Hayatta bütün insanların arzu ettiği şey başarıdır. Bütün insanlar başarılı olmayı arzu ettiği halde başarılı insanların sayısının az olduğunu görüyoruz. Başarısız insanların ise haddi hesabı yok. Acaba yeryüzünde sanatta, sporda, siyasette, edebiyatta, bilimde ve diğer alanlarda başarılı olmuş insanların en belirgin özelliği nedir? Acaba bu insanlar neleri yapıyorlar da başarılı oluyorlar?
Gray adında bir İngiliz hayatının yirmi yılını bu soruların cevabını bulmaya adamış. Başarılı olmuş, ama ölmüş olanların hayatlarını incelemiş. Yaşayanlarla da nerede olurlarsa olsunlar gitmiş ve görüşmüş. Yirmi yılın sonunda başarılı olan insanların ortak özelliklerini tesbit etmiş. Bu özellikleri teferruatlı incelediğinde başarılı olanların temel özelliklerinin çok zeki olmak, çok zengin olmak, muazzam imkânlara sahip olmak, çevreleri tarafından şartsız desteklenmek vs. gibi özellikler olmadığını hayretle tesbit etmiş. San’atta, sporda, siyasette, edebiyatta, bilimde ve diğer alanlarda başarılı olmuş insanların en belirgin özelliklerinin ne istediklerini bilmek yani açık bir hedef sahibi olmak ile ne olursa olsun “vaz geçmeme” yani “ümidini kaybetmeme” özelliği olduğunu tesbit etmiş.
Bu anlamda bir taş yontucusu düşünün, dev bir taşa balyozla vuran bir kol işçisi. Önceleri taşta en küçük bir etki görülmez. 100 kere 200 kere vurur, hiçbir değişiklik olmaz. 400 vuruştan sonra hâlâ en ufak bir değişiklik görülmez, ama taş ustası vazgeçmez, vurmaya devam eder. Belki 500. vuruşta belki 550. vuruşta bütün kaya un-ufak dağılıverir. Ama unutmamak gerekir ki kayayı parçalayan 550. vuruş değil, ondan önceki 549 vuruştur ve kayayı parçalayan aslında taş işçisinin azmidir, vazgeçmeme özelliğidir.
Dünya hayatında da başarılı olmada da, ahiret hayatını kazanmada da mihenk taşıdır ümidi kesmemek.
Meşhur Türk Hükümdarı Timurlenk’e:
“Seni erlikten başbuğluğa yükselten nedir?” diye sormuşlar.
Timurlenk şu cevabı vermiş:
“Asla ümitsizliğe düşmedim... O kadar zorlukla karşılaştığım halde hiçbirisinden yılmadım. Bu düşüncelere sahip olmamda bana bir karınca örnek oldu. Bir gün düşmanlarımdan kaçmış bir harabeye sığınmıştım. Her yerden ümidi kesmek üzere olduğum bir anda gözüm bir karıncaya ilişti. Karınca kendinden büyük bir buğday danesini almış bir yıkıntının üzerinden aşırmak için uğraşıyor; fakat taşıdığı şey kendisinden büyük olduğu için sonuna kadar götüremiyor, düşürüyordu. Dane yuvarlanarak duvarın dibine düşüyor, karınca tekrar inip rızkını alıp götürmeye uğraşıyordu. Bu hal elliden fazla oldu; ama karınca da nihayet maksadına erişti. Karıncanın bu azmini gördükten sonra ben de bir ümit peyda oldu. Kendi kendime: Ben bu karınca kadar da mı olamayacağım” dedim ve “maksadıma erinceye kadar hiçbir zorluktan yılmadım, olay budur...”
İnsanın başarı yolunda yanında bulundurması gereken birçok azığa ihtiyacı vardır, ancak bunlardan en önemlisi ve olmazsa olmazı “vazgeçmeme” ve “ümidi kesmeme”dir. İnsanı başarıya götüren ve o yolda ona enerji veren azmidir. Azmini besleyen ise ümitleridir. Bütün bunların kaynağı ise “İman”dır. “İman demek imkân demektir.” İmanın olduğu yerde imkânsız kelimesi bir anlam ifade etmez. Ve nihayetinde unutmamak gerekir ki: “İmanı tükenmeyenin imkânı tükenmez.”