Cahilliğin, nankörlüğün, adaletsizliğin her türlü ve “küllî şekilde bir tufan halinde her istikamete taşıp uzanarak her fazileti boğmaya koyulduğu bu günlerde” içimdeki üzüntüyü, amiyâne tabir ettim.
Bu acayip, fani ve yükü pek ağır dünyanın sıkleti, maddi ve manevi anlamda insanı boğuyor. Lâkin imana sahip olup, teslim olup, yükü Rabbimin kaptanı ve sahibi olduğu gemiye bırakıp rahatlama ihsanına sahip olmanın bahtiyarlığına sahibiz. Ne mutlu yaradanı bilip onun emir ve isteklerine uyana...
Bediüzzaman Hazretleri der ki: “Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzları yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur.” (Kastamonu L., s. 148)
Bu fani ömürde, her an her şey başımıza gelmesi muhtemeldir. Bizler bir kul, aile, büyük olarak onların ve kendi başımıza bir hal gelmemesi için duacıyız. Bir musibet gelse de boyun eğip, O’ndan gelen baş göz üstüne demeliyiz. Eğer bir musibet geliyorsa bunu kaderden atılan ikaz taşı olarak bilmeli, kendimize çekidüzen vermeliyiz. Her zamanki dualarımızı etmeye devam etmeliyiz. Unutmayalım ki her müslüman diğer müslümanların sağlık ve sıhhati için duacı olmalıdır. Rabbim hastalarımıza acil şifalar nasip etsin. Hastaların dualarına bizleri hissedar eylesin. Tüm âlem-i İslam’dan ve insanlıktan, görünür ve görünmez hastalıkları, belaları, musibetleri defetsin inşallah.
DER Kİ
Şeytan der ki lanet et, terk et,
Melek der ki sakin ol, şükür et,
Azrail der ki hazır ol, secde et,
Kitap der ki, ümitvar ol, sabret et.
İnsan der ki çek git, merhamet etme,
Hayvan der ki ona git, zalimlik etme.
Nebat der ki köke git, cahillik etme,
Alim der ki ilime git, özü ihmal etme
Yakup der ki divane ol, ama asi olma
Yusuf der ki iffetli ol, günahkâr olma
Karınca der ki karalı ol, dönek olma,
İbrahim der ki teslim ol, isyankâr olma
Tabiat der ki görür ol, körlük etme,
Kur’an der ki okur ol, sağırlık etme,
Resul der ki faziletli ol, gurur etme
Rabbim der ki kul ol, nankörlük etme.