Risale-i Nur Enstitüsü tarafından Diyarbakır’da düzenlenen programda "açılım süreci" ele alındı. Bediüzzaman’ın fikirlerinin dikkate alınmadığı her sürecin eksik kalacağı belirtilerek kardeşlik ve adalet temelinde kalıcı barış çağrısı yapıldı.
Diyarbakır’da panel heyecanı
Diyarbakır’da çözüm arayışları
DİZİ-ARAŞTIRMA-İNCELEME: TERÖRE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI - İÇ VE DIŞ UNSURLARIN ZORLAMASI
Bediüzzaman’sız bir çözüm mümkün mü?
İTTİHAD-I İSLÂM VE KARDEŞLİK ESAS ALINMALI - BEDİÜZZAMAN'IN GÖRÜŞLERİ YOL GÖSTERİCİ
Risale-i Nur Enstitüsü tarafından Diyarbakır’da düzenlenen “Hürriyetler ve Demokrasi Ekseninde Doğu/Güneydoğu Meselesi” başlıklı bir programda, “Terörsüz Türkiye” süreci adalet ve kardeşlik ekseninde değerlendirdi.
Masa çalışmalarında hazırlanan ve panelde kamuoyuyla paylaşılan deklarasyonlarda, Bediüzzaman Said Nursî’nin işaret ettiği İttihad-ı İslâm, adalet ve kardeşlik prensiplerinin bölgedeki problemlerin çözümünde temel alınması gerektiği vurgulandı.

Din, dil ve vatan birliğini güçlendiren demokratik bir yapıyla kalıcı barış ve huzurun sağlanabileceği ifade edildi. Deklarasyonda, etnik temele dayalı üstünlük iddialarının ne insanî, ne de İslâmî olduğu vurgulandı.

Müslüman zihinlerin modern devletin kimlik ve kültür kısıtlarından arınması gerektiği ifade edilerek, Kürtler, Türkler, Araplar gibi Müslüman milletlerin Bediüzzaman’ın “bir bir bir”lerle anlattığı ortak değerler etrafında yeni alanlar oluşturabileceği ve çoğulculuğu yaşatabileceği belirtildi.

Bediüzzaman’a kulak verilmeli
"Terörsüz Türkiye” açılımının barış, huzur ve refahla sonuçlanmasının önemine dikkat çekilen deklarasyonlarda Bediüzzaman Said Nursî’nin farz olarak hatırlattığı yüksek hedefin İttihad-ı İslâm olduğu vurgulanarak, Kürt meselesi gibi engellerin “Tüm mü’minler kardeştir” ilkesine dayanan Kur’ânî bir anlayışla ele alınması gerektiği belirtildi. Türkiye ve bölge için Bediüzzaman’ın fikirlerinin yol gösterici olduğu, bu düşüncelerin dikkate alınmadığı her sürecin eksik kalacağı ifade edildi.

Deklarasyonda bugünkü problemlerin temel sebeplerinden birinin din bağının zayıflatılması olduğu belirtilerek Türkiye’nin demokratik cumhuriyete geçememesinin de büyük problem teşkil ettiği ifade edildi.

Eşitlik, temel haklar, adalet, vb. unsurların tamamlanması ve şeffaf ve denetlenebilir demokratik bir cumhuriyetin kurulmasının tüm problemleri çözeceği belirtildi.

YOĞUN BİR KATILMLA GERÇEKLEŞTİ
Programın ilk gününde (Cumartesi) akademisyen, araştırmacı yazar ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla masa çalışmaları yapıldı.

Programın ikinci gününde (Pazar) ise, masa çalışmaları sonucunda ortaya konan deklarasyon maddeleri kamuoyuyla paylaşılarak “Hürriyetler ve Demokrasi Ekseninde Doğu/Güneydoğu Meselesi” konulu panel yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

Panele, Diyarbakır il ve ilçeleri başta olmak üzere yurdun dört bir köşesinden katılım oldu.

***
YENİ ASYA A.Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI İZZET ATİK:
“Medresetüzzehra projesi hâlâ eksikliğini hissettiriyor”
Panelin açış konuşmasını Yeni Asya A.Ş. Yönetim Kurulu ve Yeni Asya Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı İzzet Atik gerçekleştirdi.

Atik konuşmasında Bediüzzaman Said Nursî’nin eğitim vizyonunun bugün de geçerliliğini koruduğunu vurguladı.
Atik, Bediüzzaman’ın tarihî Şekercihan’da “Burada her suale cevap verilir” yazısını asmasının ardında derin bir anlam bulunduğunu belirterek, “Üstad o dönemde Sultan Abdülhamid’e Medresetüzzehra projesini sunmuştu. Temel gayesi, toplumdaki cehalet hastalığını ilimle gidermekti. O proje hayata geçseydi bugün yaşadığımız birçok sosyal problem yaşanmazdı” dedi.

Hakikî hürriyet ilim ve imanla gelişir
Üstadın sürgün yıllarında bile Doğu’ya yönelmesinin tesadüfî olmadığını belirten Atik, “Bediüzzaman, İslâm dünyasının inkişafının anahtarının Anadolu’da olduğuna inanıyordu. Osmanlı’dan miras kalan değerler birleşip ortak bir hedefte buluşursa, hem ülkemiz, hem İslâm âlemi huzura kavuşur” ifadelerini kullandı. Atik, Fransız İhtilali sonrasında Avrupa’da yaşanan toplumsal değişimlere de değinerek, “Avrupa, dinin değil; din adına yapılan baskıların gölgesinden sıyrılarak bir fikir zemini oluşturdu. Bu süreç, hakikî hürriyetin ilim ve fikirle geliştiğini gösterdi. Bugün oradaki sosyal ve ekonomik ilerleme, düşünce ve inanç özgürlüğünün bir sonucudur. Bizim de kendi manevî ve ahlâkî değerlerimizle bu seviyeyi yakalamamız, hatta daha ileriye taşımamız mümkündür” dedi.
***
DEKLARASYONLAR:

Masa çalışmalarında hazırlanan deklarasyon maddeleri şu şekilde:
1. “Terörsüz Türkiye” bağlamında başlatılan yeni sürecin barış, huzur ve refahla sonuçlanması, tüm İslâm coğrafyasının temennisidir.
2. Kürtlerin hakları meselesi, bölge ülkelerinin demokrasi meselesidir. Mesele, temel hak ve hürriyetler ve adalet çerçevesinde ele alınmalı, ayrıştıran değil birleştiren bir düzlemde müzakere edilmelidir.
3. Tek parti idaresinin, bu coğrafyanın aslî bir unsuru olan Kürtleri reddetme ve hatta inkâr üzerine kurulu ulus devlet politikaları iflas etmiştir. Türkiye’nin demokratik cumhuriyete geçememesi bugünkü problemin temel sebepleri arasındadır. Şeffaf ve denetlenebilir, demokratik bir cumhuriyetin kurulması tüm problemleri çözecektir.
4. Bu coğrafyanın manevî mimarı Bediüzzaman’ın fikirlerinin dikkate alınmadığı bir süreç eksiktir.
5. Bediüzzaman ırkçılığı öldürücü bir zehir olarak niteler. Irkçılığın olduğu yerde sahih bir imandan, imanın olduğu bir kalpte ırkçılıktan söz edilemez. İslâm toplumlarını Kurân’dan soğutmak ve İslâm dünyasını birbirine düşürmek için kullanılan ırkçılık illetinin çaresi İslâm kardeşliğinin ihyasıdır.
6. Etnik temele dayalı bir üstüncülük iddiası ne insanî ne de İslamîdir. Üstünlük ancak takvadadır. Türkiye ve bölge ülkeleri, ulus devlet yapılanmasının dayattığı bu ayrıştırıcı yaklaşımı terk etmelidir.

7. “Kürt Meselesi” denilen konu, Kürt toplumunun bir varlık olarak ulus devlet yapısı içinde kendini kabul ettirme çabasıdır. Meselenin sadece güvenlik boyutu ile ele alınması ferdî ve kolektif hakların ötelenmesine yol açmaktadır.
8. Anayasadaki Atatürk milliyetçiliğine dokunmayan bir çözüm, perdelenmiş ve gömülmüş bir çözümsüzlüktür. Bu meselenin çözümü, ana dilde eğitim gibi temel hakları kendi insanlarından esirgemeyen, farklılıkları zenginlik olarak gören, özellikle Kemalist kodlardan sıyrılmış demokratik bir anayasa ile mümkündür.
9. “Güç öldürür, mutlak güç mutlaka öldürür.” Yeni süreci başlatan ve yürüten tüm paydaşların tarihî bir yükün farkında olması ve her alandaki çatışmaları bitirecek birleştirici, kucaklayıcı bir barış dili kullanmaları elzemdir.
10. Bediüzzaman’ın “Bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez.” yaklaşımı kılavuzumuz olmalı, devletin selâmeti ya da bekası gibi söylemlerle fertlerin ve toplumların haklarını ortadan kaldıran otoriter devlet yaklaşımları terk edilmeli, insan haklarını merkeze alan bir yaklaşım benimsenmelidir.
11. Bediüzzaman, bu coğrafyanın makûs talihini değiştirmek için Medresetüzzehra’yı hayatının merkez kavramı ve gayesi yapmıştır. Medresetüzzehra Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş sürecinde bölgenin öldürücü hastalıkları durumundaki “cehalet, zaruret ve ihtilaf”ları tedavi eder ve mana-i harfî yaklaşımıyla bölgenin de sekülerleşmesinin önüne geçer.

12. Tarih boyunca birlikte yaşayan Kürtler ve Türkler, et ve tırnak gibi ayrılmaz bir bütündür. Bu bütünlüğü kıyamete kadar koruyacak ortak değerlere sahip çıkılmalı, ittifak ve ittihadı zedeleyici tehditler ortadan kaldırılmalıdır.
13. Müslümanların modern devletin kimlik ve kültür gibi kısıtlarından kurtulması gerekir. Müslüman milletler; yani Kürtler, Türkler, Araplar ve diğerleri, Bediüzzaman’ın “bir bir bir”lerle ifade ettiği yeni ortak alanlar oluşturabilirler ve çoğulculuğu yaşatabilirler.
14. Bediüzzaman, din, dil ve vatan birliğini güçlü bir millet olarak ifade etmekte, dini birleştirici bir unsur şeklinde ve çatı kavram olarak kullanmaktadır. Din bağının zayıflatılması bugünkü problemin temel sebeplerinden biridir.
15. Mü’minlerin en yüksek hedefi İttihad-ı İslam’dır. Bediüzzaman, bunu bu zamanın en mühim farz vazifesi olarak tarif etmektedir. Kürtler, İslâm coğrafyasının üç büyük Müslüman unsuru olan; Araplar, Farslar ve Türkler arasında bu ittihadı sağlayacak bir kilit taşı hükmündedir. Düşmanların bu kilit taşıyla oynamasına izin verilmemelidir.
16. “Azâmetli bahtsız bir kıt’anın, şanlı tali’siz bir devletin, değerli sâhipsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır.”

KATILIMCILAR:
Prof. Dr. Ahmet BATTAL (Oturum Başkanı)
Ahmet DURSUN (Sekreter)
Prof. Dr. Ahmet YILDIZ
Doç. Dr. Osman ÖZKUL
Doç. Dr. Abdunnasır YİNER
Doç. Dr. İlhan CEVHERİ
Doç. Dr. Veysel KASAR
Doç. Dr. Salim ORHAN
Doç. Dr. Osman ASLANOĞLU
Dr. Ömer ERGÜN
Dr. İsmail YILDIZ
Şükrü BULUT
Abdullah ÖZTÜRK
Av. Sıdkı ZİLAN
Av. Adem ŞAHİNTÜRK
Bilal Said PARLAKOĞLU
DİYARBAKIR - NURSEZA PARLAKOĞLU
FOTOĞRAFLAR: ERHAN AKKAYA - YENİ ASYA


