"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adaletsizliği yenemez miyiz?

Faruk ÇAKIR
30 Aralık 2025, Salı
Tekrarlamakta fayda var, o halde tekrarlayalım: Türkiye vakit geçirmeden ve kesin bir kararlılıkla ‘hak, hukuk ve adalet yolu’nu tercih etmelidir.

Günümüz itibarıyla bu yolun tercih edildiğini söylemek kolay değil. Çünkü pek çok konuda adaletsizlikten yana şikâyet vardır. Ayrıca cezaevlerinde yoğunluk da adalet sisteminin iyi işlemediğini gösteren bir ölçü değil mi? Hem adalet hızlı ve adil tecelli etmiş olsa, devamlı suretle ‘af’ çıkarılıp cezaevlerinin boşaltılması cihetine gidilir miydi?

Doğru olmamasını temenni ederiz ama gazetelere yansıyan bir haberde, “11. Yargı Paketi kapsamında cezaevinden 3 gün önce tahliye olduğu ortaya çıkan bir kişi, birlikte yaşadığı kadını katletti” denilmiş. (nefes.com.tr, 28 Aralık 2025)

Bu demek değil ki bütün tahliyeler haksız yere yapıldı. Fakat ortada ciddi bir sıkıntı olduğu inkâr edilebilir mi? Araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır’ın hukuk sistemiyle ilgili tespitleri dikkat çekici. Özetle şöyle demiş: “Türkiye’de adalet algısı uzun süredir geriliyor. Toplum yaşananları sessizce izlese de belleğine kaydediyor. Pek çok yurttaş artık mahkemeye gitmiyor, hakkını aramıyor. Araştırmalar toplumun en güçlü ortak talebinin hâlâ adalet olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin bugün hâlâ sahip olduğu en geniş toplumsal ortaklık da bu, adalet istiyoruz. 

“Türkiye’de son yirmi beş yılın hikâyesini, her kriz döneminde toplumdan yükselen iki soru özetliyor: ‘Nerede bu devlet?’ ve ‘Nerede bu adalet?’ Bu sorular artık yalnızca siyasetçilerin ya da akademisyenlerin değil, taksi şoföründen ev kadınına, esnaftan memura herkesin günlük konuşmalarının parçası. Sokakta, evde, ekranda dolaşan en yaygın duygu ‘adaletsizlik’. (...) Ama bakış açısı değişse de ortak bir sonuç var. Adalet duygusu eridiğinde yalnızca hukuk değil, toplumun ahlaki normları da çözülüyor. Hukuka güven azaldığında ortak yaşam iradesi de zayıflıyor. (...) Gazetecilik faaliyetlerinin yargı konusu haline gelmesi, toplumun bilgi alma hakkıyla devletin güvenlik politikaları arasındaki sınırları muğlaklaştırdı. Expression Interrupted’ın yayımladığı üç aylık rapora göre yalnızca 2025’in ilk çeyreğinde 90 ayrı davada 157 gazeteci yargılandı, 25 gazeteci tutuklandı, 50 gazeteci gözaltına alındı.

Son birkaç yıldır ise sosyal medya mesajları, sokak röportajları gibi sade yurttaşların günlük görüş ve eleştirilerine açılan davalarla ifade özgürlüğü kısıtlamaları başka bir seviyeye yükseldi. Tüm bu dosyalar, toplum için ifade özgürlüğünün sınırlarının hukuki değil siyasal bir kararla çizildiği duygusunu güçlendirdi. Bu tablo, kamusal alanın yargı üzerinden yeniden kurulduğunun açık bir işaretine dönüştü. Hukuka güven azaldıkça insanlar tanıdık, akraba, hemşeri ve aracı ağlarına yöneliyor. Düzenin güçlü olanı koruyacağına dair inanç, hak aramayı zayıflatıyor. Bugün toplumda adalet duygusu zayıflamış olabilir. Ama tamamen kaybolmuş da değil. Araştırmalar toplumun en güçlü ortak talebinin hâlâ adalet olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin bugün hâlâ sahip olduğu en geniş toplumsal ortaklık da bu, adalet istiyoruz.”

Evet, maden ekseriyet adalet istiyor; o halde hep birlikte ‘adaletsizliği’ yenip keyfiliği mağlup edebiliriz...

Okunma Sayısı: 242
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı