"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asrın Tabibinden Kur'ani Reçeteler

26 Kasım 2019, Salı
Konya'da yapılan Risale-i Nur ve Tıp Kongresi'nde,çağımız insanının manevî ve maddî hastalıklarına Kur'an ve sünnet ışığında teşhis koyup tedavi çarelerini gösteren çok önemli mesajlar verildi.

Haber: Kübra ÖRNEK- Lütfiye KEF - Fotoğraf: Erhan AKKAYA - Murat SAYAN

1. Masa: Risale-i Nur Ruh Sağlığı

l İnsanın ayrılık, musibet, hastalık ve diğer olumsuz hadiselerden dolayı elem ve karamsarlık girdabına düşmemesi imani bir bakış açısıyla mümkün. Bu zamanda kişinin sağlıklı bir nazar kazanmasının en müessir bir vesilesi Risale-i Nur’dur.

2. Masa: Risale-i Nur ve Beden Sağlığı

l Sağlıklı bir hayat, dengeli ve düzenli bir beslenme ihtiva eden Sünnet-i Seniyye prensiplerine riayetle mümkündür.  lModern ve geleneksel tıp birbirinin alternatifi değildir. Şifa nerede ise aranıp bulunmalı. Helal beslenme esastır. 

3. Masa: Risale-i Nur ve Hekimlik

l Günümüzde gittikçe artan otoimmun hastalıklar, vücut savunma sisteminin kendi  dokusunu tahrip etmesidir. Bu durumun sosyal hayattaki karşılığı, toplumda tenkit ve gıybetin yaygınlaşmasıdır. Bu ise toplum bütünlüğü ve biz olma bilincinin temelleri olan uhuvvet ve kardeşliği bozmaktadır.

4. Masa: İman Hakikatleri ve Tıp

l İman, ebedî mutluluğu kazanmanın birinci yolu ve anahtarı; maddî ve manevî hastalıklara şifa ve ilaçtır. İman ilacının etkisi farzları yerine getirmekle olur.  lŞükür sağlık nimetini ziyadeleştirdiği gibi, şekva da hastalık musibetini arttırır. l Yalnızlık duygusunun ilacı iman, dua ve tevekküldür. 

5. Masa: Risale-i Nur ve Yaratılış

l Müfredat, herşeyin Allah’ın sanat eseri olduğunu gösterir bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmelidir.  

l Risale-i Nur'un yaratılış hakikatine bakışı, bilim ve sanat dili kullanılarak toplumun geneline aktarılmalı. Gençliğin imanını tehdit eden ateizm veya deizm gibi manevî hastalıkların tedavisi böyle mümkündür.

6. Masa: Ruh ve Beden Sağlığı

l Tıbbın dar bir alana hapsettiği hayat algısını doğum ve ölümün ötesine taşıyan Said Nursî, tıp ilmini insanın kendisini daha yakından tanıyabilmesi için bir vesile kılmıştır. l İnsanın ruh dünyasını bütün teferruatıyla ele alan Bediüzzaman’ın her bir eseri bir terapi odası niteliğindedir.

***

İstibdat kanser gibi

Hastalıkların sosyal uzantısından bahsederek kanser hücresini analiz eden Prof. Dr. Ömer Önbaş,  “Risale-i Nur’da istibadadın geçtiği şu cümleler, bizim bu konuyu çalışmamıza vesile oldu: “Ağaları ve büyükleri, omuzlarına biner tâ yalnız görünsün, onların etlerinden yer, tâ büyüsün” diyerek, istibdatı kanser hücrelerine benzetti.

Risale-i Nur Enstitüsü ve Yeni Asya Konya Temsilciliği tarafından düzenlenen Risale-i Nur ve Tıp Kongresi Konya Dedeman Otel’de gerçekleşti. 

Kur’an tilavetiyle başlayan program Yeni Asya Konya Temsilciliği adına Said Çamkerten ve Yeni Asya Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Atik’in giriş konuşmalarıyla devam etti.

Yönetim Kurulu Başkanımız İzzet Atik davetlilere hitap etti.

Genel gayesi mevcudatı mana-i harfi nazarıyla değerlendirmek olan kongrenin açılış konuşmasını Risale-i Nur Enstitüsü sekreteri Ahmet Dursun yaptı. Dursun konuşmasında Risale-i Nur’un bütüncül bir yaklaşımla sağlık bilimlerine bakış açısını ortaya koymak ve insanın mahiyetiyle ilgili şifrelerin çözülmesine katkıda bulunmanın kongrenin en önemli amaçlarından olduğunu belirtti.

Allah’ın Şafi ismine dayanan bir ilim olarak tıp, “Risale-i Nur ve Tıp” ana başlığı ile 6 masada konuşularak sonuç bildirileri hazırlandı. Programın ilk aşamasında oturum sözcüleri tarafından sonuç bildirileri okundu. Okunan deklarasyon maddeleri büyük alkış topladı.

Yoğun ilgiyle takip edilen programın ikinci aşaması ise “Söz Asrın Tabibinde” başlıklı panel ile devam etti. Panel yöneticisi Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Polat oldu. Panelistler ise Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Sedat Koçak, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Ömer Önbaş,Dr Senai Demirci oldu.

“Kanser ihtisaslaşmayı sona erdiren bir bölünme”

Panelin en dikkat çeken konuşmalarından birini Prof. Dr. Ömer Önbaş yaptı. Hastalıkların sosyal uzantısından bahsederek hazırladığı sunumu anlatan Prof. Dr. Ömer Önbaş, şöyle konuştu:

“Cenab-ı Hak, her şeyi birden bir çekirdekten, bir hücreden yaratıyor. Bu kainatı da hakikat-i Muhammediye (asm)’den yaratıyor. Bir hayvanın yaratılmasını anlatan bir filmi, iki dakikalık bu sunuya indirdik. Tek bir hücre bölünme başlıyor. Haftalar süren bir program.  Kur’an buna  adı anılmaya değmez bir şey diyor. Bu bölünme bir tanzimle devam ediyor. Ve artık göç başlıyor. Yani hücreler ihtisaslaşmaya gidiyorlar. Bu dıştan gördüğümüz bir durum. Bir çekirdekten, hayvanın yaratılmasını görüyoruz. Aynı şekilde buna mitoz bölünme de deniyor. Bir ihtisaslaşma yok.” Kanserin  ihtisaslaşmayı sona erdiren bir bölünme olduğunu söyleyen Prof. Dr. Önbaş, konuşmasın devam ediyor: “ O yüzden bu görüntüler çok kıymetli. Belli bir yoğunluğa ulaşınca, bir hamur kıvamına gelince artık yoğrulma başlıyor. İçeriye doğru bir yoğrulma var. Ve Kur’an’ın ifadesiyle bir maslahat gözetiliyor, bir intizam veriliyor, bir ilimle hikmetle iradeyle ihtiyarla yapılıyor. Derken, bir emir gelecek ve kalp atmaya başlayacak. Burada küçücük tomurcuklar şeklinde uzuvların başlangıçları gözüküyor. Ve kalp emri geldi, göz yapılıyor. Artık hadsiz bir kudret, muhit bir ilim, nihayetsiz bir hikmet sahibinden başka kimin haddi var ki, bu hadsiz derece harika olan şu idareye karışsın.”

“Dinsiz felsefenin gözü görmüyor”

“Risale-i Nur’da diyor ki:  ‘Hiç mümkün müdür ki, kör kuvvet, sağır tabiat, serseri tesadüf, camid, cahil, aciz esbab müdahele edebilsin?’ Ve ekliyor, ‘Basar (göz) sanatkarlı şeyleri görüp de, basiret (anlayış) Sani’yi görmezse çok garip  ve pek çirkin düşer.’ Ve vakti geliyor artık kemale erdi ve başka bir alana hayatını devam ettirmek üzere vazifelendiriliyor. İnsan bunu kütüphaneler, internet dolusu  bilgiler  ve büyük deneylerle izliyor. Ve bakıyor “ne ve nasıl” üzerine inceliyor. Oysa ki insan ne ve nasıl üzerine kodlanmamış. Yani size bir mektup geldiği zaman yalnızca kağıdının kalitesine veya zarfın durumuna bakmıyorsunuz. Bunun ötesinde kelimeleriniz var sorularınız var. O da “Kim ve niçin” sorusu. İşte bu sorular günümüz ilminde ihmal ediliyor. Kur’an bu şekilde bakarak “Ne suretle Allah’ı inkar ediyorsunuz? Halbuki sizin hayatınız yoktu, O size hayatı verdi. Sonra sizi öldürecektir, sonra yine hayat verecektir, sonra ona rücu edip gideceksiniz” hakikatini anlatıyor. Risale-i Nur’da bu şaşkınlık ifade edilen bir kelimeyle kullanılıyor. “Feyâ sübhânallah! Şu kâinatta zerreden şemse kadar bütün mevcudât, taayyünâtlarıyla, intizamâtıyla, hikmetleriyle, mîzanlarıyla Sâniin ihtiyârını gösterdikleri halde, şu kör olası felsefenin gözü görmüyor!” Yani bu kadar güzel çalışmaları, dinsiz felsefe kendine kullanıyor. 

Kanser hücrelerinin analizi

Kanser, vücut hücrelerinin kontrolsüz büyümesi. Dışarıdan gelen bir şey değil. Normal hücreler belli bir nizam altında intizam ile dizilmiş. Her biri bir alanda görev yapıyor. Kanser hücreleri kural tanımayarak hızla çoğalıp bölünüyorlar. İçinde enerji üretecek ihtisas alanı oluşmadığı için sürekli hazıra talipler yani tüketiciler. Onun için şeker isterler. Normalde vücudumuz sürekli bölünüyor ve kanser hücresine ulaşıyor. Ama Cenab-ı Hak, bir kontrol mekanizması bekçileri yaratmış. Bu savunma hücrelerimiz, daha kanser hastalığı oluşmadan onları imha ediyorlar. Ama kanser hücresi bazen bağışıklık sistemimizi sersemletecek bir madde salgılıyor. Yani kendinin düşman olduğunu sezdirtmiyor. Normal hücrenin içinde bir santral varken, kanser hücresi içinde kocaman bir çekirdek yalnızca yiyen ve bölünen hücreler haline geliyorlar.  Kanser önce mevcut şekerlerin depolarını tüketiyor. Sonra aç gözlülüğünden dolayı artık vücudun yapıtaşlarını eritiyor ve  kansere yediriyor.  Risale-i Nur’da istibadadın geçtiği şu cümleler, bizim bu konuyu çalışmamıza vesile oldu: ‘Ağaları ve büyükleri, omuzlarına biner tâ yalnız görünsün, onların etlerinden yer, tâ büyüsün.’ Tıpkı kanser hücresinden yiyip bitirmesi gibi, istibdadın anlatıldığı bölümlerde bu hakikat geçiyor.”

“Asıl şifa anlam aramakta”

Panelistlerden Dr. Senai Demirci de konuşmasında, Tıbb-ı Nebevi’ye değinerek, “Tıbb-ı Nebe-viyi biz eğer hacamat, çörekotu, vs üsluplar olarak anlarsak Peygamberimizin (asm) tababetini sınırlandırmış oluruz” dedi, Tıbb-ı Nebevi’nin ikra ile başladığını söyleyen  Dr. Demirci, “Bediüzzaman Said Nursi’nin Eyüb Aleyhisselam’ı anlattığı 2. Lema bize şunu öğretir; hasta  olabilirsiniz sorun değil. Ölebilirsiniz, Hz Yunus gibi kuyuya da düşebilirsiniz. Eğer anlam verebiliyorsanız sorun değil. Anlam bizim biricik şifamızdır. O yüzden ‘İkra’ oku  demektir, ama asıl manası anlam arayan olmaktır. Anlam aramak, anlam bulmak Said Nursi’nin birinci önceliğidir. Çünkü Kur’an’ın önceliği budur. Anlam arayan olmak gerçek tababettir” cümlelerini kurdu.

“Hekim, hikmet sahibi olmalıdır”

Hekim ve hikmet meseline değinerek, hikmetin çok kıymetli bir hazine olduğunu anlatan Prof. Dr. Sedat Koçak,şöyle konuştu: “Hekim, tabip ve doktor tabirleri, güncel hayatta sıkça kullandığımız tabirlerdir.Güncel olarak genelde doktor tabiri kullanılır ama yeri geldiğinde tabip de, hekim de kullanırız. Daha eskiyi çağrıştıran hekim tabiri, hikmetle özdeştirilir. Zaten hekim kelimesi, Arapça Hakim kelimesinden gelmiştir. Hem mesleki, hem manası itibariyle bünyesinde hikmeti barındırır. Fakültenin akademik yıl açılışlarında, mezuniyet törenlerinde, tıp bayramlarında hep şu dile getirilir: ‘Hekim hikmet sahibi olmalıdır.’ Evet doğru ama cevabı verilmeyen bir soru var. Hekim, bu hikmet dersini nereden alacak? Peki hekimin hikmet sahibi olmasını gerektirecek ders, öğreti, yaklaşım nerede var? Hocalarımız bize hikmet dersi verdi mi? Belki istisnai uygulamalar olabilir ama umumi bakış açısıyle değerlendirdiğimizde böyle bir şey görmüyoruz.  Madem modern tıp bize bu dersi vermiyor, öyleyse biz bunu bulmanın çaresini arayacağız. Hikmet, etimolojik izahıyla kötülüğün engellenmesi iyiliğin elde edilmesi. Bediüzzaman, bu tarifiyle diğer alimlerin yaptığı tarifleri kuşatıcı ve kapsayıcı olduğunu görüyoruz. Çünkü hakkı hak bilmek akılla, şuurla, ilimle olur; bu da maddi, felsefi, nursuz ve ruhsuz ilimlerle değil, Kur’an-ı Hakim’in yüksek marifetini elde etmekle olur.”

***

Asrın Tabibinden Kur’anî reçeteler

Konya’da düzenlenen “Risale-i Nur ve Tıp” kongresinde hazırlanan deklarasyon maddeleri, çağımızın hastalıklarına Kur’an eczanesinden çözümler sundu.

1.MASA: RİSALE-İ NUR VE RUH SAĞLIĞI

Katılımcılar:

Prof. Dr. Nurettin Abut  (Oturum Bşk) • Sabahattin Yaşar  (Sekreter) • Dr. Şemsettin Kurtulmuşlar • Dr. Muhtar Özsoy • Dr. Şadi Sevinç • Dr. Enes Uyar • Dr. İsmail Ünal • Dr. Mustafa Aydın • Dr. Hamza Ulu • Halit Erdoğan • Osman Nuri Özdemir

Sunan: Dr. İsmail Ünal

- İnsanın beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemlidir. Ruhen sıhhatli olmanın yolu, sünnet-i seniyye düsturlarına riayet etmektir. Böylece haddi vasatı ihtiyar eden bir insan ruhen, aklen, bedenen ve sosyal yönden tam bir sağlık halindedir.

- Tıpta, ruh ve beden sağlığını koruyucu ve tedavi edici olarak istifade edilen müzik konusunda Risale-i Nurlar, Kur’ani ölçülerle sınırları ortaya koymuş, akıl ve gönüllere ferahlık vermiştir.

- Günümüzde psikoloji alanında önemli bir yere sahip olan telkin, sosyal medya ve gelişen iletişim vasıtalarıyla hızla yaygınlaşmaktadır. ‘Sen istersen her şey olur’ gibi ben-merkezci ifadeler yerine, Risale-i Nur kişiye,onu yaratıcıdan koparmadan pozitif telkin vermektedir. Risale-i Nur bu telkinleri uygularken insanın bilinçaltına hitap eden hikayeleme tekniği ile durumun kalıcı olmasını sağlamaktadır.

- Asrımızın manevi problemlerine psikolojik reçeteler sunan Bediüzzaman, Risale-i Nurlarda kimsin, necisin nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun, bu dünyada vazifen nedir gibi soruların cevabını vererek, insana kendisi ve diğer varlıkların gerçek mahiyetlerini anlatmakta ve insanın aklına gelen şüpheleri, kaygıları, korkuları, olumsuz düşünceleri söndürerek ruh sağlığı açısından kişinin kendini koruma yollarını göstermektedir.

- Modern tıp ile geleneksel ve tamamlayıcı tıp birbirine alternatif olmayıp yeni bir bakışla sentezlenmelidir. Seslerin ve manaların madde üzerindeki etkilerinin incelenmesi gelişerek devam etmektedir. Kur’an harfleri ile maneviyat maddiyata tesir eder. Dualar, bu yönüyle manevi tedavide kullanılabilir. Bu bağlamda Risale-i Nur’da da huruf-u mukattanın okunma ve yazılmasının ruh ve beden sağlığına etkileri olacağı ifade edilmektedir.

- Bediüzzaman’a göre,zaman cemaat zamanı olduğundan bir şahs-ı manevinin içinde olmak insanı çağımızın ruhsal problemleri olan yalnızlık girdabından, bencillikten, asosyallikten ve amaçsızlıktan muhafaza eder. 

2. MASA: RİSALE-İ NUR VE BEDEN SAĞLIĞI

Katılımcılar:

•Prof.  Dr. Hakkı Polat (Oturum Bşk) •Doç. Dr. M. Tuğrul Yılmaz (Sekreter) •Prof. Dr Müslüm Yurtçu •Ali İhsan Azılı (Sekreter) •Dr. Faruk Aksu •Dr. Hasan Doğan •Feyzullah Ergün •Mehmet Pekel •Ferdi Alagöz •Hayati Binler •Muhammet Emin Yurtçu •Abdulkadir Deyapoğlu

Sunan: Doç. Dr. M. Tuğrul Yılmaz

- Tıp bir fendir, hem bir san’attır. Onun da nihayeti ve hakikati Hakîm-i Mutlak’ın Şâfi ismine dayanıp, eczahane-i kübrası olan rû-yi zeminde Rahîmâne cilvelerini, edviyelerde görmekle, tıp, kemâlâtını bulur, bununla da en müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. 

- Sağlıklı bir hayat, dengeli ve düzenli bir beslenme ihtiva eden Sünnet-i seniyye prensiplerine riayet etmekle mümkündür. Hadis-i Şerif’in ifadesiyle “Sizin Allah’a en sevimli olanınız az yiyen az içen ve bedence hafif olanınızdır.

- Modern Tıp ve Geleneksel Tıp birbirinin alternatifi değildir. Şifa nerede ise aranıp bulunmalıdır. Helal ve tayyip beslenme esastır. Az yemek ve oruç beden ve ruh sağlığının kaynağıdır ve fıtrata en uygun olanıdır. Haramın mukaddemesi haramdır. Helali aramak cihad-ı manevidir.

- İnsanın dünyaya açılan kapısı göz, kulak gibi duyu organlarıdır. İşitmek, görmek, koklamak aynı zamanda bir gıdadır. Azalarla işlenen günahlar ruh ve beden sağlığımızı bozmaktadır.

- Sağlıklı olmak; ruh, beden ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Materyalist fen ve felsefeden gelen bakış açısı, ruhu aç bırakarak ruh ve beden sağlığını bozmaktadır. Bundan dolayı sebebi belirlenemeyen beden hastalıkları ortaya çıkmaktadır. Tedavisi imani bir bakış açısı ile mümkündür.

- Bediüzzaman “göz, kalbin ayinesidir”demektedir. Günümüzde kalp hastalığı başta olmak üzere birçok hastalık gözden teşhis edilebilmektedir. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır.

3. MASA: RİSALE-İ NUR VE HEKİMLİK

Katılımcılar: 

• Prof. Dr. Sedat Koçak (Oturum Bşk) • Dr. Aytekin Coşkun (Sekreter) • Prof. Dr. Ömer Önbaş • Prof. Dr. İlker Çamkerten • Dr. Senai Demirci • Dr. Ramazan Danışman • Dr. Celal Ayral • Dr. Mehmet Tayyip Aslan • Dr. Mustafa Gönüllü • Dr. Muhammed Yasin Özer

Sunan: Dr. Aytekin Coşkun

- Risale-i Nur’a göre hayata hizmetin en kıymetlisi, fani hayata baki hayatı netice verecek şekilde çalışmaktır. Hekim insanlığın maddi ve manevi hastalıklarına Kur’an eczanesinden reçeteler sunar. Bu anlayışla görev yapanfertlerde manevi bir hekim kimliği taşır.

- Tıp bir fendir, hem bir sanattır. Her ilmin bir kemali olduğu gibi tıbbın da nihayeti ve hakikati Şafi ismine dayanır. 

- İnsan bedeni Cenab-ı Hakk’ın antika bir sanatı ve kudsi bir yapıdır. Kainatın küçük bir numunesidir. Hekim şefkat ve sanatı ile hastalıklara ve hastaya yaklaşmalı, bedene karşı hürmetkar olmalı, muhatabına göre sanatını icra etmelidir. 

- Günümüzde gittikçe artan otoimmun hastalıklar, vücut savunma sisteminin kendi  dokusunutahrip etmesidir. Bu durumun sosyal hayattaki karşılığı, toplumda tenkit ve gıybetin yaygınlaşmasıdır. Bu ise toplum bütünlüğü ve biz olma bilincinin temelleri olan uhuvvet ve kardeşliği bozmaktadır.

- Uhuvveti korumanın yöntemi, vücuttaki kompanzasyon (telafi) sistemi örneği gibi“Nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü diğer gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalp ruhun ayıbını görmez, belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder.” düsturu ile hareket etmek ve bunu sosyal hayata tatbik etmektir. 

- Risale-i Nur vücuda sıhhattır. Kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i şeheviyenin orta yolunu her daim tavsiye eder. İfrat ve tefritten uzak tutarak maraz ve hastalıkların bünyeye yerleşmesinin önüne geçer. Sıhhat ve istikamet üzere bir ömrü temin eder.

4. MASA: İMAN HAKİKATLERİ VE TIP

Katılımcılar:

•Prof. Dr. Hüdai İpek • Doç. Dr. Hakan Murat Aslan (Sekreter) • Dr. Cafer Kaysıcı (Sekreter) • Prof. Dr. Emrullah Sağun • Prof. Dr. İlker Çamkerten • Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç • Doç. Dr. Hasan Baki Altınsoy • Dr. Ragıp Doğan • Dr. Mustafa Yavuz • Dr. Hüseyin Said Ulu • Dr. Hasan Tollu • Osman Erkut

Sunan: Dr. Ragıp Doğan

- İman, ebedi mutluluğu kazanmanın birinci yolu ve anahtarı olduğu gibi maddi ve manevi hastalıklara bir şifadır, bir ilaçtır. İman ilacının etkisi de farzları yerine getirmekle olur. 

- İman zafiyetinin tabii neticesi olan vehmi hastalıklar, korku ve şüpheyle ziyadeleşip, hakiki hastalıklara dönüşebilir.

- Şükür sağlık nimetini ziyadeleştirdiği gibi, şekva da hastalık musibetini arttırır. 

- Yalnızlık duygusunun ilacı iman, dua ve tevekküldür.

- Mü’min için hastalıklar; insana aczini, zaafını hissettirdiğinden halis, riyasız,  manevi bir ibadettir. İman nimeti ile hastalık da hoştur, ihtiyarlık da hoştur vefat da hoştur. 

- İnsandaki hastalık derecesindeki evham, merhametli hekimlerin tavsiyeleriyle kaybolur.

- Tıp ilmi, insanda tecelli eden Şafi, Hakim, Rahman, Rahim gibi Esma-i Hüsna’nın görünmesine vesiledir.

 - İnsanın gözündeki gaflet ve dalalet perdesini kaldıracak göz hekimi, ancak Kur’an-ı hakimdir.

5. Masa: RİSALE-İ NUR VE YARATILIŞ

Katılımcılar:

•Prof. Dr. Hüseyin Uzun (Oturum Bşk) • Mustafa Akça (Sekreter) • Prof. Dr. İdris Mehmetoğlu • Doç. Dr. Ömer Seyfettin Sevinç • Dr. İbrahim Feyyaz Naldemir • Dr. Ömer Morgül • Caner Kutlu • Ahmet Dursun • Abdullah Eraçıkbaş • Hasan Tollu •Osman Erkut

Sunan: Prof. Dr. Hüseyin Uzun

- Başta insan olmak üzere tüm canlı ve cansız mahlûkatın yaratılışında hiçbir şeyin gereksiz, lüzumsuz, maksatsız ve hikmetsiz olmaması; mutlak ilim, irade ve kudretiyle yaratan bir Zat’ın varlığını zorunlu kılar.

- Tıp ilmi imani tefekkür için bir vasıtadır ve yaratılış sırlarını gösterir, insanınyaratılışındakiince sanatlarıtespiteder; Allah(c.c.)’ınbüyüklüğünü idrak etmeye, ne güzel yaratılmıştır demeye, her insanda hayranlık uyandıran hakikatleri görmeye davet eder. 

- Bütün canlıların en küçük parçası hücredir. Hücre cansız moleküllerden meydana gelmiş olduğu halde kendisi canlıdır. Cansız, akılsız, şuursuz moleküllerin bir araya gelerek canlılık kazanması Hayy olan Allah (c.c.)’tan başkasının eseri olamaz.

- Risale-i Nur dinsiz felsefenin varlıkların tesadüfen, kendi kendine veya tabiat tarafından icat edildikleri şeklindeki hezeyanlarını çürütür.Her şeyin Halık olan Allah (c.c.)tarafından yaratıldığını ispat eder. 

- Eğitim müfredatının her şeyin Cenab-ı Hakk’ın birer sanat eseri olduğunu gösterir bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesi gerekir.

- Risale-i Nur’un yaratılış hakikatine bakışı,bilim ve sanat dili de kullanılarak toplumun geneline aktarılmalıdır. Böylece gençliğin imanını tehdit eden ateizm veya deizm gibi manevi hastalıkların tedavisi mümkündür.

Sunan: Dr. Muhtar Özsoy

6.MASA: 

RİSALE-İ NUR’DA RUH VE BEDEN SAĞLIĞI

Katılımcılar:

• Yasemin Yaşar (Oturum Bşk) • Betül Doğruer (Sekreter) • Dilek Yavuz • Şeyma Coşkun • Tuğba Azılı Işın • Dolunay Coşkun  • Nurenda Coşkun • Hatice Erkut • Satı Kaya • Sümeyye Yıldız  • Hanife Işık Işın

- Risale-i Nur;evrensel bir gerçeklik olan ölümü, kişinin ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan bir terapi yöntemi olarak sunmuştur.

- İnsan ibadetle kainatın hikmet çarklarına ayak uydurarak, beden ve ruh sağlığını korumuş olacaktır.

- İbadetler; manevi yaralarımızın sebeplerinden olan ölüm, ayrılık, hastalık, musibet kavramlarına bakış açımızı değiştirmek suretiyle ruh sağlığını olumlu yönde etkiler.

- Aklın ızdırap verici sorularından,sarhoşluk ve eğlenceye kaçma stratejileri ile kurtulma çabası anlık rahatlama sağlasa da uzun vadede kişinin yaşam alanını daraltır. Bunun için yaradılış hikmetlerine uygun bir yaşam rehberini takip etmek, huzur isteyen her bir insan için bir gerekliliktir.

- Sınırsız ve sevgisiz büyüyen çocuklar, kendilerinden başka bir şeyi sevemez ve sevgi duygusundan mahrum hale gelirler.BediüzzamanAsrımızdaki narsisizm salgınının panzehiri olarak enenin şiddetli bir terbiyeden geçmesi gerektiğini ifade etmiştir. 

- İsraf duyarlılık yitimine sebeptir. Oruç,kanaat, riyazet ve iktisat insanın nimete olan farkındalığını arttırır.

- Tıbbın dar bir alana hapsettiği hayat algısını doğum ve ölümün ötesine taşıyan Said Nursi,tıp ilmini insanın kendisini daha yakından tanıyabilmesi için bir vesile kılmıştır.

Okunma Sayısı: 7247
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ.Seyda

    26.11.2019 09:00:33

    Maşallah emeği geçenlere. Benim özetle anladığım: İnsan sağlığı ancak "okuma"kla olur. Bazen kainatı okuruz, bazen Kuran Kitabı'nı okuruz. Bazen de bize bu ikisinin nasıl okunacağını anlatan "Nebevi Tıbba" kulak veririz. Masa deklarasyonlarını büyük bir zevkle okudum ve çok istifade ettim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı