Darbecilerle hesaplaşma iddiasıyla başlatılan Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının tavsamaya başladığı günlerde, o yaşananlardan sonra bir misilleme ve rövanş dalgası gelmesinden duyduğumuz endişeyi defaatle ifade etmiştik.
Ki, yargılamalar devam ediyorken kimi sanıklar mahkeme heyetlerine açıkça “Bu günler geçecek, yarın bu sandalyelerde siz oturacak ve hesap vereceksiniz” diyorlardı.
Nitekim öyle oldu. O davaların, dışarıya kaçabilenler dışındaki savcı ve hâkimleri sanık durumuna düştüler ve mahkûm oldular.
Keza o operasyonlarda görev almış olan emniyet mensupları da aynı akıbete uğradı.
Ama iş onlarla sınırlı kalmadı; kapsamı alabildiğine genişletilerek, bir Balyoz sanığının içeride iken söylediği boyutlara taşındı:
“Daha ne kadar çekeriz bilmiyorum. Ama çok uzun süreceğini sanmıyorum. Yani aldığımız haberler o yönde bizim. Sağlam kaynaklar. Bunun hesabı sorulacak.
“Biz bir daha böyle bir rövanşta hata yapmayız. Atatürk isyan olduğu zaman ‘Çoluğu çocuğu kalmasın, götürün, şehri götürün’ diyormuş. Çocuğuna kadar. Bu iş böyle.
“Bir iki sene içinde bu manzara tam tersine dönecek. Adamlar bu ülkeden kaçacak. Ve rövanşı çok farklı olacak. Çok kişinin canı yanacak. Bunun rövanşında çok can yanacak.
“Bir sürü hesaplaşma olacak. İki sene çok, bir sene içinde. Buradan çıkarsak dışardakilerle çok ciddî bir hesaplaşma olacak. İlk şeyimiz ne biliyor musun? Aç kalacaklar. Öyle başlayacak. Bu kadar da boş değiliz yaa.”
Dediği gibi de oldu. Ergenekon ve Balyozda darbecilik suçlamasıyla yargılananlar, kesin hüküm giymişler dahil çıktı. Hemen peşinden, “çok farklı bir rövanş” dalgası başlatıldı. Çocuğuna kadar, çok kişinin canını yakan bir dalga. “Kaçacaklar” denilenler de kaçtı.
Hukukun bütün temel prensipleri çiğnenerek yürütülen bu rövanş operasyonlarının, vaktiyle darbe davalarında “millet adına savcılık” rolü üstlendiklerini ilân eden siyasî kadrolara yaptırılması ayrı bir ibret oldu.
AİHM’den dönmeye başlayan tutukluluk ve mahkûmiyet kararlarının, ağır ceza hâkimi yapılan parti avukatlarına aldırılması da.
“Aç kalacaklar” sözünün “Ağaç kökü yesinler”e çevrilip iktidar ekibine söyletilmesi de.
15-20 Temmuz süreci böyle bir süreç.