"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Amerika’dan gelen düşündürücü mektup

Feyzullah ERGÜN
02 Şubat 2022, Çarşamba
Uzun süreden beri haberleştiğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan ve adının yazılmayacağı için sevinecek olan, genç bir okuyucumuz; bitkilerle sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisi konularını içine alan, geniş kapsamlı düşüncelerini bize aktararak, bu konuda fikrimizi sormakta ve yapılabilecek faaliyetlerden bazı ipuçları vererek, faydalı çözümler üretebilmeyi teklif etmektedir.

Gelen mektubun önemli bölümünü takdim ediyoruz.

“Hocam; modern araştırmalarda bir bitkinin içinde faydalı bir etken madde bulunduğunda genellikle bunu ayrıştırıp, saflaştırma yoluna gidiliyor. Bitkilerdeki diğer zarar verebilecek şeylerin önüne geçmek için de yapılıyor bu.

“Ama klâsik tıpta bir bitkinin bünyede oluşturacağı etki gene başka bir bitkiyle karışım oluşturup, engelleniyor. Hem de etkisi arttırılmış oluyor. O yüzden daha çok ilâç tarifleri bu yönde gibi sanki. Yani meseleyi incir ve zeytinin aynı âyette beraber geçmesine kadar götürme bile olabilir. Bir de Bişr bin Haris’in, Tabip Abdurrahman ile konuşmasında vardı galiba böyle tarifler. Ne dersiniz?

“O zaman hastalık tariflerini ve modern laboratuvarları, bu temelden yeniden yorumlamak, işi tekrar ele almak gerekir. Çünkü, bir hastalık çoğu zaman tek bir organla ilgili olmuyor. Bir bitkideki muhtevaların sayısı ve oranı, bize hastalığı anlamaya da yardımcı olabilir. Madem her ikisini de, YARATAN AYNI ZAT. Çünkü, şu anda tıpta branşlaşmadan dolayı, meseleler kısır döngüye girmiş sanki. Ben hep merak ederdim; çayda da kafein var kahvede de. Ama neden ikisinin etkisi vücutta farklı diye. Kafamda böyle bir şey şekillenmeye başladı.

“Ama güzel de bir keşif alanı olur. Size danışmak istedim.

“Bu konu, başka bir şey okurken dikkatimi çekmişti. Tabiî olup da, uyuşturucu olarak kullanılan maddeler, aslında damıtılmadan, bitki bütün olarak alındığında, çok faydalıymış. Ama alıp, damıtılarak 1 ton bitkiden 1 kilo etken madde olunca uyuşturucu ve zararlı oluyormuş. Bir de o etken maddenin, gene başka bitkilerle bir düzene sokulması meselesi var. Yani, iki uçlu karışımlar. Ama asla DÜZENİ BOZMAMAK veya YIKICI MÜDAHALE olmamalıdır.“

İnsan sağlığına bilimsel destek ve geniş halk topluluklarına faydalı olacak böyle bir faaliyetin, Türkiye ekonomisine de sağlayacağı desteğin, umulanın çok üzerinde olacağı açıktır. Dağ, ova ve yaylalarımızda bulunan, yüksek sayıdaki bitki örtüsü çeşitlerinin, bilimsel ölçülerle tesbit edildikten sonra, FİTOTERAPİ (bitkilerle tedavi) alanında değerlendirilmesi gerçekleştirildiğinde, buna paralel olarak taşradaki işsizlik problemine az da olsa, bir çözüm ve ailelerin bütçelerine de, sermayesiz bir katkı sağlayacaktır.

Tıbbî bitkilerin sağlık alanında kullanılmaları, insanlık tarihi kadar eskidir. Şifalı bitkilerden, çeşitli metotlar uygulanarak günümüz ilâç endüstrisinde de, çok geniş ölçülerde faydalanılmaktadır. Sağlığa destek veren bitkiler yönünden, Türkiye coğrafyası bitki çeşitliliği ve sayısı bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. 

“Türkiye’de 12.000 dolayında bitki türü vardır; bunların 3900’dan fazlası sadece ülkemizde yetişmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO-DSÖ) tarafından 21.000 bitki türü ilâç hazırlamak için uygun bulunmuş, dünya nüfusunun % 70’nin bitkisel tıbbî maddeleri kullandığı ifade edilmiştir.” 1

Bu pencereden bakıldığında Türkiye coğrafyası, fitoterapi faaliyetleri için ham madde olarak işlenebilecek tıbbî bitkiler hazinesidir. Yer üstünde bekleyen ve yeterince değerlendirilemeyen bu hazinelerin, bilimsel kurallar çerçevesinde araştırılarak değerlendirilmesiyle, en değerli yeraltı kaynaklarından daha önemli olacakları görülecektir. 

Türkiye’den tonlarla ihracatı yapılan bu bitkiler, işlenerek ilâç haline getirildikten sonra, insan sağlığı hizmetlerine miligram hesaplarıyla ambalajlanarak, sunulmaktadır. 

Bu konu ile ilgili gözlemlediğimiz bir örneği, dikkatli nazarlarınıza takdim ediyorum. Parklarda ve yol kenarlarında sık rastlanan at kestanesi ağaçlarının çiçek ve meyveleri yerlere dökülerek, heba olmaktadır. 

Temizlik görevlilerince, bunlar toplanarak atık madde olarak işlenmek üzere, ortadan kaldırılmaktadır. Oysa, aynı at kestaneleri Almanya’da, ilâç laboratuvarlarında işlenerek içlerinde bulunan analjezik maddenin etkisiyle, çok rahatlatıcı ağrı kesici pomat çeşitleri elde edilmektedir. Bu çalışmalar sonucunda insan vücudu, kimyasal maddelerin yoğunluğundan korunmuş olmaktadır. Bunun gibi, binlerce şifalı bitki, bilimin yol göstermesiyle işlenerek, ülke ekonomisine vereceği destek ve insanlığa sağlayacağı faydalar, bize bu nimetleri rahmetiyle gönderen Zât-ı Zülcelâl’e (cc) hamd ve şükürlerimizi arttırmaya da vesile olacaktır.

Fitoterapi alanında, hayırlı ve verimli girişimlerde bulunmak düşüncesinde olanların, iyi bir organizasyonla bir araya gelmelerinden, faydalı ve bereketli sonuçların elde edileceği, Rahmet-i İlâhiye’den beklenebilecektir. Zira, hayatî önemdeki bu konunun çalışılmasını, küçük çaplı faaliyetlere terk ederek, önem verilmemesinin maddî manevî kayıpları büyük olacaktır. Bu çalışmalar çerçevesinde de, İsm-i Şâfî’nin tecellisine medâr ve hizmetkâr olunabilecek bu faaliyetin yürütülmesi, Rezzak ve Şâfî isimlerinin zikrini de, arttıracaktır. Azmedilirse neden olmasın.

SAĞLICAKLA KALIN.

Kaynak:

1) Prof. Dr. Sezai KAYA, Tıbbî Botanik ve Tıbbî Bitkiler, s. 2, Medisan Yayınları 2013.

Okunma Sayısı: 2477
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • selma

    2.2.2022 12:37:25

    Çok önemli konular ve tespitler.Ama ne yazık ki verimli tarım arazilerini korumak,tarımı teşvik etmek bir yana,yapılaşmaya açılıyorlar, hatta sanayileşme teşvik ediliyor. İnsanların göç etmesini önlemek için ,bulundukları şehirlere yatırım yapılıp işsizliğe çare aranacağına, hep aynı şehirlerde (verimli tarım arazileri üzerinde) sanayi teşvik ediliyor.Adeta göçe zemin hazırlanıyor.Diğer küçük şehirler daha da boşalırken, göç alan şehirler daha da büyüyor .Trafiğiyle, gürültüsüyle,kirli havasıyla, zaman kayıplarıyla, pahalılığıyla büyük şehirlerde yaşamak işkenceye dönüşüyor. Misal ; BURSA !!!! Şu anda, Yeşil Bursa ünvanlı şehirden eser yok.Bir zamanlar şeftali bahçelerinin olduğu Bursa Ovası'nda yeşilin yerini beton yığınları aldı. Aynı durum Karacabey Ovası'na da yapılmak isteniyor. Tarım değil sanayi teşvik ediliyor.Yerleşim yerlerinin, betonlaşmanın önü açılıyor.Sanki bir el özellikle bunun için çalışıyor . Düşünmeye ve araştırmaya değer.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı