Adamlar asıllarını inkâr etmiyorlar. Zaman zaman bazı konularda takiyye yapsalar da geçmişlerini, siyasî serüvenlerini doğru tarif ediyorlar.
Hangi siyasî şecerenin devamı olduklarını, nereden gelip, nereye doğru yol aldıklarını iyi tarif biliyorlar. Özal, Erbakan ve Tayyip Bey... Bazen bu üçlünün arasına demokrasi ve İslâm kahramanı, merhum Menderesi de ilâve ediyorlar, ama bunun samimiyetten uzak bir takiyye, bir taktik olmanın ötesinde bir inandırıcılığının olmadığını her insan biliyor.
Siyasal İslâm geleneğinin devamı konumundaki iktidarın çekirdek kadrosu hemen her zeminde sarf ettikleri söz ve beyanlarıyla, ortaya koydukları iş ve icraatlarıyla demokrat gelenekten olmadıklarını itiraf etseler de malûm bazı çevrelerin ille de onları demokrat diye lanse etmenin çabalarına girişmeleri ne ile izah edilir bilemiyoruz? Aslı astarı olmayan tekellüflü yorum ve te’villerle hangi şecerelerden gelip, hangi kulvarlarda siyaset yaptıkları artık herkesçe mâlûm olan bu siyasî kadroları zorlama yorumlarla Demokrat olarak tarif etmek kraldan ziyade kralcılığa soyunmak olsa gerek.
Her defasında Demokrat iktidarları alaşağı eden askerî darbelerden sonra siyaset sahnesinde zuhur eden yukarıda isimlerini verdiğimiz siyasî zevat liderliğindeki Siyasal İslâm geleneğindeki partiler milletin onayını alabilmek için her defasında Demokrat olarak lanse edilmeye çalışıldı. Derin güç odaklarının bir projesi olan böyle bir senaryo ile maalesef zihinler karıştı, uzunca bir zaman millet bu tuzağı fark edemedi; böyle darbe ürünü, sun’î partilere destek verdi. Bu partiler de üstlendikleri vazifenin gereği olarak, öncelikle askerî darbelerle iktidardan uzaklaştırılan gerçek Demokratları tarih sayfasından silmek için, ellerinden geleni yaptılar. Mevcut iktidarın hemen her fırsatta acımasız bir kin ve gayz ile Demokratlara saldırmanın arka planın görmezden gelerek, bazı dost çevrelerin de halen bunları Demokratların devamı diye takdim etmelerinin bir izahı olur mu bilemiyoruz.
Her seçimde tercihlerini hep iktidara en yakın en güçlü partiden yana kullanan malûm çevreler Demokrat siyasî kadroların güçlü oldukları dönemlerde bu partiden yana tercihte bulunduklarını; ama bir şekilde zayıf düşürüp, iktidardan uzaklaştırıldığında hızla desteklerini çekmekle kalmayıp, yıllarca yere göğe sıkıştıramadıkları bu partinin aleyhinde karalamaları giriştiklerini ve sonrasında da yine yeni Demokrat Parti arayışlarına çabalamalarına başladıklarını ve bu arayışların sonucunda da yine en güçlü partide karar kılan malûm çevrelere hep şahit olduk. Bu gibi çevrelerin içinde dersini Bediüzzaman’dan alan ve gerçek Demokratlara nokta-i istinat olmakla vazifeli olan bazı dostların da bulunması acı bir gerçektir.
Toplumda yaşanan gerilim ve kutuplaşmaların giderek tırmanması; olması gereken kanun hâkimiyetinin kişi veya kişiler eliyle keyfi bir şekilde istimal edilmesi; hak ve hürriyetlerin göz ardı edilmesi; devlette olması gerekli olan şeffaflığın kaybolması; özellikle dinî cemaatler ve bütün ehl-i din mabeyninde meydana getirilen fitne ve ihtilâfların devam ediyor olması; gerçek Demokratlığın veya dindarlığın işareti olabilir mi sizce?