Hayatımız bir kalem olarak amel defterimizi kendi elimizle yazıyoruz. Dünyada yaptıklarımız veya yapmadıklarımız ahiretimizin şeklini ve vaziyetini belirliyor.
Yani hayatımızı nasıl yaşadığımız hayatımızın nasıl son bulacağı açısından bize büyük ipuçları veriyor.
Görebilen ve anlayabilen için başlangıç ile son arasında büyük bir bağlantı var. Hayat dediğimiz şey anlamlı sıralamalar bütünü. Kitabın ilk sayfası ile son sayfası sıkı sıkıya birbirine bağlı. Hiçbir şey tesadüf veya karışıklık içinde değil. Sadece takdir edilmiş olanların gerçekleşmesinden ibaret.
Çıkış noktasından varış noktasına kadar istikamet ile gidebilmek için Cenab-Hakka daima dua etmek lazım.
Hafız Hasan Hüseyin Erol’un mübarek vefatı bize bunları düşündürdü. Rahmetlinin okuduğu risalenin son sayfasında kalan ip büyük manalar içeriyor: ”Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekâda olan ahbaplara visal ve mülâkat mukaddimesi olarak gösterir. Ehl-i dalâletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedî telâkki ettiği ölüm yaralarını böylece tedavi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu ispat eder. Hem kabrin âlem-i rahmete ve dâr-ı saadete ve bağistan-ı cinâna ve nuristan-ı Rahmân’a açılan bir kapı olduğunu ispat etmekle, beşerin en müthiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yani, kabir ejderha ağzı olmadığını, belki bağistan-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir.”
İnsanlığın en büyük derdi ölüm yaralarını tedavi etmektir. İman ilacından başka o yaraları tedavi edebilecek başka bir deva da yoktur. Dünya yolculuğunun son bulmasından sonra başlayan berzah seyahatinde ancak imanın dostluğu ve rehberliği lazımdır. Kıymetli Hafız Hasan Hüseyin Hoca okuduğu son sayfa ile hayatına iman ile hüsn-ü hatime verdiğini bize müjde etti. Ne mutlu okuduğu son sayfa ile ahiretin ilk sayfasını iman ile açanlara…