Geçenlerde 7-8 sene öncesine kadar birlikte hizmet yaptığımız, ancak daha sonra ayrılan bir dost ile bir düğün münasebetinde karşılaştık.
“Biz sizinle kardeşiz ve dava arkadaşlarıyız, meslek meşrep yönünden aynı çizgideyiz, ancak farklı kulvarda hizmet ediyoruz. Keşke sizinle birlikte hizmet etmeye devam etseydik ne iyi olurdu” dedim.
“Ben bütün Nur Talebesi grupların muvaffakiyetine dua ediyorum” dedi.
“Biz de onlara dua ediyoruz. Ancak cemaatte rahmet vardır. Cenab-ı Hak Kur’an’da “Ey iman edenler! Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız, ayrılığa düşmeyiniz”1 buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz(asm) cemaatle birlikte hareket ederek ibadet yapmanın tek başına ibadetten 27 kat fazla sevaba medar olacağını ifade ediyor.2 Üstadımız Külliyatta tesanüt ve ittihat ile hizmet etmeyi tavsiye ediyor.”3
“İslâm muarızı fitne odakları, Nur Talebelerinin ittihat ve ittifak etmesini istemiyorlar.”
“Onun için bu odaklar, onların arasına fitne sokarak onları ayrıştırıyorlar. Bu oyuna gelmemek lazım” dedim.
“Nasıl yani?”
“Günümüzde Türkiye’de kendisini Nur Talebesi olarak tarif eden çok sayıda grup vardır. Bunlardan her biri farklı bir kulvarda iman hizmeti yapıyor. Bu tebrike şayan bir hizmettir. Ancak bu gruplar, ayrı hareket ettikleri için toplum nezdinde yeteri kadar etkili olamıyorlar. Eğer onlar, Risale-i Nur’un ölçüleri ışığında birleşip birbirleriyle meşveret ederek beraber hizmet yapsalar, iman ve Kur’an hizmetinin şimdikinden çok parlak ve etkili olacağı kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca din, vatan ve millet menfaatine aykırı icraat yapan yöneticilere yapacakları ikazlar tesirli olur. Günümüzde onların güçleri dağıldığı için ikazları dikkate alınmıyor” dedim.
“Geçmişte bu ittihadın örneği var mıdır?” diye sordu.
“Var. Merhum Zübeyir Gündüzalp Ağabey, 1970’lerin başında diğer hizmetkâr ağabeylerle birlikte daire içinde meşveret sistemini kurarak Nur Talebelerinin ittihadını sağlamış ve beraber hizmet etmelerini temin etmişti.”
“Onlar, 1970’ten 1980 arası dönemde ittihat ve tesanüt içinde hareket ettikleri için hem iman hizmeti inkişaf etmiş, hem de Nurun siyasî ölçülerine uygun olarak Ahrar/demokrat güçleri iktidara taşımışlardı. Onlar da ülkeye maddî – manevî hizmet etmişlerdi. Onlar demokrat iktidarı iyi icraatlarında teşvik, yanlış icraatlarında ikaz etmişlerdi.
“O dönemde İslâm ülkelerinde Türkiye’de dine hizmet gündeme geldiği zaman onlar akla geliyordu. Günümüzde onların ittihadı olmadığı için dindar kimlikli siyasî akım öne geçti” dedim.
“Doğru. Günümüzde de benzer bir ittihat olmalı. Ama bu iş nasıl olacak?” diye sordu. Bu soruya verdiğimiz cevabı daha sonra ele alalım inşallah.
Dipnotlar:
1 – Al-i İmran: 103.
2 – Ömer Nesuhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 1990,s.146.
3 – Şualar, 2010,s.506, 777.