"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

28 Şubat süreci ve din adına siyaset

İbrahim ERSOYLU
05 Kasım 2021, Cuma
Her ne kadar 12 Eylül 1980 ihtilâlcileri, içlerinde bir kısım Nur Talebelerininde bulunduğu dinî cemaat ve tarikatların önemli bir kısmını korku tuzağına düşürüp kendilerine destekçi yapsalar da, o dönem ve öncesinde o grupların yaptığı iman ve Kur’ân hizmetlerinde takdire şayan inkişaflar olmuştu.

O süreçte Yeni Asya Camiası’nın öncülük etmesi ve toplumun baskısıyla darbecilerin hak ve hürriyetlerin önüne koydukları engeller büyük ölçüde aşılmış, 1987’de yapılan referandumda rahmetli S. Demirel’in de gayretleriyle siyasî yasaklar kalkmıştı.

Doğru Yol Partisi ile siyaset meydanına çıkan Ahrar/ Demokratlar, 1991 seçimlerini birinci parti olarak kazanmışlardı ve Sosyal Demokrat Halkçı Partisi ile koalisyon kurarak, Süleyman Demirel’in Başbakanlığında devlet yönetimine geçtiler.

DYP-SHP Koalisyon hükümeti, o dönemde hem ekonominin iyileşmesi hem de başta din ve vicdan, hak ve hürriyetlerin genişletilmesinde çok önemli adımlar atmıştı. Kültür Bakanı SHP’li Fikri Sağlar, diğer ilim adamlarının eserleri yanında Risale-i Nur Külliyatı’nı da satın alarak devlet kütüphanelerine koydurmuş, şehirlerin dikkat çeken yerlerindeki billboardlarda Kültür Bakanlığı olarak yayınladığı tam sayfa reklâmlarda, Külliyatın ve Üstadın resmi altında “Bediüzzaman Said Nursî sizi Kütüphanelerde bekliyor” ilânını yapmıştı.

O dönemde DYP-SHP Koalisyonunun, demokrasi, hak ve hürriyetlerin önünün açılması istikametinde yaptığı cesur ve müsbet icraatlar ve onların neticesinde Kemalizm’in zayıflaması, devletin derin mahfillerinde yuvalanmış fitne - fesat odaklarını tedirgin etmişti.

Bu derin odaklar, bu demokratik süreci sabote etmek için bir yandan yurdun değişik yerlerinde faili meçhul suikastlar tertip ederlerken, diğer yandan siyasî sahaya inen RP’nin iktidara giden yolunu açmışlardı. Erbakan, o günlerde basına verdiği mülâkatta bir takım güçlerin, kendilerini iktidara itmek istediklerini, iktidara gelince de orada kendilerini perişan etmeyi düşündüklerini söylemişti.

Ne yazık ki onun tahmin ettiği gibi oldu. Refah Partisi 1995 seçimleri sonucunda birinci parti konumuna yükseldi. 1996’da bu partiye DYP ile Refahyol Koalisyonu kurduruldu.

Derin odakların gayesi; iktidara getirilecek Refah Partisi’nin şahsında dinî gruplara ve inkişaf etmiş olan dinî hizmetlere büyük bir darbe vurulurken, o hizmetlere vesile olan Ahrar/ Demokrat güçlerinden intikam alarak onları siyaset sahnesinin dışına atmak idi.

Nitekim N. Erbakan Başbakan olmuş; yaptığı bazı işler ve söylediği sözlerle “Jakoben laik” güçlere darbe yapmak için Müslümanlar aleyhine kullanabilecekleri bol malzeme üretip vermişti.

Fırsatı yakalayan bu mihraklar, 28 Şubat 1997’de “İrtica hortladı, laiklik elden gidiyor” bahanesiyle Refahyol Hükümeti’ni istifaya zorladılar, Erbakan’a, dinî gruplara ağır bir darbe vuran kararları imzalattılar. Bu kararlar neticesinde İHL’lerin orta kısımları kapatılırken, Kur’ân Kursları’nda okumak zorlaştırıldı, İHL mezunlarının üniversiteye giden yolları daraltıldı, dinî gruplara ağır baskılar uygulandı, başörtüsü yasağı getirildi. O süreçte N. Erbakan ve ekibinin iktidara gelmesiyle, o ana kadar yapılan parlak iman ve Kur’ân hizmetleri onlarca yıl geri gitti.

Bu “derin güçler” aynı zamanda Refah Partisi ile koalisyon kurmalarını bahane ederek Ahrar/ Demokratları perişan ettiler; DYP yönetimine de-mokrat olmayan, şaibeli kişileri getirerek, iktidara gelebilecek potansiyelde olan demokrat kitleyi şaşırttılar ve yanlış adreslere yönlendirdiler.

Aynı güçler, 2002 seçimlerinde benzer fitne ve fesat oyunlarıyla kitleleri şaşırtarak, Ahrar/ De-mokrat güçleri siyaset sahnesi dışına iterlerken, Erdoğan ve arkadaşlarını, “Yenilikçiler” adı altında parlatarak sahneye sürdüler.

Fesat odakları, bu proje ile “dinin, dindarlığın içini boşaltarak” dini bilmeyen kitleleri-bilhassa gençleri-dinin ve dinî cemaatlerin aleyhine çevirdiler.

İktidara gelen siyasîler de, “Tek adam” ve istibdat rejimiyle demokrasiyi, adaleti, insan hak ve hürriyetleri askıya alırlarken, ülkenin kaynaklarını yandaşlara peşkeş çekerek israf ettiler, toplumun ahlâkî değerlerini de erozyona uğrattılar.

Son söz: Üstad Bediüzzaman’ın, toplum katmanlarının % 60-70’i tam dindar, mütedeyyin olmadıkları sürece, dinî kimlikle siyasete atılmanın dine ve dindarlara çok zarar vereceği yolundaki uyarısının ne kadar gerçekçi olduğu yaşanan olaylarla ispat edilmiştir.

Okunma Sayısı: 1724
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ferhat ardıç

    5.11.2021 00:43:07

    Ne kadar ucuz numaralar yapıyorlar sadece maddi menfaat için koşuyorlar her türlü imkanı bu yolda kullanmak tan geri durmuyorlar bakalım bu işin sonu nereye varacak kimlere ne kötülük yapacalar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı