"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya Risale-i Nur'un misyonunu takip ediyor

22 Ocak 2022, Cumartesi
Kazım Güleçyüz: İlyas Üzüm hocanın da çok güzel ifade ettiği gibi, Risale-i Nur meslek ve meşrebi harfi harfine, bütünlüğüyle Yeni Asya misyonuyla devam ediyor, temsil ediliyor, orada karşılığını buluyor. yeni asya’nın yayınları, Bediüzzaman Modelinin güncel hadiselere tatbikinin net örnekleri.

İzmit 25. Söyleşi Programı / 09 OCAK 2022 - 3

Tarihte de baktığımız zaman Ak Şemseddin Hazretleri fethin manevî mimarı, ama tahtta oturan, devleti yöneten Fatih Sultan Mehmed. Hiçbir zaman Ak Şemseddin manevî mimar olmasına rağmen devleti ben yöneteyim diye bir iddianın içerisine girmemiş, tam tersine bundan çok uzak durmuş ve Fatih’in de kendi vazifesini liyakatle yapmasını teşvik etmiş. Aynı şekilde Şeyh Edebali, Osmanlı’nın ilk kuruluş döneminde Ertuğrul Bey’in manevî önderi, mürşidi, rehberi… Aynı şeyi onun için de söylemek mümkün. Velhasıl, bu Ali Beyt’ten gelen her asrın mücedditleri hep öyle manevî kutuplar olarak hizmetlerini ifa etmişler. İstisnalar sadece Ömer bin Abdülaziz gibi Emevi Halifesi, züht ve takva üzere hilâfet vazifesi, hilâfetin gerçek manasına uygun şekilde yapabilenler birkaç istisna olarak tarihte kalmış. Asr-ı Saadet’ten sonraki dönemler için söylüyorum. Ama ondan sonraki dönemlerde yine Üstad’ın ifade ettiği üzere; hakikî dindar siyasetçi olamamış, siyasetçi de tam dindar olamamış. İllaki bir yerlerden taviz vermek durumunda kalmış. Siyasetin kuralları kendi mecrasında şekilleniyor. Hakikî dindarların başarılı olmaları pek mümkün olmayan bir alan. Onun için manevî irşada, mürşidlere, onların manevî ikazlarına siyasetçilerin herkesten fazla ihtiyacı var. Din hizmeti yapanların Nur’la meşgul olması, siyaset topuzuyla uğraşmaması çok önemli. Üstad da onu söylüyor; “Bizim yüz elimiz olsa ancak Nur’a kâfi gelir, topuzu tutacak elimiz yok.” Biz de o şekilde yolumuza devam eden bir cemaat olarak temayüz etmişiz ve inşaallah o şekilde de yolumuza devam edeceğiz. 

- Bugünün Türkiye’sinde gerçek demokrasiye geçiş için Bediüzzaman Modeli’nin önemini açıklar mısınız? 

Bediüzzaman Modeli, İlyas Üzüm Hoca da çok güzel ifade ediyor onu; Risale-i Nur meslek ve meşrebi harfi harfine, bütünlüğüyle Yeni Asya misyonuyla devam ediyor, temsil ediliyor, orada karşılığını buluyor. Daha evvel de ifade etmeye çalıştığım üzere 1950’deki demokrasiye geçiş en şiddetli bir istibdadın barışçı bir şekilde aşılabilmesi, Üstad’ın ve talebelerinin müsbet hareketten asla şaşmadan, ama milletin irşad ve tenviri, Şeyh Said’e gönderdiği mesajda Üstad’ın ifade ettiği üzere; irşad ve tenvirine odaklanan, on yıllar boyunca devam eden hizmet neticesindeki o toplumsal alt yapının hazır hale gelmesinden sonra o demokrasi zaferi tahakkuk etmiş ve tabiî dış yardımı da Cenab-ı Hak eş zamanlı olarak göndermiş… İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni oluşan dünya dengeleri içerisinde Sovyet tehdidi karşısında Türkiye’yi yönetenler zihniyet olarak onlardan çok farklı olmamalarına rağmen Sovyet tehdidinden korunabilmek için Batı’ya NATO’ya müracaat ettiklerinde oradan aldıkları cevap; “Biz tek parti rejimlerini artık kabul etmiyoruz, biz bir demokrasiler ittifakı, blokuyuz, dolayısıyla sizi Sovyet tehdidi karşısında koruma şemsiyesi altına alabilmemiz için çok partili demokrasiye geçmeniz lâzım” şartını dikte etmeleri neticesinde mecburen, istemeye istemeye o gün ülkeyi yönetenler çok partili sisteme geçmek mecburiyetinde kalmışlar. İç dinamikler de Üstad’ın talebelerinin hizmetleriyle tekâmül etmiş, olgunlaşmış. Bunlar birleştiği zaman 14 Mayıs 1950 demokrasi zaferi tahakkuk etmiş. Ama sonraki dönemlerde 1960’da 27 Mayıs, 1971’de 12 Mart, 1980’de 12 Eylül darbeleriyle demokrasi süreçleri hep kesintiye uğratılmış, ama her defasında da yine Nur Talebelerinin gayretleri, Yeni Asya’nın vermiş olduğu mücadelelerle, bu müdahalelerin meydana getirdiği tahribat ve demokrasiyi uğrattıkları kesintilerle mücadele edilmiş ve o tahribatı onarma ve tekrar demokrasiye dönme başarısına erişilmiş.

Yeni Asya 12 Mart’a da karşı çıkmış, onun sıkıntılarını yaşamış. 27 Mayıs’ta yok, ama 27 Mayıs’tan sonra Nur Talebelerinin periyodik neşriyat, yayın çalışmaları da başlamış. Üstad’ın vefatından sonraki yıllarda bu bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış ve Zülfikar, Uhuvvet, İhlâs gazeteleriyle ilk denemeler yapılmış ve 1967’de İttihad kurulmuş, 21 Şubat 1970’de de Yeni Asya günlük gazete olarak çıkmış. Zübeyr Ağabey’in mihmandarlığında, maddî ve manevî rehberliğinde… Yeni Asya kurulduktan hemen hemen bir sene sonra 12 Mart tahakkuk etmiş, ona karşı bir mücadele, bir tavır ortaya konulmuş. Daha sonra 12 Eylül 1980 darbesi olmuş, ona karşı da bir duruş ortaya koymuş Yeni Asya. Çok büyük sıkıntılar da çekmiş. Cemaat olarak da içimize en büyük fitne 12 Eylül’den sonra atılmıştır. En büyük bölünme o zaman gerçekleşmiş. Zaman Yeni Asya’nın haklılığını, o meseledeki duruşunun isabetini ispat etmiş, göstermiştir. Bunlar hep Risale-i Nur’dan alınan o prensiplerin günlük hayata ve neşriyata tatbik edilişinin örnekleridir. 12 Eylül’de toplam 470 gün askerî yönetim tarafından kapatılmış olmamıza rağmen mücadeleyi bırakmamışız. Zaman zaman çok büyük sıkıntılar yaşamışız. Hem ekonomik sıkıntılar, hem diğer sıkıntılar… Ama buna rağmen hiçbir zaman susmamışız. Yeni Asya kapatılmış Yeni Nesil’i çıkarmışız, Yeni Nesil’i kapatmışlar Tasvir’i çıkarmışız, Tasvir’i kapatmışlar tam Hür Yurt’u çıkaracakken insafa gelip bir yıllık kapatma döneminden sonra tekrar Yeni Nesil’i açmışlar, vs… Sonraki dönemlerde 28 Şubat’ta sıkıntı yaşamışız, o günleri birebir yaşayanlardan biriyim ben. 12 Eylül’de Yeni Asya’da daha yeni çalışmaya başlamıştık, ama yine de o Köprü’nün kapatma gerekçesi olarak kullanılan Anayasa’yı eleştiren ekinin hazırlandığı dönemler de yine Köprü dergisinde vazife yapıyorduk. Ama esas birebir yaşadığımız dönem, mücadeleyi verdiğimiz dönem 28 Şubat dönemi oldu. 28 Şubat’ta da 28 Şubat’ın o zamana yayılan müdahalelerine, baskılarına karşı çok esaslı bir mücadele verdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) vardı o zaman ve DGM savcıları gazetemiz hakkında defaatle toplatma kararları verdiler, dâvâlar açtılar… Bilhassa 17 Ağustos Depremi’nden sonra ‘Deprem İlâhî ikazdır’ yorumları yaptığımız için yargılanmayan yazarımız kalmadı. Rahmetli Mehmet Kutlular Ağabey de sırf ondan dolayı 276 gün hapis yattı. Bu verdiğimiz mücadeleler Avrupa Birliği raporlarında kayda geçti. Amerika’nın insan hakları raporlarında kayda geçti ve bütün dünyaya mal oldu. Dünyanın her tarafında duyuldu, konuşuldu. 12 Eylül’ü de o siyasî yasaklar dönemini hatırlayanlar, bizzat yaşayanlar var içimizde ve onlarla bu mücadeleyi verdik. 

Okunma Sayısı: 3078
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı