Üstad Bediüzzaman’ın fikir ve düşüncelerinden bihaber ve onun harika, cihanşümul eseri Risale-i Nur ile tanışma imkânı bulamadıkları için bazı insanların bilmeden veya farkına varmadan bazı vartalara girmeleri mümkündür ve bunlar bir yönü ile mazur sayılırlar.
Ama Üstadın çağları aydınlatan imanî, iktisadî, içtimaî, siyasî ölçü ve prensiplerinden haberdar olduklarını bildiğimiz bazı hadimlerin hemen her iktidar değişikliklerinde kafa karışıklıklarına girerek, oradan oraya savrulmalarını gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz.
İhvanlar insanların en çok aldanma riski olan içtimaî ve siyasî konularla alâkalı olarak Üstad Bediüzzaman’ın hiçbir şüpheye, tereddüde mahal vermeyecek derecede açık ve net ikaz, tavsiye, ölçü ve prensiplerini dikkate almayıp, kulak ardı etmiş olmalılar ki her defasında siyasilerin cezbedici reklâmlarına, celbedici propagandalarına kolayca kapılıp, maalesef yön- lerini kaybediyorlar.
Aldandıklarının farkına varamayan ihvanlar her fırsatta dönüp bir de “Şimdi Üstad Bediüzzaman olsaydı o da bizim yaptığımızı yapardı... Filanca partiye destekte bulunurdu. Yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ederdi...” gibi kehanetlerde bulunarak Bediüzzaman’ı kendi yanlış tavır ve tercihlerine alet etmek gibi cüretlerde bulunmalarının inandırıcı bir izahı olabilir mi?
Üstad’ın net bir şekilde duâ ederek destek verdiği, nokta-i istinat olduğu demokrat siyasî kadroları siyaset sahnesinden silmekle vazifeli, şimdiye kadar yaptığı keyfi, ayrıştırıcı, hukuk dışı uygulama ve icraatlarla hem her alanda ülkede tamiri mümkün olmayan tahribatlara sebep olan bir düşüncenin temsilcisi konumunda olan bu iktidarın başa gelmemesi hususunda Bediüzzaman’ın ısrarla yaptığı teşhis, tesbit, ikaz ve tavsiyelerini görmezden gelen hadimler nasıl olur da dönüp bir de “Üstad olsaydı bu bunları tebrik eder ve o da bizim gibi bu partiye duâ eder destekte bulunurdu” diyorlar? Hayret ki hayret...
Sağlığında dahi; “Her bir eser bir Said’dir” diyerek kendisini devreden çıkararak, Risale-i Nurlar’ı nazarlara veren Bediüzzaman şimdi cismen aramızda olmasa da o altı bin sayfalık şaheseriyle manen yaşadığını bir kısım hadimler derk etmiyorlar mı ki her fırsatta “Üstad yaşasaydı şöyle yapardı, böyle yapmazdı... Bizim gibi siyasîtercihlerde bulunurdu...” gibi kehanetlerde bulunuyorlar?
Üstadımızın yıllar önceden siyaset noktasında reddettiği Siyasal İslâm geleneğinin temsilcileri konumundaki şahsiyetlerini bu günkü iktidar mensuplarını yegâne rehber ve nümune-i imtisal kabul edip, her vefat yıl dönümlerinde de görkemli törenlerle andıklarını fark edemeyen bazı ihvanların Üstad olarak kabul ettikleri Bediüzzaman gibi bir dahinin, onun gibi bir din büyüğünün ikaz ve tavsiyelerini görmezden gelerek onların saflarında yer almalarını anlamak zor. Ne diyelim Allah basiret, feraset nasip eylesin.