İslâm’dan önce Arab-ı baide veya Arab-ı aribe döneminde Mü’temir veya Mucib diye adlandırıldığı rivayet edilen bu aya, Müslümanlar; “Hürmet” edilen anlamında Muharrem adını vermişlerdir.
Peygamberimiz (asm), “Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi de Cumadır” buyurmuştur. (Deylemi)
Hicret, Kerbelâ, Hz. Nuh (as) tufandan sonra gemisinin karaya (Cudi Dağı) çıktığı, Firavunun denizde boğulduğu…
Önemli olayların yaşandığı Muharrem ayına Allah’ın da ayı denilmektedir.
Sözlükte “haram kılınan, yasaklanan; kutsal olan, saygı duyulan” anlamındaki Muharrem, savaşmanın haram kabul edildiği; Zilkade, Zilhicce, Recep ayları ile beraber Muharrem de bu dört aydan biridir.
Yüce Allah, “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yerleri yarattığı günkü yazısında, Allah’ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin…” (Tevde 36. âyet)
Peygamberimiz (asm): “Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allahu Teâlâ’nın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.” (Müslim, İbni Mace, Ebu Davud…)
Muharrem; çoğunluğa, otoriteye, gelenek ve göreneğe karşı Hakk’a teslim ve batıldan kaçışın en fazla yaşandığı aydır.
Hz. Nuh (as) beş yüz elli yıllık tebliğ görevini yapmış maalesef büyük çoğunluk ona icabet etmemişti. O ve ona inanan azınlık bir kesim ise Allah’a teslim olmuş, bütün engelleme ve alaylara rağmen gemiyi inşa etmişlerdi.
Hak hep galip, batıl mağlûp olmaya mahkûm olma kaidesiyle; sistem ve onunla beraber olanlar sistemleriyle beraber yok olurken Allah’a güvenen Hz. Nuh (as) ve gemisine binenler selâmete çıkmışlardır.
Mekke, yeryüzünde sınırları Cebrail (as) tarafında belirlenen tek şehirdir. Bu ay gibi harem yanı hürmete lâyık, peygamberlerin şehri, Kâbe’nin bulunduğu müstesna bir beldedir.
İlk vahyin indiği ve İslâm güneşinin doğduğu bu belde; Âlemlere rahmet olarak gönderilene karşı şiddetli direniş göstermiş, ata ocağında yaşanamaz bir hal almıştı. O (asm) bedduâ etme yerine bu beldeyi terk etmeyi seçmişti. Sahabelerini daha emin olan “Yesrib”e (Medine) gönderdikten sonra, kendisi ve sadık dostu ile beraber O da (asm) hicret etmişti. İşte bu hicret Muharrem ayının ilk günü idi. Müslümanlar da kendilerine bu müstesna olayı yeni bir takvim kabul etmiş ve Hicrî takvimi olarak adlandırmışlardır.
İslâm’dan önce de önemli kabul edilen Muharrem ayının onuncu yani AŞURE Günü bizim için Hz. Hüseyin ve ailesinin yani Ehl-i Beyt’in şehadeti olması münasebetiyle matem günüdür.
Peygamberimiz (asm) Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşure Günü’nde oruç tuttuklarını görmüş ve “Bu gün niçin oruç tutuyorsunuz?” sorduğunda Yahudiler “Bu hayırlı bir gündür. Allah, o günde Ben’i İsrail’i düşmanlardan kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Musa o gün oruç tuttu.” dediler.
Peygamberimiz (asm): “Ben Musa’ya sizden daha lâyığım (yakınım)” o gün oruç tuttu ve Müslümanların da oruç tutmalarını tavsiye etti. (Buhari, Müslim)