Her imkân ve fırsatta eğitimi daha fazla konuşmamız gerektiğini ifade ederiz.
Bununla birlikte ‘her ile bir üniversite, her ilçeye bir yüksek okul’ sloganıyla çıkılan yolun arzu edilen hedeflere ulaşamadığını da görmek lâzım.
İlkokuldan üniversiteye kadar eğitimin her kademesinde ciddî sıkıntılar yaşandığını herkes görüyor ve biliyor. Dolayısıyla sistemdeki sıkıntılara dikkat çekildiğinde, “Ne yani siz daha fazla üniversite açılmasına karşı mısınız?” anlamına gelen itirazların ileri sürülmesi kökten yanlıştır. Tam aksine “Her ile iki üniversite açılsın” diyebiliriz. Ancak önemli olan üniversite sayısı değil, buradaki eğitimin Türkiye ve dünya şartlarına uyması ve arzu edilen kalitede olmasıdır. Bunu istemek ve arzu etmek yerine, sadece açılan üniversite sayısıyla övünmek milletimize bir şey kazandırır mı?
Her ile ve mümkün olsa her ilçede bir değil, iki üniversite açılsın; ama önce üniversite için gerekli olan altyapı hazırlansın. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şey de, binalar değil; öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması olmalıdır. Yeni binalar yapmak, her türlü teknik ihtiyacı karşılamak bile tek başına bir işe yaramaz. En önemli nokta, bu teknik imkânları kullanacak olan öğretim üyesi ihtiyacının karşılanmasıdır.
Şu tabloyu kim izah edebilir: “Üniversitelere e–kayıtlar başlarken Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tercih kılavuzu verilerine göre 122 devlet üniversitesinden 78’inde 273 bölümde profesör doktor, doçent doktor veya doktor öğretim üyesi bulunmuyor. Akademisyensiz bölümler toplam 14 bin 421 kontenjana sahip. Bu üniversiteler arasında köklü geçmişe sahip Boğaziçi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Marmara Üniversitesi gibi üniversiteler de var. Bunun yanı sıra bin 694 bölümde 5 kişiden az akademisyen bulunurken, bunların 642’sinde 3 akademisyen, 96’sında 2 akademisyen, 24’ünde ise yalnızca 1 akademisyen yer alıyor.” (birgün.net, 17 Ağustos 2019)
Bu tabloyu hangi siyasetçi ya da eğitimci ‘normal’ karşılayabilir? Yeterli sayıda ‘öğretmen’i olmayan bir eğitim sisteminden arzu edilen evsafta öğrenci mezun olabilir mi? Bu hadiseye “Göç yolda düzelir” diye bakmak da kendi ayağına kurşun sıkmaktan farksızdır. Elbette göç yolda düzelir, ama burada ‘göç’ bile yok denilse yeridir.
Çok daha önemli nokta, bu meselenin ciddiye alınmamasıdır. “Evet sıkıntılar var. Bir an önce bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için çalışalım” diyen idareciler dahi yoktur. Onlara sorulsa, “Biz her ile bir üniversite açtık. O halde işimizi yaptık” diye düşünüyorlar. Hayır, hayır, hayır. Öğretmeni olmayan bir okuldan iş beklemek mümkün değil. Bu bakımdan elbette her ile bir değil, ikişer adet üniversite açılsın; ama önce ‘öğretmen’ ihtiyacı karşılansın.
Öğretim üyesi ihtiyaçlarını karşılamadan açılan her üniversite netice olarak ‘diplomalı işsizler’in sayısını arttırmış oluyor. Elbette üniversiteler ‘iş bulma kurumu’ değil. Ancak bir yanda ehil, kalifiye eleman ihtiyacı varken üniversitelerin bu ihtiyacı karşılamıyor olması dikkat çekici değil mi?
Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) ortaya koyduğu rakamlara göre 2019’da 4 kayıtlı işsizden biri üniversite mezunu. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı özellikle son 3 senede 2’ye katlanmış durumda.
Bu netice Türkiye’yi ‘hür, demokrat, büyük ve zengin ülke’ yapar mı?