Türkiye’yi idare edenlerin en dikkat çekici özelliklerinden biri de yaptıkları yanlışlarda gösterdikleri ısrardır. Yaptıkları yanlışları kendilerine hatırlatanları yanlarından uzaklaştırarak; hatalarına bir hata daha katıyorlar ve en sonunda da ortaya çıkan ağır faturayı millete ödetiyorlar.
Yanlış iş yapıp da ikaz sonrası geri adım attıkları pek bir uygulamaları yok. Çünkü şimdiki idareciler her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini düşünen kibirli insanlar. Yanlışta ısrarın en çarpıcı misallerinden biri; devletin işe alımlarda uyguladığı mülakattır. Bu uygulama başladığı ilk günden itibaren haksızlıklara sebep olduğunu aklı başında olan herkes söyledi. Zaten liyakatle değil de ‘mülakat’la işe almak iyi olmuş olsaydı dünyanın başka ülkeleri de bunu yapmaz mıydı? Üstelik bu uygulama o kadar yaygınlaştı ki en ‘küçük’ işlerden en ‘büyük’ işlere kadar en belirleyici kıstas oldu. Tabii ki ortaya çok büyük haksızlıklar çıktı ve neticede idareciler “Mülakattan vazgeçmeyi” seçim vaadi olarak ilan ettiler. Aradan aylar geçti ve bu defa yeniden mülakatı savunur hale geldiler. Güya ‘önemli işler’de mülakatsız alın olmazmış. Biliyorlar ki mülakata göre değil de, liyakate göre işe adam alınırsa kendi taraftarlarını koruyamamış olacaklar. Dolayısı ile mülakatı devam ettirmeyi varlıklarının sebebi olarak gördüler ve yanlışta ısrar konusunda dünya liderliğini kimseye kaptırmamaya kararlı görünüyorlar.
Siyasi ve sosyal konularda yanlışlarda ısrar ettikleri gibi, ekonomik konularda da yanlışta ısrar etmekten zevk alıyorlar. Bu noktada en çarpıcı örnek de Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasıdır. Bu uygulama başladığı ilk günden itibaren Türkiye’ye ağır faturalara ödeteceğini işin ehli olanlar yüz defa, belki bin defa ifade ettiler. Ama ‘yanlışta ısrar liderleri’ bu ikazları dinlemedi ve KKM uygulaması devam etti. Aradan aylar geçip de ‘duvara’ toslanacağı iyice ortaya çıkınca bu defa KKM’den geri adım atmanın sinyallerini vermeye başladılar. Peki maden geri adım atılacaktı niçin yanlışta bu kadar ısrar edildi? Hiç mi düşünüp özür dilemeyi aklınıza getirmezsiniz?
Belki de yanlışlardan en büyüğü, hukuk sahasında yapılan yanlışlardır. Bir defa “birinin hatasıyla başkasını suçlamak” bunlar için neredeyse anayasanın değişmez maddesi halini aldı. Annesi babası sebebiyle çocukları, ya da çocukları sebebiyle anne ve babaları suçlu ilan etmediler mi? Daha da ileri giderek akrabalık bağı olanları toplan mahkum etmediler mi? Bu noktada sadece bir misal olsa bile bunların hata içinde hata yaptığına delil olur.
Velhasıl, bu idareciler hem yanlış yapıyor hem de yaptıkları yanlışları hatırlatanlara rağmen yanlışta ısrar ediyorlar. Yanlışta ısrarcıları Allah’a havale edelim...