"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Sen de şeriat istemişsin!”

09 Temmuz 2019, Salı 00:49
Mahkeme heyeti başkanı Hurşit Paşa eliyle pencereden idam sehpalarında sallananları göstererek “Sen de şeriat istemişsin” deyince Bediüzzaman Şu cevabı verdi: “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilalcilerin isteyişi gibi değil.”

Asrın mahkemesi, çağların müdafaası: Divan-ı Harb-i Örfî Şerhi - 6

Dizi-1: HASAN GÜNEŞ
[email protected]

***

Sen de şeriat istemişsin!

Mahkeme heyeti başkanı Hurşit Paşa eliyle pencereden idam sehpalarında sallananları göstererek “Sen de şeriat istemişsin” diyordu. Bu bir tehdidin yanında mahkemenin geldiği noktayı göstermesi açısından ilginçtir. Sokak hadiselerini, yağmayı, ihtilal ve karmaşayı önlemek ve faillerini ortaya çıkarıp cezalandırma iddiasıyla kurulan mahkeme şeriatı yani İslam’ı yargılamaya başlamıştı.

Bediüzzaman Said Nursî’nin sokak hareketlerine karışmadığını, isyancıların ve göstericilerin arasında bulunmadığını herkes biliyordu. Yapılan suçlama daha önceden gazetelerde yazdığı yazılarda İslam şeriatını savunması sebebiyleydi.

Dünya devletleri arasındaki kamplaşma, insanlığın kurtuluşu için çözümler, semavi dinlere alternatif ideolojiler, milliyetçilik, Batı medeniyeti ve Batı’ya teslimiyet gibi yoğun tartışmaların yapıldığı bir ortamda yazılarını yazmıştı. Çözümün İslam şeriatına uygun hürriyet, meşrutiyet ve şurada olduğunu izah ediyordu.

Paşa ve arkasındaki komiteler Bediüzzaman Said Nursî’den bir hayat karşılığında şeriat ve İslam’dan pişmanlık istiyordu. Asrın başında, yol ayrımında, İslam dünyasının siyasi merkezinde bir mahkeme kurulmuştu. Batı’nın maddi ve manevi zulüm ve baskısı altındaki Asya, Afrika ve Rumeli’nin son ümidi olan İslam’ın, İstanbul’da halifeliğin merkezinde teslim olması isteniyordu. En küçük bir zaaf ve pişmanlık eseri gösterilseydi İslam ulemasının fikri olarak bütün İslam dünyasına süratle reklam edilecekti. Bu da neredeyse yarısından fazlası sömürgeleştirilmiş ve Batılılaştırmanın kıskacındaki İslam dünyası için büyük bir yıkım demekti. Çarelerin tükenmesi demekti. 

Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım

Bediüzzaman Said Nursî bu planlara ve tehditlere “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım” diyerek şiddetli bir tepki gösterdi.

İslam şeriatı 31 Mart’tan bu yana saldırı altındadır. Şeriatın ne olduğunu bilmeyen, demokrasi, hak ve hürriyetlere karşı olduğunu zanneden radikallerle, İslam’a karşı olan mülhidlerin içten ve dıştan saldırısı altındadır. Şeriatı ve İslam’ı tahrip etmede ikisinin de birbirinden çok da farkı yoktur. İkisi birbirini beslemektedir.

Bediüzzaman Said Nursî şeriatı tarif eder. Saadetin ve mutluluğun sebebi, adalet ve fazilet olduğunu izah eder. Zaten daha önce de gazetelerde şeriatı tarif etmiş, şeriattan ne anlaşılması gerektiğini muhtelif makalelerde ifade etmiştir. Ayrıca isyancıların isteyişi gibi değil diyerek ilaveten metot farkına da dikkat çeker.

Bediüzzaman Said Nursî İslam şeriatının “saadet ve mutluluğun sebebi, adalet ve fazilet“ olduğunu eserlerinde ve mektuplarında izah etmiş esaslarını prensipler halinde ifade etmiştir. Mesela Kur’ân-ı Kerim’in bir kanun-u esasisi yani anayasası olan “kimse başkasının suçunu yüklenemez” ayetinin suçların şahsiliğini ifade eden önemli bir prensip olduğunu izah eder. Yine “Bir masumu öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir” ifadesi de Kur’ân’ın anayasası olarak ifade edilir.

Bir makalesinde şöyle der: “Kanun-u esasi denilen adalet ve meşveret ve kanunda cem-i kuvvet… adalet-i mahza.”(Dini Ceride,29 Şubat1324) 

Yine bir kanun-u esasi olarak şu Hadis-i Şerif nakledilir: “Kavmimin efendileri, yöneticileri onların hizmetkârıdır.” Misaller çoğaltılabilir.

Ayrıca bu müdafaanın esasları da İslam şeriat ve adaletini esas almıştır ve onun ne kadar yüksek olduğunu gösterir.

İttihad-ı Muhammediye’ye (a.s.m.) dâhil misin?

Suçlamalardan birisi de “İttihad-ı Muhammediye’ye (a.s.m.) dâhil misin?”

Osmanlı’da II. Meşrutiyet’in ilanıyla cemiyetler serbest hale gelmişti. İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti aynı isimde birkaç defa kurulup kapanmıştı. Son olarak yeni bir yüz ve yeni isimlerle tekrar faaliyete başlaması 31 Mart Vakası’ndan bir ay kadar öncedir. Kurucusu Derviş Vahdetî, yayın organı da Volkan gazetesi olarak meşhur olmuştur. Cemiyet’in yirmiden fazla kurucu üyesi mevcuttu. Kurucu ve merkez idare meclisi üyeleri arasında Beyazıt dersiâmlarından Mehmed Emin Hayretî, Feyzullah Efendizâde Mehmed Sâdık Efendi, Süheyl Paşa, Fâtih dersiâmlarından Divrikî Kadızâde Abdullah Ziyâeddin Efendi ve Bedîüzzaman Said Nursî gibi meşhur isimler de bulunuyordu (Volkan, 3 Mart 1325 [16 Mart 1909]). 

İttihad-ı Muhammediye Cemiyeti hedef ve programını 3 Mart 1325 (16 Mart 1909) tarihli beyannâme ile daha net olarak ortaya koymuştur. Beyannamede şer‘-i şerîf dairesinde hareket edileceği, cemiyetin kapılarının herkese açık olduğu, fakat kendilerine katılmamakla kimsenin dinine bir zarar gelmeyeceği şeklinde esaslar ortaya konuluyordu. Yine cemiyet nizamnâmesinde cemiyetin maksadının“memâlik-i hilâfette ve sâir bilâdda mütemekkin anâsır-ı muhtelife-i İslâmiyye’nin tehzîb-i ahlâkına ve ictimaî terakkiyatına bâis-i yegâne olan Kur’ân-ı Kerîm’in, şerîat-ı mutahharanın ilâ yevmi’l-kıyâm te’mîn-i devâmına sa‘y ü gayret eylemek” olduğu ifade ediliyordu.

Cemiyetin maksadının halifeliğin hüküm sürdüğü ve diğer memleketlerde yaşayan Müslüman unsurların temiz ve yüksek ahlaka sahip olması ve sosyal terakkisini sağlayacak yegane sistem olan Kur’ân-ı Kerim ve şeriatının kıyamete kadar devamına çalışmak ve gayret etmek şeklinde ifade ediliyordu.

Kuruluş tarihi bu kadar kısa olan bir cemiyet İstanbul’u ve neredeyse koca Osmanlı’yı teslim alan bir ihtilal ve kargaşayı tezgâhlamak ve yönetmekle suçlanıyordu.

VEHİMLİ SUALLER

Derviş Vahdetî ve diğer Volkan yazarları, başlangıçta II. Meşrutiyet’in ilanında büyük rolü olan İttihat ve Terakkî Fırkası’nı desteklemişlerdi. Ancak İttihatçıların zamanla hürriyet ve meşrutiyete uymayan baskı ve uygulamaları başlayınca tenkid etmeye başladılar. İttihat ve Terakki Fırkası daha önceden şiddetli bir şekilde savunduğu prensiplerden uzaklaşınca cemiyetten ve fırkadan kopuşlar başladı. Cemiyetin kan kaybetmesinin suçunu muhaliflerde arayan İttihatçıların dine mesafeli kanadı İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’ni eski istibdadı istemekle ve irtica ile suçladılar.

Bediüzzaman Said Nursî çizgi değişikliği ile ilgili şöyle der:“Sen Selanik’te İttihat ve Terakki ile ittifak etmiştin, neden ayrıldın” sorusuna, “Ben ayrılmadım, onların bazıları ayrıldılar. Niyazi Bey, Enver Bey gibi adamlarla şimdi de müttefikim; lakin bazıları bizden ayrıldılar, bataklık yola saptılar.’’ (Bediüzzaman Said Nursî. Beyanat ve tenvirler. Yeni Asya Neşriyat. s.107)

Şer komiteleri İttihad-ı Muhammedi’nin (a.s.m.) faaliyetlerinden ciddi şekilde rahatsızdı. Hareket ordusu komutanı Mahmut Şevket Paşa 31 Mart öncesi Erkan-ı Harbiye-i Umumiye karargâhına gönderdiği 24 Mart 1325 tarihli telgrafta “Hıristiyanlar ve Yahudiler de “İsacı, Musacı dernekler kurabilir” cerbezesiyle İttihad-ı Muhammediye’yi şikâyet etmişti. Hâlbuki Hıristiyan ve Yahudilerin daha organize hatta dünya çapında cemiyet ve teşkilatları zaten vardı. Bediüzzaman Said Nursî daha önceden gazetelerde çıkan makalelerinde “vehimli sualler” sıralamasıyla bu iddialara cevap vermiştir.

Mahmut Şevket Paşa telgrafında ayrıca bu cemiyet üyelerinin Askeri Mahkemede yargılanmasını da istemişti.(Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Kasım 1967) Şimdi fırsat eline geçmişti.

Bediüzzaman Hazretleri yine burada da geri adım atmaz. “En küçük efradındanım” der. Bu cemiyetin hiç kimseye ayırım yapmadığını ve kimsenin tekelinde olmadığını bütün Müslümanları içine aldığını ifade eder. 

Okunma Sayısı: 4865
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı