"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm kardeşliği

Hasret ASLAN
07 Ocak 2020, Salı 02:03
Kur’an-ı Kerim’in en önemli emirlerinden bir tanesi müslümanların birbirlerini kardeş olarak görmeleri ve bunun gereğini yerine getirmeleridir.

Kur’an-ı Kerim’de “Mü’minler ancak kardeştirler, siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin” buyurulmaktadır.

Yine Tevbe suresi 71. Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hakk: “Allaha ve Resulüne İman eden, İtaat eden, İbadetlerini yapan, yapmaya çalışan, renk, ırk, dil, sosyal ayrımcılık yapmadan, millet ayrımcılığı yapmadan, İyiliği emreden, İyilikleri yapan, iyilikleri yapmaya teşvik eden, kötülüklerden uzaklaşmaya, sakınmaya ve kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışan, çocuk, genç, yaşlı, kadın -erkek bütün Müslümanlar, birbirlerinin velisidirler, birbirlerinden sorumludurlar. Allah’a ve Resul’üne itaat ederler, namazlarını kılarlar, zekatlarını verirler. Allah için, birbirlerini sevenler, Allah için birbirlerinin dostudurlar, Allah için birbirlerini severler. Ve dahi, Allaha ve Resulüne dost olmayı isteyenlerdir. İşte bunları, Allah yevm-i mahşerde, rahmeti ile yargılayacaktır”  buyuruyor.

İslam kardeşliği nesebi kardeşlikten daha öndedir. Nesebi kardeşlik sadece bu dünya ile sınırlıdır. İslam kardeşliği ise ebedi hayatımızda da devam edecektir. 

 Peki, muhabbet sadece kuru bir dava mıdır? 

 Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta, birbirlerini korumakta, bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuz kalıp onun tedavisiyle meşgul oldukları gibi, Müslümanlar da birbirinin yardımına koşmalıdır. (Buhari)

Bütün Müslümanlar, Efendimiz (asm)’in şahs-ı mânevîsine dahildirler. Dolayısıyla her müslüman vücuttaki bir aza gibidir. Kimisi göz, kimisi kulak, kimisi ayak, kimisi akıl, kimisi kalp, kimisi ruh ve hakeza.  Bundan dolayı bütün müslümanların birbirine ihtiyacı vardır. Uzuvlarımızdan birinin yaralanması veyahut vazifesini yapamaz hale gelmesi nasıl bütün vücudumuzu etkiliyorsa, mü’minlerin de kenetlenemeyip aralarındaki  ittihadı sağlayamaması alem-i islamı o derece etkilemektedir.

Bediüzzaman Hazretleri Risale- Nur külliyatında şöyle buyuruyor: “ Siz birbirinize nesebi kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder.”  Aslında sadece müslüman kardeşinin kusurunu örtmek değil bir de O’nu yüce gönüllülükle affetmek gerekir.   Affedici olmak şefkat ve merhametin bir göstergesidir. İman kardeşleri de birbirinin kusurunu, hatasını gördüğü zaman düşmanlık beslemek ve kin tutmak yerine müslüman kardeşinin de bir nefsi olduğunu ve nefsine ve şeytanına mağlup  olduğunu düşünerek ona yaklaşırsa o zaman kin ve nefret yerine acıma ve şefkat etme duygusu ortaya çıkar. 

 Madem “ insan bin kapılı bir saraydır.” O zaman bir insanı kazanmanın bin tane yolu var demektir. Önemli olan hangi kapıdan içeri gireceğini bilmektir. Kardeşinden ümidini kesip artık “ o iflah olmaz” demek yerine, “ acaba nasıl bir kapıdan girersem O’nu kazanabilirim” diye düşünmek, bunun için kafa yormak ve en önemlisi dualarımızda müslüman kardeşlerimize de yer vermek ehl-i imanın muzaffer olabilmesi için nihayet derecede ehemmiyetlidir. 

İslam kardeşliğini elde edebilmek için, bunu zedeleyen unsurları da iyi bilmemiz gerekir 

Şimdi islam kardeşliğini zedeleyen unsurları maddeler halinde inceleyelim: 

- Bir mü’minin bin tane iyi bir tane kötü huyu varsa, kötü huyu yüzünden iyi özelliklerini örtmek, islam kardeşliğini zedeler. Bunun tam tersi -yani bir güzel, bin tane kötü huyu da olsa- yine o tek güzel ahlakı için o mü’mine muhabbet edilir ve edilmelidir. “İman kâbe hürmetinde, islamiyet de cebel-i Uhud azametinde “ olduğu için bir insanın sadece iman etmiş olması dahi muhabbete lâyık olduğunu gösterir. 

- Örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz şeylere kıymet verip kardeşine karşı kin beslemek ve düşmanlık hissi taşımak.

- Küçük hadiseleri büyütüp onlara değer vermek, çok ufak sorunları dahi sanki büyük problemlermiş gibi görmemize neden olur. Oysa ki hiçbir problem kâbe hürmetinde olan imandan ve cebeli Uhud azametinde olan İslamiyet’ten daha önemli ve daha büyük değildir.

- Her sözümüz doğru olmalı fakat her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir.

- Tebliğ vazifesini yerine getirirken üsluba çok dikkat etmek gerekir. Yoksa “nasihat edeyim, doğruyu anlatayım” derken kullandığımız ifadeler incitici olup ters etki yapabilir. 

- Aynı davada bulunduğumuz kardeşlerimizi tenkit etmemeli, onlara üstünlük taslayarak ,istibdad yaparak hizmetteki şevklerini kırmamalıyız.

Okunma Sayısı: 4297
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı