Prof. Dr. Emre Bağce, Köprü dergisine yazdığı makalede, “Gelişmiş ülkelerin ağırlıklı kısmı parlamenter sistem ile yönetilmektedir. ABD dışında başkanlık ülkelerinin büyük kısmı ekonomik gelişmişlik, hukuk, demokrasi ve siyasî haklar bakımından haylı düşük bir seyir izlemektedir” dedi.
Köprü Dergisi’nin 136. Sayısında ‘Parlamenter ve Başkanlık Sistemiyle Yönetilen Ülkelerde İstikrar Durumu’ başlıklı makaleyi kaleme alan Prof. Dr. H. Emre Bağce makalesinde parlamenter, başkanlık ve yarı başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeleri istikrar ve kırılganlık bakımından inceledi.
Önemli tesbitlerde bulunan Bağce, “parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde istikrarın daha yüksek seviyelerde olduğu; başkanlık ve yarı başkanlık ülkelerinin ise istikrar bakımından oldukça kırılgan durumda bulunduğu tesbit edilmiştir” çıkarımında bulundu.
Ülkelerin yönetim sistemlerinin ciddi sonuçları doğrudan etkilediğini belirten Bağce şu bilgileri paylaştı:
“Dünyada 200’e yakın ülke bulunuyor; bu ülkeler yönetim sistemleri bakımından belirli gruplara ayrılıyor. Siyaset bilimi literatüründe bir ayrıma göre, yönetimler monarşi veya cumhuriyet, başka ayrımlara göre demokratik veya otoriter/totaliter rejimler şeklinde sınıflandırılmaktadır. Antik dönemlerden itibaren yönetimlere dair monarşi, aristokrasi (bazen oligarşi) ve demokrasi ayrımı yaygın şekilde kullanılmaktadır. Aslında tüm bu ayrımlarda iktidarın dayandığı temel, halkın katılımı ve kamu yararı gibi hususlar belirleyici olmaktadır. Son birkaç yüzyılda cumhuriyetin yaygınlaştığı, yönetim sistemlerinin parlamenter veya başkanlık biçiminde tasnif edilmeye başladığı ve bu ayrımın giderek yerleştiği görülüyor. Bazıları sınırlı, bazıları yerleşik demokratik nitelikler taşıyan ülkeler arasındaki bu ayrım esas olarak yürütmenin konumuna ve yasama ile ilişkilerine göre belirlenmektedir. Parlamenter, başkanlık veya yarı başkanlık arasında yapılan yönetim sistemlerine dair tercihler ve buna göre gerçekleşen siyasî kurumsallaşma biçimi o ülkedeki siyasetin işleyişini ve sonuçlarını derinden etkiliyor.”
Kavramlar çarpıtılmasın
Bahsi geçen konularda bilgi sahibi olmayan insanların meseleleri çarpıttığını belirten Bağce, “literatüre uzak kimselerin parlamenter ve başkanlık ülkelerine dair değerlendirme yaparken, kavramları çoğunlukla birbirine karıştırdığı ve birçok durumda, bilerek veya bilmeyerek çarpıttığı gözlemlenmektedir” dedi.
Kaç ülkede başkanlık var?
Dünya üzerindeki ülkelerin yönetim şekillerine dair de bilgiler paylaşan Bağce şunları dedi: “Ülkeler ve yönetim sistemlerine dair Parlamenter Sistem mi, Başkanlık mı? başlıklı çalışmada ayrıntılı olarak yer alan tasnife göre, dünyada 193’ü bağımsız ülke sıfatıyla BM’ye üye olan, 199 ülkenin 86’sı parlamenter, 41’i yarı başkanlık, 59’u ise başkanlık sistemiyle yönetilmektedir; ülkelerin % 43’ü parlamenter, % 21’i yarı başkanlık, % 30’u başkanlık sistemine sahiptir”
Başkanlık sistemi daha istikrarlı değildir
Bütün ülkeleri tek tek inceleyen Bağce şunları dedi: “başkanlık sisteminin daha istikrarlı olduğu biçiminde bir savın herhangi bir geçerliliğinin olmadığı da bu çalışma sonuçlarında görülmektedir. İstikrar açısından endekste yer alan 178 ülke içinde parlamenter ülkeler 55, 55 ortalama ile 70, 20 olan dünya ortalamasının üstünde bulunmaktadır; bu sonuca göre parlamenter ülkeler en düşük kırılganlık haliyle en yüksek istikrar ortalamasına sahip bulunuyor. Başkanlık ve yarı başkanlık sistemi ile yönetilen ülkeler ise 79, 48 ve 80, 28 ortalama değerler ile dünya ortalamasının altında kalmaktadır.”
Gelişmiş ülkeler parlamenter sistemle yönetiliyor
Gelişmiş ülkelerin parlamenter sistemle yönetildiği belirten Bağce, “Gelişmiş ülkelerin ağırlıklı kısmı parlamenter sistem ile yönetilmektedir. ABD dışında başkanlık ülkelerinin büyük kısmı ekonomik gelişmişlik, hukuk, demokrasi ve siyasî haklar bakımından hayli düşük bir seyir izlemektedir. İstikrar ve sürdürülebilirlik açısından en üstte yer alan Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka, Lüksemburg, İsviçre, Yeni Zelanda ve İzlanda gibi ülkeler parlamenter sistemle yönetiliyor. Bu çalışmada ortaya çıkan bulgular takip edildiğinde, Angola veya Zimbabve gibi birçok geri kalmış ülkede seçimle veya askeri darbelerle yönetime gelen yöneticilerin, kişisel yönetimlerini pekiştirmesinin veya değişime direnç göstermesinin zemini ve sonuçları da görülebiliyor” dedi.