Cezaevlerinden bir hayli memnuniyet mektubu aldık, almaya da devam ediyoruz. Abone ihtiyacı çalışmamız süresince her hafta bir veya iki örnek mesajı yayınlayacağız. İşte onlardan ikisi:
“Sizlerin sayesinde Üstadı daha iyi anlıyorum şimdi. Göndermiş olduğunuz dergiler de değişmemi, gelişmemi ve Risale-i Nurlara olan ilgimi arttırdı. Dergileri okuduğumda ilgimi ve merakımı çeken bölümleri alıp Risale-i Nur’dan araştırıp bakıyorum. Bu da bana ayrı bir katkı sağlıyor. Dergiler daha yararlı bilgilerle dolu. Dergi yazıları genellikle Risale-i Nur’un içinden üretildiği için Risale-i Nur okumuş gibi oluyor insan.
Osman KUZU, T Tipi Kapalı Cezaevi, OSMANİYE”
***
“Aziz ve muhterem ağabeyim, gönderdiğiniz iki adet dergi de elime ulaştı. Binler teşekkürler. Dergileri çok beğendim.
Serhat KESKİN, D Tipi Kapalı Cezaevi, DİYARBAKIR”
***
MEKTUP
Esselamu Aleyküm, Aziz Sıddık Kardeşim
Mektubunuzu, Risaleyi ve dergiyi aldım. Çok mutlu oldum. Risaleleri okuyorum ve çok istifade ediyorum. Genç Yorum’daki güzel yazıları arkadaşlara mektupla yolluyorum, çok memnun kalıyorlar. Şimdi İslâm Yaşar’ın “Taa Kıyamete Kadar” adlı kitabını okuyorum, Ayasofya hakkında. Hasan Bey acaba Ayasofya ne zaman açılacak? Ben her zaman duâ ediyorum açılması için. Üstad Hazretleri de Ayasofya’da 50 bin kişilik bir cemaate hutbe vermiş. Muazzam bir şey. İnşallah Ayasofya’da namaz kılmaya ömrümüz yeter.
Biz Nurları okuyarak buraları bir Medrese-i Yusufiye’ye çevirmeye çalışıyoruz. Her bir saatimizi, inşallah bir saat, belki yirmi saat -Üstadımızın beyan ettiği- yapmaya, ömür dakikalarımızı, ebedî hayatı netice veren çekirdekler hükmüne getirmeye çalışıyoruz.
Bence gerçekten Nurları okuyan bir insanın ve Nurların şuâlarıyla şuurlanan bir insanın hiç boş vakti yoktur. Boşa geçirecek beş dakikası bile yoktur. Zira ömür durmuyor, geçiyor. İnsan da beraber gidiyor, yaşlanıyor. Hem bize zulmeden ve Üstadımız hatta Efendimiz Aleyhisselâtu Vesselâm’a zulmeden o zalimlerden, kâfirlerden intikamımızı nasıl alacağız?
Nurları beş dakikamızı bile boşa geçirmeden okuyorduk. Kur’ân’ımızı ve onun manevî bir tefsiri olan Nurları okuyorduk. Maddî müdahaleden Kur’ân bizi men ediyor. Müsbet bir şekilde mukabele edeceğiz. Okumak, okumak, okumak… Okudukça anlayacak, anladıkça yaşayacak, yaşadıkça nurlanacağız. Önce kendimizi, sonra hanemizi, mahallemizi, muhitimizi, ülkemizi, dünyayı hatta kâinatı aydınlatacağız. Nur zarar vermez, ışığıyla okşar. Endişe, tasa, korku, hırs, öfke Nurla izole olur. Güven, emniyet, huzur Nurla gelir. İnsan bilmediği şeye düşmandır. Karanlık eşyanın hakikatini gizler. Nur eşyanın hakikatini gösterir ve insanı insana, insanı kâinata dost yapar. Kâinata bir mehd-i uhuvvet nazarı ile baktırır. Meselâ benim bu elim hapis musîbetimde Nurlardan gelen teselli ile Nurlar imdadıma yetişmese idi belki hayattan istifa edip ölüme kaçacaktım. Elhamdülillah. Allah Üstadımdan razı olsun. O eserlerin bize ulaşmasına vesile olan sizden ve sizlerden razı olsun. Rabbimizden razı gelecek bir nefis versin. Âmin, âmin, âmin… Duâ ve selâm ile. Çok teşekkür ederim. Hasan Bey gayretlerinize çok teşekkür eder, devamını dilerim.
Çınar Yalnız, Bandırma 2 nolu T Tipi Kapalı, Ceza İnfaz Kurumu, Bandırma/Balıkesir
Not 1: İsimler değiştirilmiştir.
Not 2: Pazartesi günü “Yeni Asya’dan Size” köşesinde yayınlanan Hutbe-i Şamiye’nin Arapça-Türkçe basılması fikri benim değil İzmir Hanım okuyucularına aittir.
Not 3: “1500 adet dergi ihtiyacımız var” adlı çalışmamıza başladık, desteklerinizi bekliyoruz.
H. Muharrem OKUR (0532) 471 53 52