Çorum Yeni Asya Temsilciliği ile Uhuvvet Eğitim Kültür Vakfı’nın müştereken tertip ettiği geleneksel Kargı Pikniği, bu yıl da Çorum’un serin ve huzur veren yaylalarından olan Kargı Yaylası’nda manevî bir atmosfer içinde icra edildi.
Yaylaya davet var
Muhabbet ve uhuvvet yaylasına davet
ÇORUM YENİ ASYA - ERDAL ODABAŞ
Yaklaşık elli yıldır kesintisiz olarak sürdürülen bu buluşma, sadece bir piknik değil; kardeşliğin, ihlâs, tesanüd, uhuvvet, muhabbet, müfritane irtibat ve Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinin temsilcilerinin ahd-i uhuvvet ettiği ve tazelendiği bir meşveret ve maneviyat gününe dönüştü.

Onlarca ilden katılım
Programa; Çorum, Sinop, Samsun, Ordu, Tokat, Amasya, Yozgat, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Kastamonu, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Elazığ, Gaziantep, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Malatya ve Mersin gibi birçok il ve çevre ilçelerden Yeni Asya dost ve gönüllüleri iştirak etti.

Gelen misafirlere ikram edilen sabah kahvaltısının ardından Şemsettin Çakır’ın Kur’ân-ı Kerîm tilavetiyle program açılışı yapıldı.


“YAYLAYA DAVET VAR”
“Yaylalar istinadımızdır” şiiri ve gönüllere dokunan dersler
Açılış konuşmasının ardından, Uhuvvet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve şair kimliğiyle tanınan Mehmet Kovancı, Kargı Yaylası’nı ve Nur Talebeleri’nin manevî istinadını konu alan bir “Yaylaya davet var” şiirini okuyarak katılımcılara duygulu anlar yaşattı.

Akabinde, gazetemiz Çorum temsilcisi Erdoğan Dinç’in bu piknikte emeği geçen başta gönül adamı ihlâs ve sadakat timsali Şaban Döğen Ağabeyimiz olmak üzere, bu yaylanın müdavimi olan Halil Uslu, yıllarca bu davete maddî katkılar sunmuş Şerafeddin Küçükdingil, Ahmet Kaya, Mustafa Kaya kardeşlerimiz ve cümle ölmüşlerimize rahmet dileklerini ilettikten sonra kürsüye Eğitimci ve gazetemiz yazarı Ahmet Dursun Bey’i davet etti.
Ahmet Dursun “Tabiat kitabını konuşturan” Risale-i Nurdan bir tefekkür dersi sundu. Yayla atmosferiyle bütünleşen bu ders, dinleyicileri derin manevî zevk ve düşüncelere sevk etti.

İhlas ve tesanüdün canlı numunesi
Öğle namazının cemaatle kılınmasının ardından, misafirler için muhabbet sofraları kuruldu.
Yemek sonrası kürsüye gelen Dr. Ömer Ergün, Risale-i Nur’dan İhlâs Risalesi ekseninde ihlâs ve tesanüd konulu derinlikli bir ders sundu. Katılımcılar bu dersi “damakta manevî tat bırakan bir hakikat ziyafeti” olarak nitelendirdi.

Dersin akabinde başlayan serbest zamanda misafirler yayla havasında yürüyüşler yaparak, çeşitli gruplar halinde hasbihâl etti hasret giderdi. Birçok gönülde, bu güzel mekânda yapılan derslerin ve muhabbetlerin hatırası taptaze bir şekilde yer etti.

Programa, YK Başkanı İzzet Atik, YK üyeleri Ömer Güney, İbrahim İriboz ve Mustafa Yalçın’la birlikte; YK eski üyeleri Ali Vapurlu, Mehmet Kovancı, Şemseddin Çakır, Adem Başkaya ve Hasan Güneş de iştirak etti. Piknikte GYY Abdullah Eraçıkbaş ile yazarlarımız Ahmet Battal ve M. Ali Kaya da hazır bulundu.

İZZET ATİK: MEŞVERET İŞLETİLSEYDİ VİCDANLAR HAREKETE GEÇERDİ
Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Atik yaptığı açış konuşmasında programa katkı sunanlara teşekkür etti. Nur talebelerinin birlik ve beraberliğinin uhuvvet ve muhabbetinin tezahür ettiği ve edeceği bu geleneğin taşıdığı mânâyı Üstad Hazretlerinden yaptığı nakillerle yorumladı.

Konuşmasında Gazze’de yaşanan insanlık dramına ve İslâm dünyasının sessizliğine dikkat çeken Atik, “Dünyada 2 milyardan fazla Müslüman var ama buna rağmen vicdanlarımız derinden rahatsız. Devletlerin idarecileri şeklen Müslüman, ama bu büyük zulüm karşısında taraf olmamayı tercih ediyorlar. Bu gerçekten garip ve düşündürücü bir durum” ifadelerini kullandı.
“Meşveret işletilseydi, vicdanlar harekete geçerdi”
İslâm dünyasının temel probleminin meşveret ve şûrâ sisteminin işletilmemesi olduğunu vurgulayan Atik, “Eğer bu esaslar hayata geçirilmiş olsaydı, yani halkı yöneten hükümetler halkın iradesini gerçekten temsil etseydi, bugün halkların vicdanı harekete geçebilir, bu zulmü durdurabilecek bir duruş sergilenebilirdi” dedi.

“Gazze, bu acının en çarpıcı örneği”
Konuşmasında Gazze’de yaşananlara da değinen Atik, “Her gün Gazze’de yaşanan dram gözlerimizin önünde. Gazetemizde son dönemde en çok manşet yaptığımız konulara bakarsak, Gazze ve İsrail meselelerinin hep öne çıktığını görürüz. Ama ne yazık ki, Türkiye de dâhil olmak üzere İslam dünyası bu konuda güçlü ve etkili bir tepki ortaya koyamıyor” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
“VicdanÎ tepki yine Avrupa’dan geldi”
İslâm dünyasının hâlâ kolektif bir bilinçle meseleleri değerlendiremediğini ifade eden Atik, “Evet, son dönemde bir kıpırdanma var. İnşallah netice verir ama üzülerek söyleyelim ki yine vicdanî duruş Avrupa’dan geldi. Bu gerçekten ibretlik bir durum. İslâm dünyası hâlâ oturup, ‘Biz Müslümanlar olarak ne yapmalıyız, nasıl bir yol izlemeliyiz?’ diye düşünmüyor” dedi.
“Papaz bile insanlığı öne koyuyor”
Okuduğu bir haberi paylaşan Atik “Bir papaz diyor ki: ‘Bize önce insanlık lâzım, dinler ondan sonra gelir.’ Açıklama içinde insanî bir vicdan kırıntısı taşıyordu. Bu da düşündürücü” ifadelerini kullandı.
“Şahs-ı manevî ile hareket eden bir cemaat”
Bediüzzaman Said Nursî’nin Mehdiyet konusundaki yaklaşımını hatırlatan Atik, “Üstad, ‘Mehdi’nin vazifeleri şahsî değil, cemaatinin şahs-ı manevîsiyle olur’ der. Bu vazifeler, Avrupa’nın vicdanî şahs-ı manevîsinin desteğiyle gerçekleşir. Bunlar derin konular. Belki derslerde daha etraflıca işleriz ama şunu açıkça ifade edelim: Bizi diğer cemaatlerden ve sosyal gruplardan ayıran en temel özellik; hareketimizin Kur’ân’ın temel hükmü olan meşveret ve şûrâ esasına dayanıyor olmasıdır” şeklinde konuştu.
AHMET DURSUN: EN EVVEL DOĞRULUK
Tefekkürî ortamın tüm katılımcıları marifetullah yolculuğuna davet ettiği bir ortamda ilk dersi okuyan Ahmet Dursun, manevî buhranlarla boğuşan insanlığın Risale-i Nura ihtiyaç duyduğunu, bu konuda Risale-i Nur talebelerine de büyük vazifeler düştüğünü söyledi.

Risale-i Nur’un İsm-i Hakem ve Hakîme mazhar olduğunu, tüm bahislerinin Kur’ân’ın hikmetlerini anlamaya yönelik olduğunu söyleyen Dursun, Allah ile bağı koparılmış, yaratıcısı unutturulmuş olan günümüz insanına Risale-i Nurun kâinat kitabını açarak onlara yeniden okuma imkânlarını ve metotlarını sunduğunu söyledi. Buradan yola çıkarak Risale-i Nurdan İsm-i Hakem ile ilgili bahisleri okuyan Dursun, çeşitli örneklerle bize Halıkımızı tanıtan üç küllî delilden biri olan kâinat kitabının marifetullah yolculuğundaki rolünü anlattı.
Risale-i Nur talebelerinin içtimaî meselelerdeki rolüne de dikkat çeken Dursun, Bediüzzaman’ın İslâm âleminin her alanda ihtiyaç duyduğu ana kavramlardan birini sıdk olarak tespit ettiğini belirtti.

Doğruluk konusunda Bediüzzaman’ın Risale-i Nur talebelerine ayrı bir parantez açtığını söyleyen Dursun, sıdk ile birlikte “ihlâs, sebat, sadakat ve tesanüd”ün Nur talebelerinin temel vasıfları olduğunu, Nur talebelerinin bunları yaşamak ve yaşatmakla mükellef bulunduğunu ifade ederek konu ile ilgili Risale-i Nur bahislerini okudu. Dersin ardından Türkiye’nin dört bir yanından gelen misafirler dallarını semaya açmış ve Uhuvvet dostlarını manen alkışlayan Çam ağaçlarının serin gölgeleri altında birbiriyle kucaklaşarak muhabbet dolu sohbetler ettiler. Yılların dostlukları yeniden tazelendi, yaylanın zirvesinde muhabbet de zirve yaptı.

Buluşma “Şevke medar kucaklaşmalar”la son buldu
Program, şevk ve uhuvvet dolu kucaklaşmalar eşliğinde sona erdi.

Katılımcılar, bu geleneğin bozulmadan sürmesinden duydukları memnuniyeti dile getirirken, “Kargı Yaylası buluşmaları, bizim için bir okul, bir yenilenme ve kardeşlik şölenidir” ifadeleriyle hislerini dile getirdi.


