin de bulunduğu  o toplantılarda, Üstadın hayatından bazı sahneler ve konu ile ilgili siyasî mektuplar orada okunup tartışıldığı için Hacı Tevfik ve Hüsamettin Akmumcu gibi arkadaşlar, “Biz bunları bilmiyorduk. O zaman yanlış yapmışız. Sür’atle bunları kitap veya broşür haline getirin. Bizim gibi başkaları da aynı yanlışa düşmesin” dediler. “Siyasî Beyanat ve Tenvirler” diye sonradan neşredilen kitapçık, bu toplantının ürünü oldu.

İlk yayınlandığında matbaada basılmış da değildi, teksirdi.

O tartışmalar sırasında Zübeyir Ağabey’in çok güzel bir tesbiti olmuştu:

Hacı Tevfik Paksu, Erbakan’a gidişi ve onun da, “Ben şeyhime sormadan böyle bir şeye karar veremem” deyişini anlattığında, Zübeyir Ağabey sözünü keserek, “Allah senden razı olsun Hacı Tevfik Kardeşim. Bana Üstadıma sadakat dersi öğrettin. Bir profesör, şeyhine sormadan bir iş yapamıyor. Bu olay bana müceddit, cihanşümul bir hüviyeti olan Üstadıma sadakatta daha ne kadar mesafe kat etmem gerektiğini çok güzel ders verdi. Allah senden razı olsun” dedi.

Evet! Erbakan gidiyor şeyhine soruyor. Bizim aslanlar, gelip Üstadın hizmetkârlarına olsun, bir şey sormadan böyle bir işin içine giriyorlar...

Bu toplantıdan sonra parti kurma meselesi askıya alındı. Bir müddet böyle devam etti.

ANKARA’YA GİDİLİNCE...

Fakat bizimkiler Ankara’ya gittikten sonra, yine kimler neler demişlerse, parti kurma hevesleri yeniden depreşerek harekete geçmişler.

Tabiî o sıralarda Adalet Partisi’nde bölünme oldu ve Demokratik Parti kuruldu. Bu gelişmeyi de bahane eden bizimkiler, “Bak Adalet Partisi de bozuldu. Demirel bir takım milliyetçileri, dindarları partiden atıyor. Bunlar sapıttı, çizgiden çıktı” diyerek çalışmalarına hız vermişlerdi.

İşte bu durum, yani Millî Nizam Partisi’nin kuruluşunda Nur Talebesi kimliği taşıyan bazı kişilerin bulunması ile bu yola girilmesi siyasî sahada, başımızı ağrıtacak pek çok olaya sebep olacaktı.

İlk başta cemaat içinde bir takım çatlak sesler çıktı, ama temayüz  etmiş, arkasından adam sürükleyecek, hizmette sebat etmiş insanlar konuyu sahiplenmediler. En azından açıkça sahiplenmediler. Ama daha geniş dairede bir takım sıkıntılara maruz kaldık. Yani vatandaş ve ehl-i iman gruplar arasında belli ölçüde, bu hareket tesir icra  etti.

Çünkü “Hak geldi, batıl zail oldu. Artık zaman, zemin müsait. Din namına siyaset yapılabilir. Dindarlar ezildi. Hep bu masonlar mı bizi idare edecek? Dolayısıyla artık ehven-i şer yok. Çünkü İslâmî manada bir parti kurduktan sonra Müslümanların mutlaka orada toplanması lâzımdır” diyerek, bütün dinî hassasiyet sahiplerinin MNP’de toplanmasını, “olmazsa olmaz” bir şart olarak dikte etmeye çalışıyorlardı. Gayet tabiî bu durum, tabanda, bizi bir takım sıkıntılara muhatap kılıyordu.

Çünkü MNP kurulana kadar ehl-i iman gruplarla, bilhassa tarikatlarla bir yakınlığımız vardı. Risale-i Nur Talebeleri cesurdu, öncüydü; akıncı gibi bütün sıkıntılara, tehlikelere göğüs gerebiliyordu. Onların daha rahat çalışmalarına zemin hazırlıyordu. Onlar da, Risale-i Nur Talebelerinin, samimî bir şekilde, sadece Allah rızası için, Kur’ân, iman, İslâm için, çalıştıklarını biliyor ve kabul ediyorlardı.

DİN ADINA PARTİ, KURULAN PARTİ

MNP’nin kurulmasından sonra bir takım insanlar dessasça fikirler geliştirdiler:

“Risale-i Nur Talebeleri ne için çalışır? Kur’ân, iman, İslâm için çalışır. Öyleyse şimdi din namına, dindarların kurduğu bir parti var. Nur Talebeleri nasıl buna karşı çıkarlar? Üstelik kurucuları içinde, ön safta görünen ve Nur Talabeleri içinde bulunan Hacı Tevfik Paksu, Hüsamettin Akmumcu gibiler de var!” diye görüş bildiren ve içimizde bulunan bu kişiler, ehl-i tarik gruplarına da şu telkinlerde bulunuyorlardı:

“Siz Nurcuları nasıl tanıyorsunuz?”

“Kur’ân, iman, İslâm için çalışıyorlar biliyoruz.”

“Tamam, biz de onun partisini kurduk. Ama bakın şimdi onlar gelmiyorlar. Öyleyse bizimle beraber olanlar Nurcudurlar. Beraber olmayanlar ise masonların hatırı veya kendi menfaatleri için hâlâ orada (AP’yi kastediyorlar) kalıyorlar.”

Din adına parti kurarak hizmet konusunda “Türkiye’nin şartları müsait değil” gibi düşünce ve fikirler, zaman zaman bizler tarafından söyleniyordu. Buna karşı  da geliştirilen söylem şöyleydi:

“Siz Nurcuları cesur bilmiyor musunuz? Cesur biliyorsanız, niye korksunlar? Böyle İslâm partisine, Müslümanların kurduğu partiye gelmeye korkuyorlar mı?”

Bu ve benzeri telkin hareketleri, sair ehl-i iman grupları ve ehl-i tarikat noktasında zemin buldu.

Hizmette siyaset yolunu tercih edenlerin bize verdiği sıkıntılar zamanla artmaya başladı.

Fotoğraf: Yeni Asya - Arşiv

YARIN: Müsbet hareket

Okunma Sayısı: 6745
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı