İzmit Yeni Asya’nın internet üzerinden 15 günde bir yaptığı programının bu haftaki konuğu Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Araştırmacı-Yazar Ali Vapurlu oldu. Vapurlu, “Bediüzzaman Said NursÎ’nin tahkik mesleğidir” dedi.
HABER: ALİ DÖNMEZ / İZMİT
İzmit Yeni Asya’nın 15 günde bir yaptığı söyleşi programının bu haftaki konuğu Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Araştırmacı-Yazar Ali Vapurlu ile gerçekleştirildi. 12. si düzenlenen programda Vapurlu ile ‘Bediüzzaman’ın Manevî Şahsiyeti İçtimai ve Siyasi Tesbitler’ adlı kitabı üzerine söyleşi yapıldı. İçtimaî ve Siyasî Tesbitler kitabı ile ilgili çeşitli sorulan sorulara cevaplar veren Vapurlu ile 80 dakika süren program, zoom üzerinden çok sayıda okuyucu takip etti.
Gazetemizin 52. Kuruluş gününde gerçekleştirilen söyleşiye Vapurlu, gazetemizin kuruluş yıldönümü ile ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri’nin; “Sen fenaf’il Said olmak mecburiyetindesin” dediği, sadâkat timsali olan, yakın talebelerinden Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in “Kardeşim Risale-i Nurlar’ın yalnızca imanî bahislerinin okunması, içtimaî vahdetimizi temin etmez. Lahana yaprağı kadarda olsa, günlük bir gazeteye ihtiyacımız var” idealinin bir neticesi olarak, 21 Şubat 1970 tarihinde günlük Yeni Asya Gazetemiz basın dünyasındaki yerini almıştır. Yeni Asya Gazetesi; memleketimizin ve İslâm dünyasının imanî, içtimaî ve siyasî sahalarda fevkalâde sıkıntılı günler geçirdiği 1900’lü yılların başında, şarkın yalçın kayalıklarından gelip, İstanbul âfâkında tulû eden Bediüzzaman Hazretleri’nin gazete çıkarma teşebbüsünün günümüzdeki tezahürüdür.” dedi.
Bediüzaman’ın Manevî Şahsiyeti İçtimaî ve Siyasî Tesbitler kitabını yazma ihtiyacı neden kaynaklandı sorusuna, Vapurlu, Kur’ân, İslâm ve vatan menfaatine Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, içtimaî ve siyasî hayat medreselerinde ders alp Risale-i Nur Külliyatı’nda ortaya koyduğu Kur’ânî ölçüleri bera-i malûmat ifade ettiğini, bu çalışmanın ilk hazırlıklarını, 1974 yılında Ankara’nın Çankaya semtindeki Menderese-i Nuriye’de Ömer Tuncay’ın da hazır bulunduğu bir ortamda, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin yakın talebelerinden Tahiri Mutlu, Abdullah Yeğin, Mustafa Sungur ve Bayram Yüksel Ağabeylerle beraberce okuyup müzakere etmiştiğini, bunun üzerine bu ağabeylerimizin Risale-i Nur’dan derlenmiş ayn-ı hakikat olan böylesi bir çalışmadan dolayı fevkalâde memnuniyetlerini dile getirerek, tebrik ve takdirlerini bildirip duâcı olduklarını belirtmiştir.
Bediüzzaman Said NursÎ’nin Şahsiyet-i Maneviyesi
“Herkes mensup olduğu efendisinin şerefiyle, makamıyla iftihar eder” hakikatinden hareket ederek biz de Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin bir asra yaklaşan ömrünü, onca zulüm ve işkenceler içerisinde iman ve Kur’ân hizmetlerinde sünnet-i Peygamberiye (asm) dairesinde geçirmiş olan bir zat-ı nuraninin manevî şahsiyetini anlamaya ve kavramaya çalışmamız gerektiği inancındayız dedi.
Bediüzzaman Said NursÎ Hazretleri’nin Üç Vazifesi
Hem mesleğinin ve vazifelerinin esaslarından olan diyanet, siyaset, saltanat ve cihat sahalarında ortaya koyduğu tesbit ve yaklaşımlarının neticesi olarak, iman temellerinde, hayat duvarından ve şeriat-ı Ahmediye (asm) çatısından ibaret olan İslâmiyet binasının yeniden ihya ve inşası ile mükellef ve muvazzaf bir şahsiyet olduğunu anlamamız gerektiğini söyledi.
Müceddidlerde Bulunması Gerekli Ortak Özellikler
İçinde bulunduğumuz asrın müceddidinin kim olduğunu tesbit edebilmek için, geçen asırlarda gelmiş ve ekser ulema-ı İslâmın da teyidine mazhar olmuş şahsiyetlerin üzerinde toplanan bazı ortak özellikleri de ortaya koymak gerektiğini belirten Vapurlu, asrımızda bu ortak özellikleri kimin üzerinde toplanmış ise, bu asrın ümmet-i Muhammediyesinin (asm) nefsü’l-emirdeki rehber şahsiyeti, müceddid ve imanı o olmak lâzım geldiğini söyledi.
Bediüzzaman Said NursÎ’nin Tahkik Mesleği
Bediüzzaman Hazretleri’nin müceddidi ahirzaman kimliğini ve şahsiyeti maneviyesini tam olarak anlamanın neticesinde, onun meslek ve meşrebinin önemli bir özelliği olarak ehli taklid değil, ehli tahkik olmamız icab etmektedir. Bediüzzaman Hazretleri, kendisinden sonra gelecek olan neslin eline, kıyamete kadar geçerli olacak imani, içtimai ve siyasi ölçüleri; akıl ve hikmetin teyidi ışığında delillere dayanarak sunduğunu belirten Vapurlu, Bediüzzaman “kaziye-i makbule” tamir edilen, eski büyük zatların sözlerinin delilsiz de olsa kabul edilmesi anlayışından farklı olarak, her meselenin delilleriyle ispatını esas alan “tahkik mesleğini” ortaya koyduğun söyledi. Bediüzzaman Hazretlerinin “Ben görmediğim ve ispat etmediğim hiçbir meseleyi eserlerimde yazmamışım” diyerek bizlerin de ehli tahkik olmamızı istediğini belirtti. Bu nedenle, Risale-i Nur Külliyatında ortaya koyduğu bütün mevzuların ve çıkartılacak bütün hükümlerin şu genel prensipler ışığında değerlendirilmesi gerektiğini belirten Vapurlu, “Kim söylemiş? Kime söylemiş? Niçin söylemi? Ne makamda söylemiş? Temel kaidesi dikkate alınması gerektiğini “Evet kelamın tabakatının ulviyeti, güzelliği ve kuvvetinin menbaı şu dört şeydir: Mütekellim, muhatap, maksat ve makam”
Bediüzzaman’ın Üç Hayat Dönemi
Tahkik mesleğiyle ilgili açıklamalardan sonra, altı bin küsur sayfaya baliğ, imanî, içtimaî ve siyasî konularda Nur Talebelerine ve bütün ehli imana kıyamete kadar rehber eden Bediüzzaman Hazretleri’nin bir asra yaklaşan bereketli ömrünün, hikmeti İlâhiye ve kaderi İlâhiyenin tensibiyle Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said olarak tasnif edildiğini belirten Vapurlu, Bediüzzaman Hazretleri’nin bu üç hayat dönemine ait tahlil ve değerlendirmelerde bulundu.
Meşveret Sistemimizin Hizmetlerimizdeki Önemi
Bediüzzaman Hazretleri, meşveret sisteminin ve anlayışının ehemmiyetini her zaman nazarlarımıza vererek şahıslardan ziyade şahsı manevilere ve onların temsil eden heyetlere ve o heyetlerin yapacakları istişarelere ve Risale-i Nur’un prensipleri dahilinde alacakları kararlarına uyulmasına dikkatlerimizi çektiğini belirterek Bediüzzaman Hazrelerinin; “Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahsı manevisini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var” dediğin belirterek, müceddidi ahirzaman olduğuna inandığımız asrımızın büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin hem şahsiyeti maneviyesini, hem ortaya koyduğu hakikatleri ve hem de hakaikı imaniyeye ait ortaya koyduğu hakikatleri ve hem de hakaikı içtimaiye ve siyasiyeye ait meslek ve meşrebini tarif eden tesbitlerini doğru anlayabilmemizi ve doğru bir şekilde günlük hayatımıza tatbik edebilmemizi, hem bizlere, hem umum Nur Talebelerine ve hem de umum ehli imana nasip etmesini Cenab-ı Erhamürrahimin’den bütün Esma-i Hüsnasını şefaatçi yaparak niyaz duâsı ile sözlerini tamamladı.