Yeni Asya Camiası, ahir zamanın Peygamberinin (asm) varisi Üstad Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebini tavizsiz şekilde sürdürüp hayata yansıtan, içtimaî ve siyasî alan dahil her konuda Risale-i Nuru hayat düsturu yapan bir camiadır.
Camia, Zübeyrî çizginin ısrarlı takipçisidir. O bu sağlam duruşu dolayısıyla geçmiş zaman dilimlerinde, bir çok kişi ve çevrenin hışmına ve hücumuna maruz kalmıştır, günümüzde ve gelecekte benzer hücumlara maruz kalacağı açıktır. Çünkü O iman - Kur’ân hizmetiyle birlikte doğru İslâmiyeti ve İslâma lâyık doğruluğu yaşamak ve göstermek gibi çok önemli ve hayırlı işler yapmaktadır. “Hayırlı işlerin çok muzır manileri olur. Şeytanlar onun hadimleriyle çok uğraşır.”
12 EYLÜL TUZAĞI
1980’lerde münafık 12 Eylül darbecileri, diğerlerine yaptıkları gibi Yeni Asya camiasını kendilerine biat ettirmek, Kemalizmle barıştırmak için çok çalıştılar. Bunu başarmak için, çok cazip teklifler sundular. Camia kabul etmeyince arasına fitne fesat sokarak onu parçalamaya çalıştılar. Nurculuğu sulandıracak başka bir cemaati parlatarak sahneye sürdüler. Onu bir süre kullandıktan sonra şimdi de bitirmeye çalışıyorlar.
Ne yazık ki o zamanlar başta temayüz etmiş çok sayıda şahsiyet olmak üzere, bir çok Nur Talebesi Yeni Asya’dan ayrılarak darbecilerin tuzağına düştü. Kemalizmi ülkede yerleştirmek için yapılan İhtilâlin tarihteki Mohaç, Malazgirt zaferleri gibi bir zafer olduğunu ileri sürerek, cemaatin çok sayıdaki fertlerini peşlerine takarak darbecilere ve anayasalarına destekçi yaptılar.
28 ŞUBAT TUZAĞI
1990’ların sonlarında bu sefer münafık 28 Şubat darbecileri, diğer dinî cemaatlere yaptıkları gibi, Yeni Asya Camiasına ağır baskılar yaptılar. Gazetenin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular Ağabeyimiz, o zamanki dine ve dindarlara yapılan zulümlere karşı çıktığı ve 1999 depremi için “deprem İlâhî ikazdır” dediği için onu iki yıl bir gün hapse mahkûm ettiler. Gazetenin o zamanki yazarları mahkemelerde süründürüldü. Buna rağmen Camia istikametini kaybetmedi ve yoluna devam etti.
28 Şubat’ın önde gelen Ergenekoncu paşalarından biri, yaptığı bir açıklamada, “Bütün dinî cemaatlere ve gazetelerine boyun eğdirdik. Ama Yeni Asya Camiasına ve gazetesine söz geçiremedik” şeklinde bir itirafta bulunmuştu.
SİYASAL İSLÂM TUZAĞI
Günümüzde ise Camia farklı ve dessas bir tehlike ile karşı karşıyadır; siyasal İslâmcıların hedef tahtasındadır. Onlar, diğer cemaatleri kendilerine bağladıkları gibi, onu da etkileri altına almak istiyorlar. Ne yazık ki bir çok dinî cemaati ve gurubu, hatta diğer Nur guruplarını kandırarak, ya da onlara menfaat bahşederek, külliyeler vererek kendilerine bağladılar. Geçenlerde iktidarın önde gelen şahsiyetlerden biri, cemaatleri kast ederek, “Biz yoksak siz de yok olursunuz” diyerek desteğe devam etmeleri yönünde onları uyarmıştı.
İktidardaki Siyasal İslâmcılar, siyasette hata ve kusurlarını ortaya çıkaran ciddî bir muhalefet istemedikleri gibi, yaptıkları fahiş hataları görüp onları ikaz eden dindar bir camia da istemiyorlar. Yeni Asya Camiası ve gazetesi güçlü kuvvetli olursa, onlar İslâmı ve Müslümanları politize edemeyeceklerini biliyorlar. Yeni Asya onların bu tuzağına düşmedi.
CAMİADAN KOPANLAR KENDİLERİNE YAZIK EDİYORLAR
Menfi siyasetin oyununa gelip Yeni Asya camiasını terk edenler, hem kendilerine, hem de Risale-i Nur mesleğine zarar vermiş olmaktadırlar. Üstad İhlas Risalesinde, “Cadde-i Kübra-i Kur’âniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var” (Lem’alar, yeni tanzim, s.396) diye onları ikaz etmektedir.
Öyle görülüyor ki, Siyasal İslâm iktidarı başta kalmak için her türlü tavizi vermeye hazırdır. Derin devletin cemaatleri yok etmek için yaptığı dehşetli plana imza atmakta ve onlarla iş birliği yapmakta tereddüt etmemektedir.
Onların hatırı için Camiayı terk edenler, dolaylı olarak dinsizlik kuvvetine yardım etmiş, Üstadın uyarısına mâsadak olmuş olurlar.