“İşte ey hayat-ı dünyeviyenin zevkine mübtela ve endişe-i istikbal ile istikbalini ve hayatını temin için çabalayan bîçareler! Dünyanın lezzetini, zevkini, saadetini, rahatını isterseniz; meşru dairedeki keyfe iktifa ediniz. O, keyfinize kâfidir.”1
“Meşru keyifler” kavramını düşünüp biraz araştırdığımızda; gerek Batı gerekse İslâm kültüründeki yaygın anlamıyla meşru sözünün “dinin, yasanın veya kamu vicdanının doğru bulduğu şey” anlamına geldiğini görürüz.
Meşru keyfe razı olmayan gayr-i meşru işler yapmış olur, meşru hedef hâline gelir.
Arkadaşımla sohbet ederken açıldı mesele. Kumarın sebep olduğu kayıplar ve dolayısıyla eve yansıyan şiddet, sadâkatsizliğin sebep olduğu güven bunalımıyla el ele verip bir aileye daha hücum etmişler.
Yavrularımız, annemiz, sevdiklerimiz için reva görmediğimiz şeyleri ailemize sıkıntı vermek veya onları bunaltmak bizi düşünmeye sevk etmeli ve geç kalmadan ailemize sımsıkı sarılmalıyız.
Bu konuları konuşmadığımız, gündemimize almadığımız ve yazmadığımız zaman kendiliğinden kaybolmuyor, görmezden geldiğimizde sıkıntılar bitmiyor...
“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyor büyük şairlerden Fuzulî. Benim yaptığım da bir nevi hasbihal ve iç dökmek nevinden olsun.
Kelebek etkisi kavramını duymuşsunuzdur. Kelebek etkisi bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. Bu teoriye göre, bir kelebeğin çırptığı kanatların meydana getirdiği türbülansın (girdabın) binlerce kilometre uzakta kasırgaya neden olabilmesine verilen isim.2
Madem öyle biz de bir kanat çırpalım, ne olacak... Biri bir gün Allah razı olsun derse, işte bu Allah razı olsun sözü yeter de artar bize...
Dipnotlar:
1- Sözler, 13. Söz, 2. Makam
2- Wikipedia