Mahremiyet kalmamış. Sınırlar oldukça saydam. Ceza sahamıza kadar girdiler. Nereye gidiyoruz Allah’ım…
İnsanların birbirleriyle etkileşim içerisinde olduğu her türlü ortamda mahremiyet söz konusudur. Çünkü insan aynı zamanda sınırlarını korumakla da sorumludur. İnternet teknolojisinde yaşanan Web 2,0 devriminden sonra ortaya çıkan sosyal ağlarla beraber mahremiyet algımız da bir dönüşüm geçirdi. Bu ağlar arasında da görmenin, göstermenin ve gözet-le(n)menin ön planda çıktığı birinci platform Facebook’tur.
İnsan olarak kişisel sınırlarımızı korumamız lazım. Çünkü biz Allah’a karşı hareketlerimizden ve sınırlarımızdan dolayı hesap verecek pozisyondayız. Gerçek hayatta hepimizin diğer insanlara karşı belirlenmiş bir takım sınırları vardır. Ama maalesef bu sınırlarımızı sosyal medyada kaldırıyoruz. Benliklerimizi gönüllü olarak birilerine sunuyoruz. Şimdi basit bir soru soruyorum. Bizler mahremiyetimize Allah bizden istediği için mi dikkat ediyoruz yoksa mahalle baskısından dolayı mı? Eğer Allah’ın koymuş olduğu bir sınırdan dolayı gerçek dünyada mahremiyetimize dikkat edip de sosyal medya da dikkat etmiyorsak o zaman ciddi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız demektir. Çünkü bu durum dolaylı olarak şuna işaret ediyor ki, gerçek hayatta ahlâk ve mahremiyet sınırımızı mahalle baskısı oluşturuyor. Her insan bu soruyu vicdanında seslendirmeli. Eğer birisi sosyal medya denilen ortamda fotoğraf görebiliyorsa, mesaj atabiliyorsa, yorum yapabiliyorsa, beğeniyorsa herhangi bir sınırdan söz edemeyiz demektir. Bu durum modern dünyanın şekillenen bir çeşit iletişim şekli olabilir ama bu bizim dediğimiz gerçekleri yok sayamaz. Beğenmenin arka planını oluşturan bir kod vardır, sembol vardır. Elbette bu durum var olan bütün kullanıcılar için geçerli değil. Ama ne yazık ki bu yerleri farklı amaçlar için kullanan milyonlarca insan var.
Mesela bu durum evli çiftler arasında potansiyel bir huzursuzluk demektir. Nitekim boşanma istatistiklerinin sebeplerinin büyük bir oranını facebook oluşturuyor. 2011 yılında İngiltere’deki Divorce-Online Hukuk sitesinin 5 bin boşanma başvurusu üzerinde yaptığı araştırmaya göre, boşanmaların yüzde 33’ü Facebook yüzünden gerçekleşiyor. Yine Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde düzenlenen “Medya ve Mahremiyetin sınırları” sempozyumunda Türkiye’deki boşanmalar ve sosyal paylaşım sitelerinin evlilikler üzerindeki etkileri anlatıldı. Yapılan araştırmalara yer verilen sempozyumda Türkiye’deki her 5 boşanma davasının 4’ünün sebebi olarak Facebook’un gösterildiği belgelerle açıklandı. Konunun uzmanları sosyal paylaşım sitelerine artan ilginin aldatma dürtüsünü teşvik ettiğini söylemeleri boşuna değil elbet. Ne yazık ki bu oranlar artacaktır. Bunu kestirmek için müneccim olmak gerekmiyor.
Sosyal ağlar mahremiyet sınırlarını zorluyor. Bizler Facebook’un da bir tesettür gerektirdiğini unutuyoruz. Tabi bu tesettür kadın ve erkek için aynı derecede de söz konusu olmalı. Aile saadetini, toplum huzurunu, bireyler ve eşler arasındaki güven meselesi gibi konularda sosyal medya özelde de facebook ortamı, maalesef pek sağlıklı yerler değil.