"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vaiz, müellif, eski AP Milletvekili İhsan Toksarı vefat etti

02 Aralık 2015, Çarşamba 14:36
Vaiz, müellif, eski Adalet Partisi Milletvekili İhsan Toksarı 1 Aralık Salı günü vefat etti.

Bir süredir tedavi gördüğü İstanbul Acıbadem Maslak Hastanesi'nde 1 Aralık Salı günü vefat eden emekli vaiz, müellif, 14. ve 15. dönem Adalet Partisi İstanbul milletvekili Toksarı'nın cenazesi 3 Aralık Perşembe günü, baba ocağı olan Kırıkkale'nin Ceritmüminli Köyü'nde öğle namazına müteakiben toprağa verilecek.

Kendisine Allah'tan rahmet ve sevdiklerine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.

Merhum İhsan Toksarı'nın 2002 yılının Mayıs ayında Yeni Asya Gazetesi'nde yayınlanan röportajı...

İhsan Toksarı kimdir?

Ben İhsan Toksan, 1934 yılında Ankara'nın Keskin ilçesinde doğdum. Hafızlığımı Keskin'de bitirdim. 1950 yılında Özel Arapça dersleri almak üzere İstanbul'a geldim. 1951'de İmam Hatip Lisesi açıldı. İstanbul İmam Hatip Lisesini bitirdim. İmam Hatipte okurken bir taraftan da özel Arapça dersleri atmaya devam ettim, İmam Hatip Lisesini bitirirken, Pertevniyal Lisesinden fark derslerini alarak bu liseden de mezun oldum. O zaman İmam Hatiptiler, üniversiteye alınmıyordu. Bu yüzden Pertevniyal Lisesinden fark dersleri aldım. Oradan aldığım diploma ile İstanbul Hukuk Fakültesine devam ettim. İstanbul İmam Hatip Lisesinden aldığım diploma ile de, o zamanki adı Yüksek İslâm Enstitüsü olan İlahiyat Fakültesine kaydolarak her iki okuldan da mezun oklum. Daha sonra Tekirdağ'da askerliğimi yaptım. Orada bir imam hatip lisesinin yapılmasına öncülük ettim. Daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığında Teftiş Heyeti Başkanlığı görevinde bulundum. Sonra İstanbul Merkez vaizliğine döndüm. İstanbul Merkez vaizliğine 1975'e kadar devam ettim. 1973’te Adalet Partisi milletvekili olarak İstanbul'dan Meclise girdim. 1977'de tekrar Adalet Partisinden milletvekili olarak seçildim. 1980'de bildiğiniz 12 Eylül ihtilâli oldu. 1980'den bu zamana kadar da. yine İstanbul camilerinde fahri vaizlik yapmaktayım Ayrıca ortaklarımızla birlikte inşaat işleriyle uğraşmaktayım.

DYP kucak açsın

Şu anda merkezin oylarına tam sahip çıkacak bir partinin bulunmadığını belirten eski Adalet Partisi milletvekili İhsan Toksarı, "Şu anda merkezin oylarına en fazla sahip çıkan parti, DYP'dir. Eski Demokrat Parti'den, Adalet Partisi'nden güç alan Doğru Yol Partisi merkezdedir. DYP, tüm kesimlere kucak açmalı, toparlayıcı olmalı" dedi.

HALK DEMOKRASİ İLE TANIŞTI

Türkiye en kalkınmış dönemlerini 1950-60 Demokrat Parti, 1965-1980 yıllan arasında Adalet Partisi dönemlerinde yakaladı. Türk demokrasisi zaman zaman yapılan askerî müdahalelerle kesintiye uğradı. 1960 darbesinden sonra 1971 muhtırası, 12 Eylül darbesi ve son olarak da 28 Şubat "postmodern" darbesi gerçekleşti. 12 Eylül askeri rejimi, ülkeyi 28 Şubat sürecine getirdi. Türk siyasetinde bir toparlanmaya ihtiyaç var. Bu toparlanma hangi şartlarda ve nerede gerçekleşecek. Bu çerçevede sizin görüşleriniz nelerdir?

Türkiye'de asıl demokrasi 1950 senesinde başladı. Ve millet, millet olma şuurunu da, o zaman anladı. 1950'den dipçiğinden korkuyordu. Bir köye bir jandarma gelir, istediğini döver, istediğini alır götürür, hiç kimse karışamazdı. Vatandaş devlet dairelerine girmekten korkar, çekinirdi. Girdiği zaman; bugün git, yarın gel, öbür gün gel. Terslenir ve korka korka girer çıkardı. 1950'den sonra millet rahatlıkla köyünde, şehrinde 'Ben vatandaşım, bu memleketin evlâdıyım' deme şuuruna erişti. Ve bu tarihten itibaren millet iradesi başladı. Bu iradenin bir tezahürü olarak, bu milletin İhtiyacı neyse—maddî ve manevî—bu yapılmaya çalışıldı. İlk defa ezan, milletin arzusuyla Arapça okunmaya tekrar başlandı. Ezan illâ Arapça okunacak diye bir kanun çıkmadı. 'Serbesttir, ister Türkçe okunabilir, ister Arapça okunabilir' diye bir kanun çıktı.

ANARŞİYİ DIŞ MİHRAKLAR KIŞKIRTTI

Anarşiyi kasıtlı olarak bir takım mihraklar kışkırttılar. Ve bu mihraklar içten ve dıştan karşılıklı kışkırttılar ve memlekette bir kargaşa meydana getirdiler. Bunu bahane eden kimseler, ihtilâl yapmaya teşebbüs etti. O sol ihtilâli önlemek bahanesi ile 12 Mart muhtırası oldu. 12 Mart ihtilâli ile milletin seçtiği partinin elemanları, dışarıya atıldı. Milletle ilgisi olmayan kimseler, başbakan ve bakan oldu. Onların döneminde, İki sene içerisinde geriye gitmeler oldu. 1973'te bu dağınıklıktan dolayı Adalet Partisi, Demokratik Parti ve Mîllî Selâmet Partisi diye sağ üç gruba ayrıldı. Bir müddet sonra parçalanmanın yanlış olduğu anlaşıldı. Koalisyon yapıldı. Bir milli cephe olmamasına rağmen bazı çevreler tarafından bu koalisyona Milliyetçi Cephe dendi. Bazı mihraklar, Türkiye'de bir cepheleşme meydana getirmek istiyordu. Bu adı o yüzden ortaya attılar. 1977'de millet, tekrar Adalet Partisinde toparlanmaya başladı. Eğer bu Şekilde devam etseydi, Adalet Partisi tekrar tek başına iktidara gelecekti. 1979'da yapılan ara seçimde millet bunu tam anlamıştı. Adalet Partisi, bu ara seçimde 5 milletvekilinin tamamını aldı. Senato seçiminin de ekseriyetini aldı. Ara seçimin yapıldığı yerler, Cumhuriyet Halk Partisinin en güçlü olduğu bölgelerdi. Eğer 1980 ihtilâli olmasaydı, 1981'de yapılacak olan seçimde Adalet Partisi tek başına iktidar olabilecek duruma gelmişti.

12 EYLÜL, SİYASETİ DARMADAĞIN ETTİ

1980 ihtilâli Ue birlikte yine bir dağılma oldu. Merhum Osman Bölükbaşı'nın dediği gibi bir deprem daha oldu. O her ihtilâle bir deprem derdi. Bir deprem daha oldu. Herkes değişik çadırlara koştu. Millet tek Çadırda toparlanacaktı, ama buna 1980 ihtilâli engel oldu. Tabiî taşlar yerinden oynadığı ve bir çok kimsenin ümitleri kırıldığı için dağınıklıklar meydana geldi. Sağ bir türlü toplanamadı. Ara dönemde seçim sisteminde yapılan değişikliklerle millet meclisi, halkın meclisi olma fonksiyonunu kaybeder duruma geldi. Yani millete dayanmayan bir millet meclisi meydana geldi. Bugünkü demokrasi diyebilirsek ki demokrasi tam değil.

MİLLET YANLIŞ ÇADIRDA TOPLANDI

1980 ihtilali ile birlikte siyasette bir dağılma oldu. Bir siyasi deprem daha oldu. herkes değişik çadırlara koştu. Millet tek çadırda toplanacaktı, ama buna 1980 ihtilai engel oldu. Tabii taşlar yerinden oynadığı ve bir çok kimsenin ümitleri kırıldığı için dağınıklıklar meydana geldi. Yani millete dayanmayan bir Millet Meclisi meydana geldi. Bugünkü demokrasi, liderler demokrasisi. Milletvekilleri demokrasisi değil.

* * *

VEKİLLER ASILDAN KOPTU

Bugünkü demokrasi, liderler demokrasisi milletvekilleri demokrasisi değil. Eskiden delege sistemi vardı. Delege her mahallede bir tane, o partinin delegesi olur, temsilcisi olur. Ve bunlar toplanırlar bir araya, ilk ön listeyi hazırlarlar. Ve bu hazırlanan listeye ancak yüzde 5 kontenjanla parti liderleri bazı teknokratları koyabilir. Millet onları seçerdi. Fakat şimdi öyle değil. Şimdi listeyi hazırlayan tamamen parti liderleridir. Parti liderleri ön sıraya kimleri koyarsa, onlar seçiliyor. Onların da milletle ilgisi yok. Ben İstanbul'dayken o zaman bölge sistemi yoktu. Çatalca'dan Yalova ve Şile'ye kadar, bütün İstanbul tek bir bölge idi. Ve biz mecburen Çatalca'nın köylerinden, Şile'nin köylerinden, Yalova'nın köylerinden İstanbul'daki bütün mahalleleri tek tek dolaşıp, onların oylarını alıyorduk. 60 tane aday vardı. Delegelerin verdiği oylarla altıncı olmuştum. Haliyle biz gerektiğinde memleket millet meselelerinde parti başkanına rahatlıkla hesap sorabiliyorduk. Çünkü bizim arkamız vardı. Biz milletten oy aldık. Bizim delegelerimiz var. Listeye bizi koyan 6 bin delege vardı İstanbul'da. Her işi yaparken düşünürdük. Acaba bir yanlış yapacak mıyız? Bir yanlış yaparsak, bu delegelere nasıl hesap veririz. Farzedin ki gazetelerde yanlış bir isminiz çıktı. Bu delegenin hangisine bu yanlıştır diye anlatabilirsiniz. Korkar, titrerdik. Allah'a şükürler olsun ki adımız hiçbir şaibeye, yolsuzluğa, banka kredisine karışmadı. Alnımızın akıyla 8 seneyi iki devreyi devam ettirdik. Bu delege sistemi son derece önemli. Şunu da belirteyim ki bu son 1982 Anayasası, arkasından merhum Turgut Özal'ın arzusuyla seçim sisteminde yapılan yanlışlıklar, cumhuriyetin ilk devirlerindekinden daha geriye götürdü bizi 1923 meclisi ve ikinci meclisi bir tarafa bırakırsanız—çünkü onların farklı bir sistemi vardı. —1925'ten 1946ya kadar tek parti vardı. Tek partiye rağmen iki dereceli seçim vardı. Birinci derecede seçimi o partinin ileri gelenleri, muayyen gruplar, Üsteye kimleri alacaklarını tesbit ederler, onlardan da parti kimleri listeye koyacak. seçerdi.

LİDERLER SULTASI TEHLİKELİ

Şimdi ise bu birinci derece, ikinci derece de kalktı. Tamamen parti başkanı diyor ki, bu, listenin birincisi İkincisi, üçüncüsü milletvekili olacak. Bu milletvekili, halktan kopmuş durumda. Halkı düşünmüyor. Yani halktan ben rey alacağım, delegem olacak. Delegem ne olacak diye düşünmüyor. Ama diyor parti, gelecek seçime beni listenin neresine koyacak? Gene! Başkanın, ben nasıl güvenini temin edeyim ki, ön listede yer alayım. Bunu, biz kendi zamanımızda bizzat yaşadık. Bizde yüzde 5 kontenjan vardı. Parti liderleri yüzde 5 koyarlardı. İstanbul'a o zaman 3 kontenjan milletvekili vardı. Bunların delege ile ilgisi olmazdı. Başka yerlerde ben bunların birkaç tanesine sordum: "Hiç sesiniz çıkmıyor, haklı haksız üzerinde hassasiyetle durmuyorsunuz. Niye sesiniz çıkmıyor?" dediğim zaman, "Bizim tek bir seçmenimiz var, genel başkanımız" cevabını verdiler. "O ne derse, O olur" diyorlardı. Çünkü başka dayanakları yoktu. Ama biz öyle diyemiyorduk. Bizim arkamızda delege var. Temsilci var. Sonra gideceğim, onlara hesap vereceğim. Eğer bir yanlış iş yaparsam, bunun hesabını veremem. Bu suretle bir demokrasi vardı. Şimdi üzülerek söyleyeyim ki demokrasi derseniz adına, liderler demokrasisi var. Halk demokrasisi yok. Bu hadiseden dolayı da bir kısım milletvekili arkadaşlar, gerçekleri bildiği halde rahatsız. Şu anda başörtüsü konusu olsun, İmam Hatip Mektepleri konusu olsun, bir çok milletvekili arkadaşlarla görüşüyorum; hepsi rahatsız, ama uyum için ve liderlerini kızdırmamak için onların gönlünden, gözünden düşmemek İçin seslerini çıkaramıyorlar. Çünkü halk, onlar için önemli değil. Liderler önemli.

ANAP, REAKSİYON OYLARIYLA İKTİDAR OLDU

Şimdi de isterseniz, toparlanma, nasıl iv ne Şartlarda oluşacak, bunları konuşalım. 1960 ihtilâlinden sonra, millet. Adalet Partisi'nde toptandı. 1971'de tekrar dağıtıldı. Bu toparlan-ma da en son 1979 ara seçimlerinde gerçekleşti. 1980 ihtilaliyle dağıtan millet, sebebi ne olur¬sa olsun bîr şekilde ANAP'da toparlandı. Ancak 28 Şubat sonrası millet yine dağıtıldı. Siyaseten millet nerede, hangi şartlarda hangi partide to-parlanacak?

ANAP 1980 İhtilâli sonrası bir reaksiyon olarak toparlayıcı oldu. 1983'te yapılan seçimde ihtilâli yapan kuvvet iki parti istiyordu. Bir Halk Partisi, bir de kendilerinin kurduğu sözde sağ olacak Turgut Sunalp'in partisi. Büyük Türkiye Partisi'ne müsaade etmediler. Eğer Büyük Türkiye Partisini bıraksalardı tamamen iktidarı alacaktı. Onu kapattılar. İleri gelen parti liderlerini sürgüne gönderdiler. Adalet Partisi'nin devamı olarak kurulan DYP’yi seçime sokmadılar. Kala kala Ana Vatan kaldı. Ana Vatan'ın seçime gideceği meçhuldü. Ama NATO Genel Sekreteri Türkiye'yi ziyaret etti. Onun bir takım görüşmeleri neticesinde ANAP kapatılmadı. Ve millet bu defa Demirel'in Müsteşarı ve Adalet Partisi'nin devamı düşüncesiyle bütün gücüyle Ana Vatan'a hücum etti. Fakat Ana Vatan bir partinin devamı değil. Kendisine göre bir takım sloganlarla çıktı. Bundan sonra da Türk siyaseti toparlanıyordu. Yine bir takım durumlar meydana geldi. Şimdi yine siyasetin toparlanması için kök esastır. Tâ 1950'den beri milletin gönül verdiği bir kök parti orta sağ, merkez sağ orada ancak toparlanma olabilir. Bunun için mevcut orta sağa sahip çıkan DYP'nin herkese kulak açması lazım. Herkesi kucaklaması lazım. Çok geniş çalışması lazım. Çalışırsa, bir hayli mesafe alınacağına inanıyorum. 

YENİ PARTİLERİN BAŞARI ŞANSI YOK

Yenİ oluşumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Merkezin oylarına talip olan, milliyetçi, muhafazakar oyları isteyen partilere nasıl bakıyorsunuz? Bunlar hakkında neler söylemek istersiniz?

Şu anda merkezin oylarına tam sahip çıkacak, kimse çıkmadı. Şu anda merkezin oylarına en fazla sahip çıkan parti, DYP’dir. AK Parti ortaya çıktı, ama bu parti sözleri ile orta merkezdeyim diyor, hareketleriyle bunun öyle olmadığını gösteriyor. Bir kurucu listesi yaptı, kurucu listesi ile aldığı milletvekilleri gösterdi ki, eski Refah Partisi'nin tabanını Saadet Partisi ile paylaşma durumu ortaya çıktı. Eğer Tayyip Erdoğan bu partiyi kurarken, eski Demokrat Parti'den. Adalet Partisinden, Doğru Yol Partisi'nin eskilerinden listesine alıp merkez haline getirebilseydi, belki durum biraz değişik oturdu. Bu yapılmadığına göre merkez DYP'dir. Bu bakımdan millet düşünüyor. Ama inşallah toparlanır. Bunu millet toparlayacak. Durum onu gösteriyor.

Peki bu toparlanma noktasında ümitli misiniz?

Ben hiç bir zaman ümidimi kaybetmedim. En sıkıntılı zamanlarda bile bir çıkış yolu olur. 1960 İhtilâli olduğu zaman ben Hukuk Fakültesi'nde talebeydim. Atılan sloganlar ve hareketlerle biz diyorduk ki, her şey bitti. Ama bir müddet sonra hiç bir şeyin bitmediği ortaya çıktı. 1971 muhtırasında Öyle bir hazırlıklar yapmışlardı ki, bizler o günlerde evimizde bile yatmamaya başlamıştık. Keklik gibi tek tek toplanmayalım diye başka yerlerde yatmaya başlamıştık. Bu düşüncedeydik. Nitekim muhtıra okluğu zaman o solun borazanları bayram yaptılar. Sanki kendileri yapmış gibi. Sonra bu durumun öyle olmadığı meydana çıktı. 1980 İhtilâli, her ne kadar demokrasiye zarar verdi, bir parçalanma olduysa bile, her şey bitmedi. Ama 28 Şubat Post-Modern darbesi onlardan daha fazla sıkıntı verdi.

MİLLETE HESAP VERME ENDİŞELERİ YOK

Biz gerekliğinde memleket, millet meselelerinde parti başkanına rahatlıkla hesap sorabiliyorduk. Çünkü bizim arkamız vardı. Biz milletten oy aldık. Bizim delege-lerimiz var. Listeye bizi koyan 6 bin delege vardı Istanbul'da, Her işi yaparken düşünürdük. Acaba bir yanlış yapacak mıyız? Bir yanlış yaparsak, bu delegelere nasıl hesap veririz, Farzedin ki gazetelerde yanlış bir isminiz çıka. Bu delegenin hangisine bu yanlıştır diye anlatabilirsiniz. Korkar, titrerdik.

MİLLETVEKİLLERİ GERÇEKLERİ KONUŞAMIYOR

Şimdi üzülerek söyleyeyim ki, demokrasi derseniz adına, liderler demokrasisi var. Halk demokrasisi yok. Bu hadiseden dolayı da bir kısım milletvekili arkadaşlar, gerçekleri bildiği) halde rahatsız. Şu anda başörtüsü konusu olsun, İmam Hatip Mektepteleri konusu olsun, bir çok milletvekili arkadaşlarla görüşüyorum; hepsi rahatsız, ama uyum için ve liderlerini kızdırmamak için onların gönlünden, gözünden düşmemek için seslerini çıkaramıyorlar.

Mustafa Gökmen / İstanbul (19-20 Mayıs 2002)

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 7214
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı