HUBB-U CAH VE MAKAM MEVKİ DÜŞKÜNLÜĞÜ
İnsî şeytanların, cinnî şeytanlardan aldıkları ders ile İman ve Kur’ân hizmetkârlarını kutsî hizmetlerinden ve yaptıkları ulvî cihaddan vaz geçirmek, en azından onlara fütur vermek için hubb-u cah denen şöhretperestlik, makam – mevkî yolu ile onları aldatıyorlar.
Şöhret duygusu, makam mevkî sahibi olma arzusu, aslında her insanın yaratılışında vardır. Ahiret için çalışan Kur’ân hizmetkârları için bu his çok tehlikelidir. Bütün gayretleri ile yalnız dünyayı kazanmaya çalışanlar için de çok karmakarışıktır ve kötü ahlâkın menşeidir.
İmana ve Kur’ân'a hizmet edenler için Allah'ın rızası ve O'nun kabul etmesi öyle bir makamdır ki, insanların teveccühü ve rızalarından çok çok üstündür. İnsanların teveccühü, mana-i harfi ile olursa, yani Cenab-ı Hakk'ın teveccühünün yansıması veya gölgesi olursa makbul olur. Yoksa insanların teveccühü kabir kapısına kadardır. Orada söner.
Eğer şöhretperestlik hissi susturulmazsa, yönünü müsbet tarafa çevirmek lâzımdır. Meselâ cemaatle dolu bir camiye giren bir adam, orada güzel bir sâdâ ile Kur’ân'dan bir aşir okursa, oradakiler ona duâ eder. Hizmetimizde de ihlâs olmak şartı ile bu hissi müsbet bir şekilde kullanmak mümkündür. 1
Dipnot: 1- Mektubat, s. 488.