HUKUKÇU PROF. DR. MUSTAFA ERDOĞAN: CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’I VE PARTİSİNİ KEMALİST REJİMİN YENİ SÜRÜKLEYİCİ AKTÖRÜ VEYA TEK-PARTİ CHP’SİNİN YENİ VERSİYONU OLARAK GÖREBİLİRİZ.
TEK PARTİ CHP'Sİ GİBİ - KEMALİZMİ İHYAYA ÇALIŞIYOR - İDEOLOJİK ROL MODELİ
Hukukçu Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, bir yazısında “Erdoğan’ın AKP’sini demokratik rejimin ‘’yoldan çıkmış’’ bir aktörü olarak değil de Kemalist rejimin yeni sürükleyici aktörü veya tek-parti CHP’sinin yeni versiyonu olarak görebiliriz” dedi.
Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın 16 Kasım 2025’da Diyalog gazetesinde yayınlanan ve Özgürlük Araştırmaları Dermeği sayfasında da paylaşılan (oad.org.tr) yazısında öne çıkan noktalar şöyle: “Bana öyle geliyor ki, bu olup-bitenleri doğru anlamak için, karşı karşıya bulunduğumuz durumu “demokrasiden sapıyor muyuz, sapmıyor muyuz’’ veya “ne derece sapıyoruz?”meselesi olarak düşünmekten artık vaz geçerek bambaşka bir paradigmaya atlamamız gerekiyor. O da şudur: Tayyip Erdoğan aslında kendi ideolojik kimliğinden hiç beklenmeyecek bir şeyi yapmaya, 1920’ler ve 30’ların Kemalist rejimini ihya etmeye çalışıyor.
“Son on yıldır, bu satırların yazarı da dahil birçok muhalif Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kemalistlerin kontrolüne girdiğini düşünüyorduk; oysa görünen o ki, aslında Erdoğan Kemalist güçleri kontrolü altına almış bulunuyor. Erdoğan elbette ‘cebrî kültürel modernleşme’’ anlamında Kemalist ideolojiye angaje olmuş değildir, ama Kemalist siyaset tarzını ve onun rejim pratiğini kendisine model almış olduğu da ortada. Nitekim, bu son hamlesi başta olmak üzere, Erdoğan rejiminin birçok uygulaması tek-parti rejimi mantığını andırmaktadır.
“Onun için, Erdoğan’ın AKP’sini demokratik rejimin ‘yoldan çıkmış’ bir aktörü olarak değil de Kemalist rejimin yeni sürükleyici aktörü veya tek-parti CHP’sinin yeni versiyonu olarak görebiliriz. Bu yorumun hem (esas olarak bugünkü CHP’de temsil edilen) geleneksel Kemalistlere hem de AKP’nin dindar-muhafazakâr tabanına, herkesin bildiği sebeplerle, ters geleceğini biliyorum. Ama dedim ya, buradaki asıl mesele toplumun dindar mı yoksa ‘çağdaş’ mı olacağı değil, aynen 1920’ler ve 1930’lar Türkiye’sinde olduğu gibi, muktedirin kişisel ikbaliyle özdeşleşen ‘devletin bekası’ meselesidir.
“Kısaca, Erdoğan’ın asıl rol modelinin Mustafa Kemal ve rejim modelinin de ‘tek-parti rejimi’ olduğunu anlarsak, böylece hem bugünkü rejimin icraatına şaşırmayız, hem AKP’yi yeni CHP olarak anlamakta zorlanmayız, hem de rejimin geleceğine ilişkin olmadık hayallere kapılmaktan kendimizi alıkoyabiliriz.”
İSTANBUL - ASLAN ÖZDEMİR